BİRİLERİ ÇAY- SİMİT İDARE ETMELİ BİRİLERİDE BOL-KESEDEN YEMELİ

BİRİLERİ ÇAY- SİMİT İDARE ETMELİ BİRİLERİDE BOL-KESEDEN YEMELİ

Öyle…
Çünkü ne demişler;
“Beş parmağın, beşi de bir değildir”

Ne diyorlardı?
“Allah isteseydi, herkesi eşit ve birbirine benzer yaratırdı.”
“Deryalarda yaşayan balıkları hep aynı ölçüde yaratırdı.”
Diyorlardı öyle değil mi?
Evet, aklımda kaldığı kadarıyla aynen böyle diyorlardı…

Demek ki yüce rabbimizin bir bildiği var ki, tüm canlıları ve insanları birbirine eşit yaratmamış…
Birbirinden farklı olmasını istediği içindir ki;
Herkesi birbirinden farklı yaratmış…

Bu da demek oluyor ki;
Kimileri tanrının buyurduğu istikamette yiyip içecek!
Kimileri de yine yüce rabbimizin buyruğuna baş eğip, kanaat ederek, bu dünyada yaşadığına şükredecek!

En önemlisi de, asla ve asla; büyüklerinin ve iradesini teslim ettiği yöneticilerinin malına-mülküne, yediğine-içtiğine asla ve zinhar göz dikmeyecek!

Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursak;
Zengin zenginliğini, fakir fakirliğini bilecek!

Zengin ‘yükünü tuttukça’ daha da yukarılara çıkacak!
Aşağıdakilerde “kaderimiz budur” diyerek onları alkışlayacak!
Daha doğrusu alkışlamalı!

Alkışlamalı ki; alkışladıkları rütbeliler daha yukarılara çıkmalı!
Daha yukarılara çıkmalı ki; yukarı çıkanlar onlara daha iyi baskı kurup, daha iyi hükmetmeli!
Ve kendisi çayla-simitle idare ederken, efendisi bal börek yemeli!
Sizce de öyle değil mi ama?

Üstelik bunu ben uydurup söylemiyorum ya…
Bunu boğaz-tokluğuna çalıp, irademizi teslim ettiğimiz ve el-birliği ile zirvelere laik gördüğümüz büyüklerimiz söylüyor..

Ne mi söylüyor?
Ne söyleyecek; “2020 TL ücret bir beş kişilik bir aileye yeterde artar bile” diyor…
Ve bu düşüncesini de hiç saklamadan, şeffaf ve demokratik bir biçimde gözlerimizin içine baka-baka ve anlaşır biçimde hesap yaparak söylüyor…

Ve hatta yaptığı hesabı da, ikide-bir dinleyenlerine teyit ettiriyor.
Yani, kısacası tıpkı öğrencilerine ders veren bir öğretmen gibi hitap ettiği topluma dönüp;

“Bir simit’in fiyatı bir lira mı?”
Sorduğu soruyu yine -kutsal dinleyicileriyle- birlikte yanıtlıyor;
“Bir lira”
“Bir bardak çay da bir lira mı?”
“Bir lira”
“Şimdi ikisi kaç lira etti?”
“İki lira”
“Şimdi bunu beş kişilik aile üzerinden hesap edersek ne eder?”
“On lira”
Eh, günde üç öğün üzerinden düşünürsek ne eder?”
“Günde otuz lira”
“Şimdi otuzu, otuz günle çarparsak ne eder?”
“Dokuz yüz lira”
“E, bu hesaba göre 2020 liradan geriye ne kaldı?”
“Bin yüz lira”
“Gördünüz mü, insan istedikten sonra 2010 TL’lik aldığı ücretten para bile artırabiliyor, öyle değil mi?”

Ve bu dahiyane konuşmayı iktidar muktedirlerimiz’den ve gurup yöneticilerimizden bir zatı-muhterem yapıyor…
Neden mi ismini vermekten imtina ediyorum?

Ötekilerde bu zatı-muhteremden hiç farkları yokta onun için isim vermek istemiyorum..
Hem de hayatımızın her alanında yer alıyorlar, bari bu sayfada yer alıp da, bari bu sayfayı işgal etmesin istiyorum!

Ve bunu da söyledikten sonra ne yalan söyleyeyim, işe yaramaz düşüncelerimle ve aklımın yettiği kadar şöyle düşünüyorum;

“Yahu ortalıkta hayat pahalılı falan yok diyorlar”
“Düğün değil, bayram değil, o zaman niye böyle bir konuşma yapıyorlar?”
“Neden 2020 liralık askeri ücret size yeterde artar bile diyorlar?”
“Üstelik neden günde bir çayla bir simit yemeye öneriyorlar?”

Pazarda fiyatların -el yaktığını- mı biliyorlar?
Yoksa biliyorlar da bir-şekilde dikkatleri başka yöne çevirip ve magazinsel komik demeçlerle milleti mi güldürmeye çalışıyorlar?
Kim bilir, belki de haklılar…

Çünkü sayın büyüğümüzün ve muktedirimizin de dediği gibi;
Soğan pazarda, manavda 10 lira…
Kuru bir simit (her yerde değil) bazı yerlerde 1 bira…
Patatesin kilosu 8-9 lira…
Bir bardak çay (her yerde değil) bazı yerlerde 1 lira…
Hormonlu domates 15 lira…
Buruşmuş ve solmaya yüz tutmuş biber 20 lira…
Eh, kalkıp da bunun üzerinden hesap yapacak halı yok ya zatı muhterem büyüğümüzün…
Elbette 2020 liralık askeri ücreti simit ve çay üzerinden yapacak.

Hele hele kilosu 50 ve 60 TL’yi çoktan geçmiş kırmızı sığır eti üzerinden yapacak hali hiç yok…
Onu geç…
Hem et, köfte yemese de olur…

Bak “et-köfte” dedim de aklıma birdenbire ‘milli irademizi seve seve teslim ettiğimiz’ bu zatı-muhterem efendilerimizin aldığı maaşlarla, meclis lokantasında yediği yemekler aklıma geliverdi.

Eeeyyy sevgili vatandaşım!!…
Eeeeyy açlık sınırını aşmayı umut eden yurttaşlarım!
Eeeeyy et yemek için sadece kurban bayramını bekleyen askeri ücretli arkadaşlarım!…

Senin alın terinin karşılığı olan askeri ücret: 2020 TL…
Sana simitle çay iç diyen zatı-muhteremin maaşı: 22.000 TL…

Senin içtiğin bir bardak çayla, yediğin simit; 2 TL
Sana akıl veren zatı-muhteremin yediği dana kavurmada: 2 TL

Sen çocuklarına yılda bir kez olsun üç-beş köfte yediremezken;
Sana simit ve çayla idare et diyenin meclis lokantasında ızgara köftenin bir porsiyonu, sadece ve sadece 1 TL..

Kavurmalı Pide 2 Tl..
Mantar soslu Biftek 1 TL-Bir…
Fırın sütlaç 1 TL
Fıstıklı kadayıf 1 TL
Kuver (her neyse) 1 TL.

Sana bir simit (1.TL) ve bir çayın (1 TL) olduğunu söyleyen (ki her yerde çay ve simit fiyatları 1 TL’nin çok üstünde)
Sana, bana bu aklı veren zatı-muhterem, meclis lokantasında koskoca ‘bir termos’ çaya 1 TL veriyor be, sadece 1 TL…

Nasıl böyle iyi mi?
İyidir iyi!…
Böyle durumlarda bir halk deyimimiz vardı, neydi onun adı?
Ha anımsadım; “Haktır değirmenin küsküsü Musa’ya” diyordu öyle değil mi?
Öyleyse haktır değinmenin küsküsü Musa’ya, hemde İsa’ya!..

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?