Anayasa tartışmaları

Anayasa tartışmaları

Cumhurbaşkanı Erdoğan için olmazsa olmaz bir hedef var. Anayasa değişikliği yaparak başkan olmak istiyor.

Bu nedenle de AKP üzerinden bir çalışma yürütüyor. Yetmiyor kendisi de ayrıca çalışma yürütüyor.

Her fırsatta konuyu başkanlık sistemine getirerek, “mevcut sistem ile olmuyor” tezini savunuyor.

Oysa mevcut sistemi, parlamenter sistemi çalıştırmayan kendisidir. Hem sistemi tıkamak için elinden geleni yapıyor, hem de gelinen noktadan şikâyet ediyor.

Bu bilinçli yapılan davranışlardır.

“Türkiye’nin yönetim şekli değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir

Sözleri ile de bilinçli adımlar attığını itiraf etmektedir.

Cumhurbaşkanının halkın oyları ile seçilmesi konusundaki anayasa değişikliği bu amaçla atılmış bir adımdır.

“Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde, milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var” sözleri de atılan adımın bir plan dâhilinde bilinçli olarak atıldığını göstermektedir.

10 Ağustos tarihinin seçilmesi de anlamlıdır…(Sevr’in imzalandığı tarih!)

Oysa parlamenter sisteme dayalı anayasaya uyacağına dair TBMM’de yemin etmişti!

Attığı adımlar, söylediği sözler ile ettiği yemin arasında çelişki vardır.

***

Bu çelişkiyi gidermek için yeni anayasa konusunu sürekli gündemde tutmaktadır.

Amaç için her türlü aracı kullanacağı da muhakkaktır.

Zaten daha önce demokrasiyi ‘amaca giden yolda araç’ olarak tanımlamıştı.

AKP, bu amaç için Erdoğan’ın baskısı altındadır.

TBMM de baskı altındadır…

Medya üzerinden siyasi partilerde baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.

Darbe anayasası” söylemi de amaca yöneliktir. “Sivil anayasa” söylemi de…

Oysa gerçekleştirilmek istenen ‘sivil darbe’dir…

Her şey başkanlık içindir!

TBMM Başkanı, bu amaç için mecliste gurubu bulunan partilere mektup yazmış ve bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmasını sağlamıştır.

Komisyon, CHP’nin başkanlık sistemine karşı parlamenter sistemi savunması ve anayasanın ilk dört maddesine yönelik tavrı nedeniyle çalışmalarına son vermiştir.

CHP, tavrında haklı olarak ısrarlıdır.

Bu nedenle TBMM Başkanının tüm çabalarına rağmen, devrilen masa bir daha kurulamamaktadır.

***

Gerek AKP içinden gerekse CHP dışındaki muhalefet partilerinden anayasa konusunda net tavır yoktur.

AKP, ‘anayasamızın ilk dört maddesini değiştirmeyeceğiz’ diyememektedir.

Parlamenter sistem korunacak’ da diyememektedirler…

Sarayın baskısı adeta AKP gurubunu teslim almıştır.

AKP’li vekillerin koruma yemini ettiği ama şimdi ‘koruyacağız’ diyemediği ilk dört madde oldukça önemlidir.

Anayasamızın ikinci maddesi “Cumhuriyetin nitelikleri” başlığı altında düzenlenmiştir.

– İnsan haklarına saygılı,

-Atatürk Milliyetçiliğine bağlı,

-Başlangıçtaki temel ilkelere dayanan,

-Demokratik, sosyal, laik, hukuk devletidir.

Sanırım bu maddede yer alan niteliklerden en çok ‘laik devlet’ kavramı AKP’yi rahatsız etmektedir.

Ayrıca ‘Atatürk milliyetçiliği’ de rahatsızlık verecek bir niteliktir!

AYM kararı sonrasında takınılan tavır gösteriyor ki ‘hukuk devleti’ de kabul edilebilir bir nitelik değildir.

Anayasamızın üçüncü maddesine bakacak olursak;

Dili Türkçedir’ ifadesi rahatsızlık vermektedir!

Ayrıca başkanlık sistemi ile üniter devlet yapısından uzaklaşılacağı için, bayrak, milli marş ve başkent konusu ile bölünmez bütünlük anlayışı da rahatsızlık vermektedir.

O zaman akla şu soru gelmez mi?

Ettiğiniz yemin ile takındığınız tavır arasında ciddi bir çelişki yok mu?

Elbette var.

‘Kurulmuş meclis’  olduğunuz bir gerçek iken adeta ‘kurucu meclis’ gibi davrandığınız bir gerçektir!

***

Bir başka konu daha var. Dünyada farklı başkanlık sistemleri var. ABD modeli var. Güney Amerika modeli var.

Yarı Başkanlık modeli var.

Erdoğan ve onun baskı altında tuttuğu AKP gurubu ne tür bir başkanlık istemektedir?

Bu sorunun yanıtı yok.

Çünkü bilinmiyor. Masada tartışılacakmış!

Yeni bir ‘istikşafı görüşme’ süreci mi amaçlanıyor?..

Aslında AKP zamana oynuyor.

Bir zamanlar valilere “operasyon yapmayın” diyerek teröristlerin kentlere yerleşmelerine ve yığınak yapmalarına göz yumdu. (yardım ve yataklık suçu işlendi!)

Şimdi kentlerden terörü temizlemek için mücadele ediliyor!

Bu mücadele ile aynı zamanda HDP baraj altına doğru hızla itiliyor.

MHP’de kongre tartışmaları ile ciddi iç sorunlar yaşanıyor.

Bu durum AKP için elverişli ortam yaratmaktadır.

Şayet parlamento içinden referandum için gerekli desteği bulursa Haziran ayında sandık halkın önüne konulabilir.

TBMM Başkanı bu nedenle bilerek masayı devirdi.

Şimdi yeniden masayı kurma çalışmaları tamamen taktik…

CHP’nin gerek ilk dört madde nedeniyle, gerekse başkanlık nedeniyle o masaya oturmayacağı nettir.

Bu nedenle Haziran referandumu düşünülmektedir. Şayet 330 sayısına ulaşılamaz ise bu kez sonbaharda erken seçim sandığı halkın önüne konulabilir.

HDP’nin oy kaybı, MHP’nin iç sorunları ile CHP’nin %25 bandında kalmasını, saray ve AKP avantaj olarak görmektedir.

Bahar aylarına sıcak gelişmeler ülkemizi bekliyor.

Güneydoğuda da…

Referandumda da…

Siyasette de…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?