Sevgili insanlık

Sevgili insanlık

Yolun yarısını geçtik, yeni dostluklar kurmak kolay olmuyor artık. Dostluk bedel ister, bedel ise zaman. Zamanı yitireli çok oldu. Kayıp kuşağa haykırmam bundandır belki. Şehrin yeni insanlarına, mekânlarına ve değerlerine alışmak kolay değil. Gök kubbeye hançer gibi saplanan bağrışmalara şahit kulaklarımız.

Dinlemesini öğrenmemiş, hiç öğrenmeyecek kulaklar arasında sağırlaşıyoruz. Artık ne söz gümüş ne sükût altın. Herkesin dilinde aynı cümle ‘Beni anlamıyorsun’ .

Artık sohbetin ne adı var ne tadı.

Yüzlerde hüzün, yüreklerde keder. Modern insan huzura hasret Huzur vicdanda vicdan insanda tutsak.

Kıymetli dost, vicdanlarının terk ettiği toplumlara modern insan diyorlar, bu insanlar ne yazık ki fıtratını yitirdi. Kaybolan fıtrat, vicdanla beraber birçok değeri de götürdü. Kapı komşumuzun tanımanın sorumluluğunu almak istemiyoruz artık.

O yüzden zamanımızı televizyon, internet başında geçiriyoruz. Anne babalarımıza zaman ayırmak yerine, ilerde bizi terk edecek çocuklar için her fedakârlığı yapıyoruz, kıymetli zamanlarımız alışveriş merkezlerinde geçirmeyi tercih ediyoruz.

Artık mahallenin yoksulunu, yetimini görmek istemeyenler mahalleyi terk etti. Haberler doğruysa şehrin yeni mekânlarında ne yetim var ne de yoksul. Anne baba huzur evinde, çocuklar ise kreşte. Vicdan nöbetleri genelde bayramlara denk gelir, tabi ziyaretlerde. Elbet hayır yapanı da, kurban keseni de. Vicdan nöbetinin gelişini bekleyecek takati yoksa yoksulun bu işler için kurulan vakıf ve derneklerle yoksulu ve kurbanı görmeden bu vazifelerini huzur içinde ifa ediyorlarmış!

Peki, çocukları kurban kesildiğini görmüyorsa; büyüdüğünde kurban keserler mi?

Baba, yoksula yardımı yaptığını evlatlarına hissettirmezse; çocuk yoksulun varlığından büyüdüğünde haberdar olur mu?

Büyüğünü huzurevine verenin çocuğu; anne ve babasını huzur evine vermekten imtina eder mi? Akrabasını ziyarete gitmeyen; akrabasından haberdar olur mu? Akraba diyalogu olmayan çocuk kendini yalnız hissetmez mi?..

Yalnızlık öz güvenimizi yitirmemize sebep olduğunda ise kaybolmaya en yakın an gelmiş demektir. Beklenen de bu değil mi?  Yaptığımız doğruysa diyeceğim yok.

Eğer doğruyu yaptığımıza inanmıyorsak gelin yeniden doğruları yapmaya çalışalım.

‘Hayat dört şeyle kaimdir’ derdi babam. ‘Su, ateş, toprak ve rüzgâr’ demiş şair. Toplum ise iman, ahlak, adalet ve akıl ile kaim.

‘Beşerde akıl ya gümüştendir ya da altından’ demiş eskiler. Yanılmaz bir yargıç olan vicdan, ilahi bir fısıltıdır insan ruhuna. Kapanmayan tek yara vicdan yarasıdır. Ne mazeret deva olur, ne ilaç şifa getirir. Vicdan azabı insan içinde bir cehennem. Oysa içimizdeki cehennem bizim eserimiz, cennet yapmaksa bizim elimizde. Gelin dünyamızı cennete çevirelim vesselam.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?