ALLAH’A GERİ DÖN EMRİ, ÖLÜM EMRİ DEĞİLDİR…

ALLAH’A GERİ DÖN EMRİ, ÖLÜM EMRİ DEĞİLDİR…

Bildiğim bir şey varsa eğer, o da; ‘Kul olduğumdur.’

Bunu bilir ve bu kulluk halini geliştirmek isterim. “Neden örtünüyorsun? Neden namaz kılıyorsun?” diye soruyorlar. Onlara verecek cevabım elbette ki var. “Kul olduğum için”. “Allah’ın bizlere hidayet vesilesi olarak gönderdiği Kuran-ı Kerim’de öyle yazdığı için.” “Yok ki daha ötesi…”

Evet, kulum ben. Ne yeri delebilir, ne göğe erebilirim. Bana verilen emirlerin dışına çıkamam.. Bu emirler tüm insanlığa tebliğ edilmiştir. Üstüne alınan bu tebliği emir kabul eder veya uygular. Beni bir hiç iken, atılmış bir damla sudan inşa edip, ruhundan üfleyen bir Allah varken; Allah yokmuş gibi bir hayat yaşayamam.

Hz. Mevlana’ya sormuşlar: “Sen âlim ve Allah dostu bir adamsın. Bilgin ve birikimin oldukça iyi seviyede. Söyle bakalım, ne bilirsin?” Hz. Mevlana bu soruya cevaben; “Haddimi bilirim.” demiş.

Ben Hz. Mevlana kadar bilgili değilim. Ben de haddimi bilirim, bilmem de lazım. Sahibime boyun eğerim, eğmem de lazım. Beni yaratan Allah, benim her zerremi benden iyi bilip dururken, hayat programımı en uygun şekilde belirlemişken, ben de tabii ki Kur’an-ı Kerim’e uyarım.

Rabbime boyun eğişim, küçültmez beni. Hatta meleklerden bile üstün olurum. Yücelten yüceltmiş beni. Nefs sahibi olmayan melekler, Allah’ın secde emrini koşulsuz itaat etmiş ve insana secde etmişler. Cinlerin liderlerinden Şeytan adını verdiğimiz varlığa da aynı emir verilmiş ama o nefs sahibi olduğu için ve nefsinin afetlerinden dolayı; “Neden?” demiş. O dahi kibrine yenilmiş…

Ben “Neden?” diye soramam. Korkarım şeytanlaşmaktan. “İşittim itaat ettim” derim. Fecr 28’deki emre uyarım ben… “O’nun vardır bir bildiği” der, emre itaat gösteririm. Aldığım her bir nefesi nimet bilir ve şükrederim. Başıma bir keder gelse, “imtihan” der sabrederim. Ama şeytan gibi sormam, üstelemem “Neden?” diye…

MÂİDE SÛRESİ 101; “Ey âmenû olanlar (yaşarken Allah’a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler)! Açıklandığında sizi üzecek şeylerden sormayın. Eğer, Kur’ân indirilirken ondan sorarsanız, size açıklanır. Allah, onlardan (bu kuralı bilmeden önce sorduğunuz şeylerden) dolayı sizi affetti. Allah Gafur’dur, Halîm’dir.”

“Allah’a ruhlarını teslim etmeyi dileyenler, açıklandığında sizi üzecek olan şeylerden sormayın” diyor.

Allahû Tealâ: “Yaptığınız hatalı ameller ve yanlış davranış biçimlerinden sizi üzebilecek olanları sormayın, bunları öğrenmekten sakının. Ama Kur’ân indirilirken onları sorarsanız, size o zaman açıklanır.” diyor. Allah bunlardan ve bunu bilmeden evvel sordukları hatalı suallerden dolayı onları affetmiştir.

Eğer Musa (A.S); “Rabbin bir inek kesmeni istiyor” diye sana deseydi, sen der miydin “Neden?” diye. Rengini, yaşını, nasıllığını sorar mıydın? Yoksa hiç sualsiz emri yerine getirir miydin? Asasıyla denizi yarıp geç dediğinde, sorar mıydın; “Neden?” diye. “Ya boğulursam, dalgalar alırsa ya beni” der miydin?

Boynuna bıçak dayansa; “Allah için kurban ol!” dense… Hz. İsmail gibi; “Rabbim istiyorsa peki” der miydin? “Neden” diye sormadan bıçağın altına yatabilir miydin sen?

Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e Peygamberlik geldiği zaman da yaşasaydın; müşrikler veya münafıkların dediği gibi; “Neden fakir, yetim ve ümmi birine Peygamberlik geldi? Niye zengin birine değil?” diye sorular sorar mıydın? Miraca çıktığını öğrenince Ebu Bekir gibi sorgulamadan; “O demişse doğrudur” diyebilir miydin?

Boynuna bıçak dayanmadı hiç. “Kurban ol” denmedi sana. Ömrünce hiç görmediğin, duymadığın emirlere muhatap olmadın. Aklının alamayacağı olaylara ilk senin inanman istenmedi. Ataların, ninelerinde bilmez değildi bu dini. Senden önce niceleri kurban oldu, can verdi. Hiç; “Neden?” diye sormadılar, “Ama” demediler, yoktu bahaneleri!

“İRCİİ” EMRİ, BİR ÖLÜM EMRİ MİDİR?

Hayır…

“İrciî ilâ rabbiki” yani, “Rabbine geri dön.” emri bir ölüm emri değildir, ruhun Allah’a ulaştırılmasının emridir. Ruhumuzu hayattayken Allah’a ulaştırmamız, üzerimize devamlı olarak Allahû Tealâ tarafından farz kılınmıştır.

“EY RUH! RABBİNE GERİ DÖN; O’NA ULAŞ”

Fecr Suresi’nin 27, 28, 29 ve 30. âyetlerinden bahsetmek istiyoruz sizlere.

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

FECR – 27: “Ey mutmain olan nefs!”

FECR – 28: “Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

FECR – 29: “(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.”

FECR – 30: “Ve cennetime gir.”

Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu): Ey o nefs ki; mutmain olmuştur, doyuma ulaşmıştır.

Yani karşılıklı bir rıza müessesesi; Allah bizden razı olacak, biz Allah’tan razı olacağız. Böylece karşılıklı Rabbin rızasıyla, o Rabbin kulunun rızası bir araya gelecekler. Burada bir vuslat olayı var. Ruhun Allah’a geri dönüşü var. Ama ruhumuzun Allah’a dönebilmesi, nefsimizin mutmain olmasını, Allah’tan razı olmasını, Allah’ın rızasını kazanmasını icabet ettiriyor. Her şey Allah’a ulaşmayı dilemekle başlıyor sevgili kardeşlerim. Bir insanın manevî tekâmülünün başlama noktası bir dilektir! Allah’a ulaşmayı dilemek…

İşte her kim;

“Ey Yüce Allah’ım! Senin bunca ermiş evliyan var; Sana ruhlarını ulaştırmışlar, Senin evliyan olmuşlar, dostun olmuşlar. Beni de o ermişlerinden kıl. Benim de ruhumu Sana ulaştır.” diye Allah’tan bir talepte bulunmuşsa, Allah o kişinin ruhunu mutlaka Kendisine ulaştırır.

Bugün İslam Âlemi büyük bir çıkmazın içine saplanmış, kavga ve savaşlarla belalara duçar olmuştur. Bunun sebebi İslam Âleminin Kur’an Kerim’den uzaklaşarak bidatlere ve zanlara dayalı emaniyye bir din yaşamalarındandır. Kurtuluş Kur’an’da birleşmekten geçmektedir. Allah’a ulaşmayı dilemeden insanların Allah’tan Furkanları ve alması ve birbirlerini sevmesi mümkün değildir.

Bu nedenle ülkemizde ve İslam Âlemi’nde birliğin tesisi ve mutluluğun hâkim olması için Müslümanların İslam’ın olmazsa olmaz ilk şartı olan Kalpten O’na yönelip; ruhlarını ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyerek, ihsanları almaları ve ölü iken dirilmeleri gerekmektedir.

Allah ölmeden önce ruhlarını Allah’a ulaşmayı dileyenlerden belaları uzaklaştıracağı müjdesini vermektedir.

HACC-38: “Muhakkak ki Allah, âmenû olanlardan (Allah’a ulaşmayı dileyenlerden) (belâları) defeder (uzaklaştırır). Muhakkak ki Allah, hain ve kâfirlerin hiçbirini sevmez.”

İçini rahatlatacak fetvalar ve hadisler arama boşuna. Açık kapıları yoklayıp durma. Yaradan’ın emretmişse soramazsın “Neden” diye! Resulün böyle buyurmuş, âmâsı yok, nasılı yok… Yok nedeni!

Emirlere itaatsiz oluşuna, ne çalışman, ne okuman, ne zorlanman ne de incitici sözlere ve bakışlara muhatap olman bir sebep olamaz. Ya Müslümansın, ya değil. Ya o taraftansın ya da bu taraftan. Ortası yok!

Ya ÎMÂN, ya İSYÂN, üçüncüsü yok..Ya AHLÂK, ya HELÂK, üçüncüsü yok.. Ya CENNET, ya CİNNET, üçüncüsü yok.. Ya İZZET, ya ZİLLET, üçüncüsü yok.. Ya ŞÜKÜR, ya KÜFÜR, üçüncüsü yok.. Ya İHLÂS, ya İFLÂS, üçüncüsü yok..Ya KUR’ÂN, ya HÜSRÂN, üçüncüsü yok… Sevgi ile kalın.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?