ADINI “CUMHUR İTTİFAKI” KOYMUŞLAR

ADINI “CUMHUR İTTİFAKI” KOYMUŞLAR

Siyasal, ekonomik ve diğer tüm alanlardaki görüşleri taban tabana iki karşıt parti. İdeolojik ayrılıklar o kadar farklı ki, ortak paydaşta buluşmaları olanaksız.

Biri, ırk üstünlüğüne dayanan 1940 model, modası geçmiş milliyetçiliği savunmakta.Diğeri, ‘milliyetçiliği ayaklar altına alırım’ demekte. Aynı şeritte beraber, yan yana yürümeleri olası değil.

Meydanlarında birbirlerine öyle ağır hakaret ve sövgülerle yüklendiler ki, söyledikleri sözleri buralara yazmanın mümkünü yok.

Yenilir, yutulur cinsten olmayan sövgüler bir anda sevgiye dönüştü.

Ne değişti de bir anda her şey unutuldu ve el ele, güle oynaya ittifaka doğru yol alındı?

Bahçeli’ye göre FETÖ darbe girişimi dönüm noktası olmuş.

Devletin bekası için ilke, ideoloji, görüşler terk edilebilirmiş.

Burada, hangi devletin bekası sorusunu sormak gerekmez mi?

Anladığımız kadarıyla devletleri birbirlerine karıştırdılar.

Bekası istenilen devlet, sınırları içersinde yaşayan çoğunluğun, uğruna her türlü özveride bulunmaya hazır olduğu, önceliğimizin ilk sırası Türkiye Cumhuriyeti değil.

Geriye, Devlet Bahçeli ve etrafında bulunan beş, on kişinin bekası kalmakta.

İşte tam burada çıkarlar devreye girmekte.

AKP, başkanlık seçimlerinde oylarının yüzde 50+1 olduğunu görebilseydi bu ittifaka yanaşır mıydı?

MHP, oy oranının yüzde 10 olduğunu garanti edebilseydi teslim olur muydu?

Bir zamanlar, ‘…hesabını sormayan namussuz, alçaktır…ver Bilal’i al başkanlığı..’ diye kükreyenler, üç hilali ampulün kenarına yapıştırmak zorunda bırakıldılar.

Birinin oyları tamamen erimiş ve yüzde üç, beşlerde seyretmekte.

Diğeri, hedeflerine ulaşabilmek için yüzde bir oya dahi gereksinimi bulunmakta.

Öyleyse yurttaşlar değil, tamamen bireysel çıkarlar ilk sırada yer almakta.

Bahçeli, yüzde üç-dört oy oranı ile 20-25 milletvekiline dünden razı.

Mecliste grup kuracak, üzerine onlarca milyon hazineden yardım alacak.

Yeri geldiğinde ‘tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını koruma..’ öyküsü anlatarak.

Bu durumda, ‘söz konusu meclis ve çıkar olunca gerisi teferruat’ olacaktır.

Bahçeli, varlığını koruyabilmek uğruna AKP trenine binmek zorunda.

Akşener kâbusu yaşayanlar, AKP sözcülüğüne soyunarak trende yer edindi.

Pabucun epey pahalı olduğunu görünce, şimdilik kenardaki bir tabureye oturdu.

Kabul edilip ayaklar yerden kesilince sıra vefa borcunu ödemeye geldi.

Bunun karşılığını, AKP adına sağa sola saldırarak vermeye başladı.

AKP, MHP birlikteliğinin adını da ‘Cumhur İttifakı’ olarak belirlemişler.

Cumhur da araya katılarak, algı yoluyla bir yerlere varılmak istenilmekte.

Bahçeli, ülkede yaşanan sorunları söylemeyi bırakalı epey oldu.

Şeker fabrikalarının satılması, emekli, emekçi, üretici.. zordaymış hiç önemi yok.

AKP’nin O’na verdiği görev, ittifakı savunma, İYİ Parti ve CHP’ne saldırmak.

Bu ittifakı o kadar sevdi ki adeta dört elle sarıldı ve gözü kimseyi görmemekte.

MHP’nin, AKP’ne yamanması tamamen çıkar ittifakı olup, devletin bekası değildir.

Belirlenen ilkeler doğrultusunda bir araya gelinmediğinden başarı oranı az olacaktır.

Yapılan zoraki nikâhın sonu cepheleşmeye gider ki, biz bu filmi, ülkeyi 12 Eylül’e götüren ‘milliyetçi cephe’ hükümetlerinin uygulamalarında izlemiştik.

Önümüzdeki gün ve aylarda AKP’nin yapacağı grup ve diğer toplantılarına, Bahçeli  ekibi ile birlikte tam kadro katılarak, ‘dik dur eğilme, MHP seninle…’ sloganları atmalarına şaşırmamak gerek.

Sadece çıkarlara dayandırılan birlikteliğin başarılı olabilmesi mümkün değildir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?