Giresun Üniversitesi’nde rektör seçimi yaklaştı ve geri sayım başladı.
Öncelikle siyasiler başta olmak üzere, üniversitenin felsefe ve işleyişini bilmeyen, bu konularda bilgisi olamayanlar doğrudan taraf olup, başkalarının dikte ettirdikleri adaylarını ön plana çıkararak, mevcut rektörü karalamaya başladılar.
İktidarın yereldeki sesi olan gazetenin öncülüğünde rektör atama yarışı başladı bile.
İlgisi olsun ya da olmasın, bazıları basına demeç vererek atama yapıyorlar.
Onların söyleşilerinden anlaşıldığı kadarıyla mevcut rektör, tekrar aday olmadan tasını tarağını toplayarak acilen ayrılsa iyi olacak.
Halen görevde bulunan rektörün hemen ayrılması isteğinde bulunanların gerekçelerine bakalım.
Giresunspor Kulüp Başkanı katıldığı TV programında yaptığı konuşmada, “…Giresun Üniversitesi çıktığımız yolda bizi yalnız bıraktı…Rektör beni ziyaret etmedi…Giresun çocukları spor akademisine layık görülmedi…Bu konu ile ilgili yaram çok fazla…Rektör hanım maçlara gelmekten imtina etti…Eğer siz bir yerlere Giresun sevdasının ne olduğunu bilmeyen insanları getirirseniz…Giresun ne yapacağını bilir…Bu hesap bir gün bir yerde görülür….”
Giresun Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı, “…Giresun Üniversitesi’nin son yıllardaki genel tablosunun iyi analiz edilmesi gerekir…”
Eğitim-Bir Sen Başkanı, 25 sivil toplum kuruluşu adına yaptığını belirttiği basın toplantısında, “…Sivil toplumun sesini kısmaya ve düşünceyi ifade etmeyi engellemeye dönük hadsiz ve haksız girişimde bulunduğu, yönetimden kaynaklanan sıkıntıların olduğu, Giresun kamuoyu ile uyum sağlayamadığı…” gerekçeleriyle rektörü istifaya davet etmekte.
Bir milletvekili, “…mevcut rektör hükümet ve Giresun ile uyumlu değil..” diyor.
Bu demeçlerin hangisinde eğitim açısından eleştirel bakış var?
Onlara göre rektörün görevinden ayrılmasını gerektiren iddialardan bazıları;
Giresunspor’u çıktığı yolda yalnız bırakmak,
Başkana ziyarette bulunmamak,
Maçlara gitmemek,
Giresun sevdalısı olmamak,
Yapılan analizlerde üniversitenin son yıllardaki genel tablosunun iyi olmaması,
Sivil toplumun sesini kısmaya ve düşünceyi ifade etmeyi engellemeye dönük çalışma yapmak,
Hadsiz ve haksız girişimlerde bulunmak.
Hükümet ve Giresun kamuoyu ile uyumsuz olmak,
Belirtilen nedenlere neredeyse “kargalar bile güler”
Çocuklarını okula gönderme dışında eğitimle bağlantısı, duyarlılığı olmadığı anlaşılan bu gibilerin rektör hakkında verdikleri demeçlere sadece gülünüp geçilir.
Onlardan üniversitelerin işleyiş, felsefe, ilke ve hedeflerinin ne olduğunu bilmelerini beklemek haksızlık olur.
Sadece okumalarını, öğrenmelerini önerebiliriz.
Rektör hakkında öne sürülen iddiaların karşılığında verilecek olan ceza mı?
YÖK Yasası’nın … maddesi uyarınca “Görevden uzaklaştırma”
Ancak eğitimle iç içe bulunan Eğitim-Bir Sen Başkanı’na birkaç sözümüz olacak.
İlimizin TEOG ve YGS sonuçları dikkate alındığında Türkiye genelinde kaçıncı sırada olduğunu bilmektesiniz. İlimiz bu durumu hak etmiyor diye tepki göstermediniz.
Milli eğitimde mahkeme sonuçlarının uygulanmaması, kariyerden yoksun, liyakatsiz, getirildikleri makamı hak etmeyen yöneticilerin atamaları yapılırken hiç sesiniz çıkmadı.
Uygulanmaya konulan 4+4+4 sistemi içler acısı duruma düşürülen eğitim hakkında demecinizi duymadık.
Eğitimde biriken yığınla soruna hiç değinmemektesiniz.
Aynı iktidarın değişen beş bakanı birbirlerine tamamen karşıt uygulamalar yaparken, sistem yazboz tahtasına çevrilirken ortalarda yoksunuz.
Çocuklar sınav kölesi haline getirilmiş, eğitim hedeflerini şaşırmış sizi ilgilendirmez.
Konu rektör seçimi olunca önceliğinizi üniversiteye vermişsiniz.
Haksız uygulamalara yönelik, yöneticilerle ilgili görüşleriniz, eleştirileriniz elbette olacak ve de olmalıdır.
Ancak, haksızlığı anlıyoruz da,“hadsiz” uygulama nasıl olmakta açıklamanız gerekir.
Rektör adaylarından biri meclise giderek iktidar milletvekilleri ile boy boy fotoğraflar çektirip yerel basına servis ederek “bende varım” diye bir yerlere mesaj vermekte.
Tamamen siyasilerin gölgesine, şemsiyesinin altına sığınmış.
İktidarın yereldeki sesi, öncülüğünü yapan gazetenin haberine göre, Milletvekili N. Canikli devrede imiş.
Adayları için başbakan ve cumhurbaşkanından onay alındığı iddia edilmekte.
Bu anlayış, verilen görevin yerine getirilmesine yönelik algı yönetiminden öte hiçbir değer taşımamaktadır.
Konuşulanlardan rektörün;
Üniversite tabelası üzerine siyasilere ait olan amblemi koydurtmadığı,
Yaptığı işlerde bazılarına danışmadığı,
Sadece sorumluluğunu yerine getirmeye çalıştığı, ilgisi olamayanlara ödün vermediği,
Aylık, yıllık çalışma programlarını kurum dışında birilerinin onayına sunmadığı,
Bunlara hürmet ve saygılarını iletmediği, ara sıra da olsa brifing vermediği,
Zaman zaman bir emriniz var mı? Diye sormadığı,
Anlaşılmaktadır.
Bu davranışların karşılığında “teşekkür ya da takdir” verilerek ödüllendirilmeli.
Bilinmesi gereken üniversitelerin bilimin çekirdeğini oluşturduğu ve bulunduğu yerin en etkili gücü olduğudur.
Verilen demeçlerde bilim, bilimsellik, üniversite özerkliği, karşılaşılan sorunların çözümünde öncülük yapma, düşünce özgürlüğünü sağlama, kısaca üniversitenin ana düşüncesi, felsefesine yönelik tek bir cümle yok.
Devlet kurumları, özel sektör ve sivil toplum örgütleri son sözüm sizlere.
Üniversiteden hangi yardımı istediniz de kabul görülmedi?
Bunu dile getiriniz.
Söylemlerdeki amaç “çamur at izi kalsın” dan öte bir şey değil. Sadece karalama.
Biliniz ki, atılan bu çamurun izi kalmaz, karalamanızın inandırıcılığı olmaz.
Kıyısı, köşesinden iğne ucu kadar açık bulabilseler günümüzün suçlama modası olan “paralelci” diyebilirler.
Hatta daha da ileri gidilerek “rüşvet almak” iddiası da gündeme gelebilir.
Yapılması gereken üniversitenin gerçek, çağdaş bir bilim yuvası olabilmesi için çaba göstermek olmalıdır.
Aksi düşünenler ellerini eğitim kurumlarının üzerinden hemen çekmelidirler.
Son sözüm, mevcut rektör ile hiçbir tanışıklığımızın olmadığının bilinmesini istemek olacaktır. Sadece dört ya da beş kez, yapılan etkinliklerdeki konuşmalarını dinleme fırsatı bulmuş ve düşüncelerinden yararlanmıştım.