DOĞU KARADENİZ’İ SEL ALIYOR VE ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLMÜYOR

DOĞU KARADENİZ’İ SEL ALIYOR VE ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLMÜYOR

Merhaba sevgili dostlarım…
Saygıdeğer sayfa arkadaşlarım…
Her gün bu sayfa üzerinde ‘kahrıma’ katlananlarım;
Sizlerin de çok iyi bildiği gibi eskiden ‘Çarşamba’yı bir kez sel almış ve bu sel felaketinin bıraktığı acıların üstüne; destanlar yazılıp, türküler yakılmış…
Şimdi Doğu Karadeniz bölgesi boydan-boya sel felaketiyle boğuşuyor…
Ve dağlardan taşlardan fırtınalar kopup geliyor da;
Önünde canlı-cansız neye rastlarsa; sürükleyip denize döküyor da;
Ve bütün bu yaşanan acıların üzerine ağlanıp sızlanılıyor da;
Her nedense bu sel felaketleri nedenleri üzerinde hiç düşünülmüyor!
Acaba düşünülüyor da; bizim mi haberimiz olmuyor?
“Dünyada küresel ısınma varmış”
Tamam…
“Buzullarda erimeler başlamış”
Ona da eyvallah!
“Doğanın eko dengesi günden-güne bozuluyormuş”
Eeeeeee?
Doğanın dengesi durup-dururken mi bozuluyor?
Yoksa birileri mi bozuyor?
Bunların üzerinde düşünmeyip, bunu da mı Allah’a havale edeceğiz?
Ki; edenler bir hayli fazla…
Hem de sürüsüne bereket!…
Neden fazla?
Çünkü bu tür yaratıklar ‘bilimsel düşünce sistemi’ üzerinden düşünmeye alışık olmadıkları için!..
Ve birde yıllardan beri alışık oldukları;
“Boyundan büyük işlere karışma”
“Büyüklerin işine karışılmaz”
“Sen büyüklerinden iyi mi bileceksin” gibi…
Buna benzer ezberletilmiş sözler aşılandığı için bu topluma ‘neden-sonuç’ arasındaki gelişme süreçleriyle uğraşmayı pek sevmez bizim toplumun üyeleri!
Kestirme yoldan ve kolaycılığı benimser!
Ve sonuçlar üzerinden konuşmayı sever!
Yok; öyle dereler-derecikler HES uğruna tarumar edilmiş!
Yok; öyle dağlar-taşlar ‘altın, gümüş’ arama uğruna toprağın altı-üstüne getirilmiş!
Yok; bir avuç mutlu azınlığı daha mutlu yaşaması için yemyeşil ormanlar bir gece yarısı satılıp-savılarak yok edilmiş!
Yok; öyle sahiller birilerine peşkeş çekilerek yok edilmiş ve deniz göbeğini içeri çekmiş!
Ve bir gün ‘intikamını’ almak için geri gelecekmiş;
Bunları ince-ince düşünüp, hesaba katmaz benim sevgili vatandaşım!
Çünkü “düşünülecekse” onun yerine büyükleri düşünür!
Bu bizim toplum -doğuştan gelme- inatçı bir yapıya mı sahiptir, yoksa Nasrettin Hoca’nın -tersinden anlama- gibi bir özelliği mi vardır onu bilemem;
“Kardeşim, dere kenarına ev yapma tehlikelidir” desen;
Sana şöyle omuzdan bilgiç-bilgiç bir bakış attıktan sonra;
“Var git lan işine” der gibi bakar…
“Yahu kardeşim, derelerden kum-çakıl alma derenin yatağını bozarsın” diye bir uyarıda bulunsan; sanki herifçioğluna küfretmişsin gibi yüzüne bakar ve sana bir tek “Hastir lan!” demediği kalır!…
Yaaaaaaa!…
Demek dünyanın ‘eko dengesi’ bozuldu ha?
Peki, kimler bozdu?
Kimler bozmaya devam ediyor?
Kimler doğanın ve çevrenin korunmasını isterken; böyle düşünenlere kim ve kimler küfrediyor?
Sahi kimler küfrediyor?
Bu soruların ‘yanıtını’ yine biz soralım, biz mi verelim hı ne dersiniz?
Yoooo!..
Ben bilsem de vermek istemiyorum arkadaş!..
Kim verirse versin…
Ve sohbetimizi ‘güncelleyerek’ bitirmek istiyorum;
“Ordu ilimizin, başta Perşembe-Fatsa ve Ünye olmak üzere birçok ilçesini sel aldı”
Dere kenarına yapılmış yüzlerce evi ve dükkanı sel aldı…
Yüzlerce ve binlerce insan malından-mülkünden olup, mağdur oldu…
Öyle korkulu ve kötü anlar yaşandı ki; 200 kişiye yakın insanı ölümden helikopter kurtardı…
Şu ana kadar yapılan tespitlere göre 8 köprüyü sel aldı…
Yanlış duymadınız…
Çağımızın ileri teknolojisi ile yapılan köprüleri sel alırken; yine ‘yumurta akı ile Horasan kirecinin’ karışımıyla yapılan ‘Kemer Köprüler’ yine ayakta kaldı!
Şimdi gel de bunun üzerinde düşünme!
Son söz;
Doğu Karadeniz Bölgesinde sel felaketleri (iller sıraya girmiş gibi) neden çoğalmaya başladı dersiniz?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?