NEFSİNİ ARINDIRANLAR VE NEFS’E KARŞI CİHAD EDENLER KİMLERDİR?

NEFSİNİ ARINDIRANLAR VE NEFS’E KARŞI CİHAD EDENLER KİMLERDİR?

Bu yazıyı önyargılarınızı, kalıplaşmış düşüncelerinizi bir kenara bırakarak okumanızı ve okurken tarafsız düşünmenizi tavsiye ederim. Gayemiz kimseye yaranmak veyahut sataşmak değildir. Bunun böyle bilinmesini ve Allah’ın hakikatlerini tebliğ etmekteki amacımızın insanlığın kurtuluş vesilesi olmasını isterim.

Nefs düşmandır, Düşman düşmana acımaz, düşman da hiçbir zaman hayır istemez. Daima kötülüğü ister. Allah’u Teâlâ buyurdu ki; “İnne nefse le emmaretun bis’sui” Yusuf 53…” “Nefsi emare daima kötülüğü emr eder.”

Şeytan ve nefs çok büyük düşmandır. Kedi, nasıl fareyi delikten gözetliyor, nefes bile almıyor ve ses çıkarmıyor; fare kendisini bilmesin çıksın diye… İşte şeytan ve nefiste öyledir. Şeytanda aynı kedi gibi, nerede nefis hastalığı fazla ise oradan vurur.

İnsanı kandıran nefistir. Allah’u Teala; “Şeytana Adem’e (a.s) secde et” diye emretti, hemen nefis afetlerinden kibir devreye girip, “Hayır sen daha kıymetli maddeden yaratıldın. O çamurdan yaratıldı. Sen nasıl ona secde ediyorsun” diye onu emre itaatten alıkoydu ve helak etti.

“Hakiki mücahid, nefsine karşı cihad eden kimsedir” (Tirmizî, Cihad, 2)

İslam dini iyiliğe ve hakikati emre büyük önem göstermiştir. Tıpkı Asr Suresi’nde buyrulduğu gibi: 1. “Asra yemin ederim ki.” 2. “İnsan; muhakkak ki insan mutlaka hüsrandadır. Bu durumda gideceği yer ise cehennemdir.” 3. “Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”

Bu iyi davranışı en basit manasıyla düşünürsek karşımızdaki insana tebessümle vegüler yüzle davranmak manasını dahi içerir. İşte bu manada insanın kendini iyi işlere vakfetmesi istenir.

İmam Şafii Hz. bu sure için derki: “Kur’an’da başka hiçbir sure nazil olmasaydı, şu pek kısa süre (Asr Suresi) bile (insanların dünya ve ahiret saadetlerini temine) yeterdi.”

Çünkü esas olan iyiliği emir kötülükten nehy etmektir. Ve aktif iyi fiillerde bulunmaktır.

İslam”ın ana kaynaklarında geçtiği şekliyle genel manada iki cihad vardır:

-Büyük cihad: nefisle olan mücadeledir.

-Küçük cihad: ise kime karşı olursa olsun zulmü önleme, meşru müdafaa, din ve vicdan özgürlüğü sağlama gerekçelerine dayalı olarak yapılan savaş anlamına gelir…

NEFS’E KARŞI CİHAD:

Şüphesiz en güç cihad, insanın nefsiyle ve nefsinin arzularına karşı yaptığı cihaddır. Müslüman, gerçek cihadı nefsine karşı verir. Nefsine karşı cihadı kazanamayan, düşmanın karşısına çıkmak için kendisinde güç ve cesaret bulamaz. Hz. Peygamber Tebük seferinden dönüşte ashabına şöyle buyurmuştu: “Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz” (Adûnî, Keşfu’l-Hafâ’, I, 425). Bu hadisinde Hz. Peygamber, en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini ‘Küçük Cihad’ olarak vasıflandırırken; nefse karşı verilecek mücadeleyi ‘Büyük Cihad’ olarak nitelendirmektedir.

“Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir” (Tirmizî, Cihad, 2) hadisi de aynı manayı ifade etmektedir.

Bu manada başka hadis-i şerifler de vardır. Bütün bunlar bize, insanın nefsi ile nefsinin boş ve mânâsız, hatta gayr-ı meşrû istekleri ile mücadele etmesinin cihad olarak değerlendirildiğini göstermektedir.

Kim nefsinin işlediği hataları örtmeye çalışarak nefsini tezkiye etmemişse hüsranda kalmıştır.”

Allah’ü Teâlâ; 53 farklı Ayette; “Kimin günahları sevaplarından çoksa gideceği yer ebedi cehennemdir. Kimin de sevapları günahlarından fazla ise gideceği yer ebedi cennettir” diyor.

“Günahlarınız kadar yanıp cennetten çıkacaksınız” diye Kur’an’da bir tek Ayet olmamasına karşı din adamları türlü hikâyeler uydurmuşlar. Ayağınızı denk alın. Başka bir hayatınız olmayacak. O yüzden gelin yaşarken Allah’a kalpten ulaşmayı, onun takva ehli kulu ve dostu, ermiş evliyası olmayı, ölmeden önce ölmeyi dileyin. Kendinize yazık etmeyin. Mürşidinize tabi olup nefs tezkiyesi ve tasfiyesi ile teslimlerinizi gerçekleştirin. Ruhumuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi Allah’a teslim edin.

NEFSİMİZİN 19 TANE AFETİ VARDIR;

1- CEHALET, 2- CİMRİLİK, 3- DEDİKODU, GIYBET

4- FİTNE, FESAD, 5- GURUR, KİBİR, 6- HIRS, ŞEHVET, 7- HASED VE DÜŞMANLIK

8- İSYAN, 9- İPTİLA, 10- KİN VE NEFRET, 11- KÜFÜR, 12- MÜRAİLİK (İKİYÜZLÜLÜK), 13- NANKÖRLÜK, 14- ÖFKE VE GAYZ

15- SABIRSIZLIK, 16- VEFASIZLIK, 17- YALAN, TEKZİB

18- ZULÜM, 19- ZAN

Allahû Tealâ insanı yaratmış ve ona nefs vermiştir.

BAKARA-30: “Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).”

“Ve Rabbin meleklere: ‘Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.’ demişti. (Melekler de): ‘Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.’ dediler. (Rabbin de): ‘Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.’ buyurdu.”

Burada nefsin zulmâni yönüne işaret edilmektedir.

Meleklerde nefs yoktur. Sadece ruhtan ibaret olup, nurdan yaratılmışlardır. Allahû Tealâ insana ihsan ettiği nefsi iki yönlü yaratmıştır.

İNŞİRÂH (ŞERH)-4: “Ve refa’nâ leke zikrek(zikreke).” “Ve senin için, zikrini yükselttik.”

İNŞİRÂH (ŞERH)-5: “Fe inne maal usri yusra(yusren).” “O halde, muhakkak ki zorluk ve kolaylık beraberdir.”

Esfeli safilin, ahiret hayatında, cehennemle cezalandırılan nefsin gidebileceği en alt kattır. Yeryüzünde ikâme edilen Âdemoğlunun, nefsini, Allah’a verdiği misaka (yemine) uygun bir şekilde tezkiye, terbiye ve tasfiye etmediği sürece iblise tâbî olup, cehennemin en alt katıyla cezalanacaktır.

CEHENNEMDEN ÇIKIŞ YOK…

Cehennemden çıkış olmadığını Kur’an-ı Kerim’de açıklanan 53 Ayet şunlardır:

  1. Ayet: BAKARA – 82: “Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).”

“Ve âmenû olup (Allah’a ulaşmayı dileyip), ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel işleyenler, işte onlar, cennet ehlidir. Ve orada (cennette) devamlı kalacak olanlardır.”

CEHENNEMİ HAK EDENLER DE ORADA EBEDİ KALACAKLARDIR

İçinde bulunduğumuz asırda cehennemde bir süre günahları kadar yandıktan sonra cennete gireceğine inanan milyonlarca insan, korkunç bir aldanışın içinde ömür tüketmektedir. Oysaki cehennemde cezalandırıldıktan sonra cennete girmek diye bir şey asla ve asla söz konusu değildir. Bu bir safsatadır, Kur’an’ı Kerim’e tamamen aykırı bir hurafedir, şeytanın insanlığa kabul ettirdiği büyük bir yalandır. Allahü Tealâ cehennemde sayılı birkaç gün kalacağı zannına kapılan insanlar için Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

BAKARA – 80: “Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).”

“Ve (emaniyeye tâbî olanlar): ‘Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz.)’ dediler. De ki: ‘Allah’ın katından bir ahd mi edindiniz?’ O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?”

Bakara Suresi’nin 80.âyet-i kerimesi açıkça göstermektedir ki, sayılı bir süre cehennemde kalıp cennete gideceğine inananlar, aynen Yahudilerde olduğu gibi şeytanın tuzağına düşmüş olanlardır. Kur’an’ı Kerim’de tam 53 tane Ayeti Kerime cehenneme girenin bir daha cehennemden çıkmasının mümkün olmadığını söylemektedir. Cehenneme girenlerin hepsi ne yazık ki ebediyen orada kalacaklardır.

Ve Kuran-ı Kerim’de bahsi geçen Ayetler:

1.Ayet BAKARA – 39

  1. Ayet BAKARA – 81
  2. Ayet BAKARA – 86
  3. Ayet BAKARA – 161 / 162
  4. Ayet BAKARA – 167
  5. Ayet BAKARA – 217
  6. Ayet BAKARA – 257: “Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).”

“Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.”

Allah, kendisine Allah’ın hidAyet yolunu seçmiş, mürşidine tâbî olmuş, Allah’tan kopması mümkün olmayan urvetül vuskaya sımsıkı sarılmış insanların dostudur. Allah’a ulaşmayı dileyen kişi ruhu Allah’tan bir ipe; Sıratı Mustakîm’e, kendisi de insanlardan bir ipe; Mürşid’e sarılmıştır. Allah onların kalplerine rahmetini, fazlını ve salâvâtını ulaştırır. Onları zulmetten nura çıkarır. Nefslerinin kalbini Allah’ın nurlarıyla doldurur. Îmân kelimesinin etrafında toplanan fazıllar nefsin kalbindeki karanlıkları kovar ve onların yerine yerleşirler. Neticede nefsin kalbini ruhun kalbine çevirirler. Mürşide tâbî olmadan evvel bunların hiçbiri mümkün değildir.

Bütün şeytanlar, insan şeytanlar ve cin şeytanların hepsi tagutu oluşturur. Tagut, bir şeytanlar ordusudur. İnsan şeytanlar, insanları Allah’ın yoluna girmekten men eden insanlardır. Cin şeytanlar, cinleri Allah’ın yoluna girmekten men eden cinlerdir. Bu insanlar ve cinler, şeytanın görevini yaparlar, ona uşaklık ederler. Allah’ın yolundan insanları saptırırlar ve insanların kendileriyle beraber cehenneme gitmelerine sebep olurlar. Çünkü bu insanlar mürşidlerine hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Asla ruhları vücutlarını terk edip Allah’a doğru yola çıkamayacaktır ve kalplerine îmân yazılmayacaktır. Nefs tezkiyesine başlayamayacaklardır. Ömürleri boyunca mü’min olmaları mümkün değildir hep kâfir olarak kalacaklardır.

Allahû Tealâ, âmenû olanları nefs tezkiyesine başlatır. Mürşidine ulaştıktan sonra kişinin nefsi zikirle giderek aydınlanır, aydınlanır, aydınlanır. Ruhunu Allah’a ulaştırınca Allah’ın evliyası olur. Ama daha sonra irşad makamından şüphe ederse fıska düşer, kalbinin içine küfür kelimesi yazılır. Tekrar küfre dönen kişi tagutun dostudur. İnsansa insan şeytanların, cinse cin şeytanların dostudur ve şeytanın da dostudur. Kalp karanlık hale gelir. Kalpteki îmân kelimesi silindiği için artık kişi mü’min değildir. tagut tarafından kalbi nurdan zulmete çıkarılmıştır. Ve o ateş ehli olduğu için, gideceği yer cehennemdir.

  1. Ayet BAKARA – 275
  2. Ayet ÂLİ İMRÂN – 86 / 87 / 88
  3. Ayet ÂLİ İMRÂN – 116
  4. Ayet NİSÂ – 14
  5. Ayet NİSÂ – 93
  6. Ayet NİSÂ – 169
  7. Ayet MÂİDE – 37
  8. Ayet MÂİDE – 80
  9. Ayet EN’ÂM – 128
  10. Ayet A’RÂF – 36
  11. Ayet TEVBE – 17
  12. Ayet TEVBE – 63
  13. Ayet TEVBE – 68
  14. Ayet YÛNUS – 27
  15. Ayet YÛNUS – 52
  16. Ayet HÛD – 38 / 39
  17. Ayet HÛD – 106 / 107
  18. Ayet RA’D – 5
  19. Ayet NAHL – 29
  20. Ayet KEHF – 2 / 3
  21. Ayet TÂHÂ – 101
  22. Ayet TÂHÂ – 127
  23. Ayet ENBİYÂ – 99
  24. Ayet MU’MİNÛN – 103
  25. Ayet FURKÂN – 65
  26. Ayet FURKÂN – 68 / 69
  27. Ayet SECDE – 14
  28. Ayet SECDE – 20
  29. Ayet AHZÂB – 64
  30. Ayet SEBE – 51
  31. Ayet SÂFFÂT – 9
  32. Ayet ZUMER – 40
  33. Ayet ZUMER – 72
  34. Ayet MU’MİN – 76
  35. Ayet FUSSİLET – 24
  36. Ayet FUSSİLET – 28
  37. Ayet ŞÛRÂ – 45
  38. Ayet ZUHRÛF – 74
  39. Ayet MUHAMMED – 15
  40. Ayet MUCÂDELE – 17
  41. Ayet HAŞR – 17
  42. Ayet TEGÂBUN – 10
  43. Ayet CİNN – 23
  44. Ayet NEBE – 21 / 23
  45. Ayet İNFİTÂR – 14 / 15 / 16
  46. Ayet BEYYİNE – 6: “İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti).”

“Muhakkak ki kitap ehlinden inkâr edenler ve müşrikler, cehennem ateşindedirler ve orada devamlı kalacak olanlardır. İşte onlar, onlar yaratılmışların şerli olanlarıdır.”

Allaha ulaşmayı dileyip Allah’ın davetine icabet ederek Hidayet üzere olmanızı ve dinimizi tam manasıyla yaşamayı herkesin hak ettiğini düşünüyorum…

Nitekim Şems Süresi 9 ve 10’da ise; “Kim nefsini tezkiye ederse 3. kat cennete hak kazanır. Allah’a ulaşmayı dilediği 3. basamakta birinci kat, mürşidine tâbî olduğu 14. basamakta 2. kat, ruhunu Allah’a ulaştırdığı ve teslim ettiği 21. basamakta 3. kat cennetin sahibi olur.” diyor.

Şems 9; “Kad efleha men zekkâhâ.”

“Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.”

Şems 10; “Ve kad hâbe men dessâhâ.”

“Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır.”

Hacet Namazı ile Allah’a ulaşmayı dileyenler, manevi doktorunu bulanlar ve ‘NEFSİNİ ARINDIRANLAR VE NEFS’E KARŞI CİHAD EDENLER’ cehennemden kurtuluşa ereceklerdir.

Allah razı olsun. Sevgi ile kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?