HACI ABDULLAH VELİ

HACI ABDULLAH VELİ

Giresun’un Yağlıdere ilçesi Tekke köyünde kurulmuştur. Hacı Abdullah Halifenin Hacı Ahmet Yesevi ekolünden olup Horasandan Karadenize geldiği ve zaviyesini yaptığı yörede irşad faaliyetlerini yürütürken aynı zamanda o sırada Trabzon’da vali olan Şehzade Selim’e hocalık yaptığı halk arasında anlatılmaktadır. Diğer zaviyelerde olduğu gibi Hacı Abdullah Halife hakkında anlatılan rivayetler bulunmaktadır.

Bir rivayete göre Hacı Abdullah Halife bir gün ikindi namazını kılmak için Yağlıdere’nin Merkez Camii’ne gelir. Hacı Abdullah Halife camii imamından ikindi namazını kıldırmak için müsaade ister. Fakat imam bu isteğe izin vermez. Bu duruma çok kızan Hacı Abdullah Halife camiden çıkar ve Yağlıdere ırmağının yanına gider, asasını ırmağın ortasına vurur ve büyük bir keramet göstererek ırmağın ortasında, suyun üzerinde namazını eda eder.

İkinci rivayete göre Yavuz Sultan Selim Han Trabzon’da 1489-1512 yılları arasında valilik yapmıştır. Hacı Abdullah Halife Tekkeköy ile Tuğlacık köyündeki zaviyeyi kurup yerleştikten sonra Yavuz Sultan Selim’in hocalığını yapmaya, ona ders vermeye başlamıştır. Dolayısıyla Hacı Abdullah Halife her sabah Tekke köyden Trabzon’a Selim Han’a ders vermeye gitmekte ve her akşam köye geri dönmektedir. Köye dönerken yanına almış olduğu ekmek, Tekke köyüne vardığında hala sıcaklığını muhafaza etmektedir.

Hacı Abdullah Halife Zaviye- Vakfı ile ilgili olarak H. 1290 tarihli yayınlanmış olan salnameye  göre Hacı Abdullah Halifenin vefat tarihi aynen şu şekilde yazılmıştır; “Tirebolu kasabasına on iki saat mesafede Tekye karyesinde Şeyh Hacı Abdullah Halife Hazretleri medfun ve vefâtı dokuz yüz elli senesi olup hayatında iskan eylemiş olduğu hanesi el-an müceddet inşa olunmuş gibi mevcuttur.

Hacı Abdullah Halife Zaviyesi hakkında ilk kayıtların yer aldığı tahrir defteri 1486 yılına ait olup tahrir II. Bayezıd zamanında yapılmıştır. İdari teşkilâta göre vilâyet, kaza, nahiye, köy isimlerini ve hâsıl miktarını ihtiva ettiği için bu defter  “icmal” özelliği taşımaktadır. Hacı Abdullah Halife Zaviyesi Vakfı, vakfa gelir sağlayan köylerle ilgili kayıt aynen şu şekildedir:

Bu kayıtlara göre II. Bayezıd  hükümdar olduğu bu tarihlerde Ahi Çukuru, Kasım Halife Zaviyesi vakfının kurulduğu köy olarak kaydedilmiş ve bu köyde yaşayan 11 kişi arasından bazıları, bu zaviyenin müştemilatından olan medreseye müderris, vakfın camisine imam, müezzin ve hatip olarak yazılmışlardır. Bu hizmetlerinden dolayı da köyde ilgili vergi kaydı yapılmamış, yani muaf yazılmışlardır. Adını bünyesinde kurulmuş olan zaviyeden alan köyde Kasım Halife tarafından bir zaviye kurduğu, zâviyenin kapsamında bir medresenin ve caminin yer aldığı anlaşılmaktadır. Yine aynı metinde zaviyenin kurucusu olan Kasım Halife ile Hacı Abdullah Halifeler birlikte zikredildiklerine göre bu tarihte Kasım Halifenin hayatta olması muhtemeldir. Zaviyenin kurulduğu köyün adı Ahi çukuru. Bu ismin köye öylesine verilmiş sıradan bir isim olmadığı hemen dikkatimizi çekiyor. Ahi çukuru ifadesi bize bu köyü kuranların Türk-İslâm kültüründe önemli olan müesseselerden ahiliği hatırlatıyor.“ Ahi” kelimesi Arapça bir kelime olup “kardeşim” demektir.

Anadolu’daki kurulan her köyün adının tarihsel boyutu vardır. Ahi çukuru ismi tesadüfî   değildir. Küçüklü, Akköy, Espiye’lü, Ahi çukuru vb. Bunlar ya Türk aşiretlerinin kurucuları, yöneticileri, komutanları, Tımarlı sipahilerinin ya da büyük şeyhlerinin adına kurulmuştur. Türkler kendilerine ait adları köy, mezra adı olarak kullanmışlardır. Öyleyse bu Ahi çukuru ismi tesadüf olamaz. Dolayısı ile bu köye yerleşen ilk Türk dervişlerinin ahi olduğunu gösteriyor. Kayıtları incelediğimiz zaman vakfa gelir sağlayan köylerden Kızıllar’da 3 hane olup bu kişiler bütün vergilerden muaf tutulmuşlar ve köyün bütün geliri köydeki camiye vakfedilmiştir. Kayıt edilen diğer bir köy ise Hisarcık’tır. Köyde toplam 16 hane olup, 1 kişi mücerred, 2 kişi bennâk, 5 kişi muâf, 2 kişi de atlı asker olarak yazılmışlardır. Köyün vergi hasılatı ise toplam 456 akçedir.

Temel görevi “âyende ve revendeye hizmet” olduğu ifade edilen Hacı Abdullah Halife Zâviyesi’ne, Yavuz Sultan Selim Trabzon’da vâli iken “hükm-ü şerif” ile, yâni berat vererek vakıflar tahsis edilmiş, vakfın hukuki durumu daha sonraki tahrirlerde de aynen korunmuştur. Tahrirlerde ve vakfiyede yer alan ifadelere bakarak, Hacı Abdullah Halife Zâviyesi’ne tahsis edilen köylerin “temlik vakıf” statüsü taşıdığını ileri sürmek mümkündür. Zira Osmanlı padişahlarının, taşra teşkilatının toplum tabanında yer etmesi, memleketin imar ve şenlenmesinin sağlanabilmesi, gayrimüslim beldelerde İslam dinin yaygınlaşabilmesi için, bu tür zâviyelere çiftlikler temlik ettiği bilinen bir konudur.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?