O bir fenomen…

O bir fenomen…

*Babam aslında çok rasyonel bir insandır…

*’Giresun Konuşuyor Abi’ye bence çok ihtiyaç vardı!

*Yayınımda hanımefendi-beyefendi yerine abi demeyi tercih ettim!

*Giresun’da örnek aldığım tek gazeteci vardır oda…

*Ulusal yayıncılık yapan bir tv kanalında geçmişim var.

*Allah nasip etti profesyonel oyunculuk yaptım!

*Kanal 28,medya alanında dönüm noktalarımdan birisidir!

*Müdür oldum, küçümseyen misafirimi Mozart etmek zorunda kaldım!

*Çocukken kamera arkasını her nedense çok merak ederdim!

*Bilinmiyor belki ama çok iyi taklit yeteneğim vardır…

*Ailem çok özgür yetiştirdi ama con con ya da lay lay lom yaşamadım!

‘Giresun Konuşuyor Abi’ ile Giresun’u konuştuk!

Kanal 28 Giresun Şubesi Genel Müdürü, sunucu, yapımcı, radyocu ve asıl kendisiyle özdeşleşen ‘Giresun Konuşuyor Abi’ programının başarılı moderatörü  Ahmet Çağlar Altürk…

O’nun tabiriyle medya için yaratılmış bir isim. Sempatik programcı Altürk’le yaptığımız röportajımızda, O’nun medya hayatına atıldığı günden bugüne hatta özel hayatına kadar iniltili çıkıntılı serüvenine yolculuk yaptık. Konuştuk diyorum aslında ama konuşurken de adeta onunla geçmişini sanki beraber yaşadık. Bu kadar mı etkileyici olur anlatım? Vallahi emin olun hiç abartısız işte o duru muhabbetimizden notlar…

Sedat Karakaya: “Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “21 Mart 1989 İstanbul-Bakırköy doğumluyum. 2 kardeşiz. Bir kız kardeşim var. Babam emekli, annem ev hanımı. Giresun Merkez İncegeriş Köyü’ndenim.”

Sedat Karakaya: “Yaptığınız programda da çok da açık bir şekilde belli olduğu gibi gözlerinizin içi parlıyor. Biz izleyicilerde işinizi çok seviyor gibi bir izlenim oluştu. Medya hayatına nasıl başladınız?”

Ahmet Çağlar Altürk: “İstanbul-Bakırköy doğumluyum ama Zeytinburnu’nda da bayağı zaman kaldık. Orada Çırpıcı Mahallesi’nde yaşıyorduk. İlkokulu orada tamamladım. İstanbul-Aydın Üniversitesi’nde 4 yıl medya alanında eğitim aldıktan sonra Fox Tv’de ilk oyunculuk deneyimim oldu. 14 bölümlük ‘Al Gülüm Ver Gülüm’ adlı skeçte rol aldıktan sonra ‘Geniş Aile’ dizisinde ünlü oyuncu Ulvi Bülent Çolak ve şu an da adını hatırlayamadığım birçok oyuncu ile sahneyi paylaşma fırsatı yakaladım. Tv hayatının zaten ne kadar zor olduğunu tecrübeli insanlarla sahne alma imkânım olduğu yılların başında öğrendim. Figüranlık yıllarım oldu daha sonra keşfedildikten sonra profesyonelce oynadığım diziler oldu. Açıkçası amacıma ulaşmışken profesyonellerle çalışmak bana ayrı bir tecrübe kazandırdı. Onlardan çok şeyler öğrendim. Ama bölüm oyunculuğu sonrası rol aldığım dizler ya da skeçler reytinge kurban gidince biz de artık yolları ayırmış olduk.”

Sedat Karakaya: “Peki bu zaman zarfında aileden destek görüyor muydun? Yoksa çok mu serbesttin? Ya da daha açık ifadeyle kendi bildiğini okuyan bir düşünceyle mi bu sektöre girmiş oldunuz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Hayır, aksine ailesinin desteğini hep yanında gören biriydim. Bu manada aileme kesinlikle minnettarım. Hakikaten babam ve annem yaşım kaç olursa olsun okumamı ya da neyi amaçlıyorsam onun destekçisiydi. Ellerini hiç üzerimden çekmediler. Bilakis bende onların rotasında hareket eden söz dinleyen bir yapıya sahiptim. İnsan neyi hayal ediyorsa etsin. Ya da neye hayal kuruyorsa kursun ailesini hiçbir zaman göz ardı etmemeli. Onların üzerimde çok çok emekleri var. Hürmetle ailemin ve tüm ebeveynlerin ellerinden öpüyorum.”

Sedat Karakaya: “Turizm İşletme’yi de okuduğunuzu biliyorum. Turizm alanında bir iş değil de, neden medyayı seçtiniz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Evet doğru. Turizm İşletme’yi okudum. İnsanları işletmek için. (Bunu söylerken kahkaha ile gülüyor.) Belki de izdivaca geç kalmış olmamın da sebebi bu eğitim ya da medya sektörüne ayırdığım koca pasta dilimidir. Vallahi aslında sorunuza cevap mıdır bilmiyorum ama o soruya şu şekil cevap verebilirim. Ben hayatı öyle rahat, babasının ve anasının sırtına yaslanarak değil de yaşayarak öğrenmek isteyenlerdendim. Belki de bu yüzden bunu tercih ettim. Büyük yerde yaşıyorduk. Sonuçta turizmle ilgili çalışmalar beni çok cezp ediyordu bir şekilde. Oraya karşı da bir eğilimlerim vardı. Belki bunun için ihtisas yaptım. Eğitim sonrasında 5 yıldızlı bir otelde çalıştım. Bununla ilgili de yeri gelmişken bir de anım var aslında ama…”

Sedat Karakaya: “Buyurun, merak ettik. İsterseniz siz oradan başlayın ki konular değiştikçe unutmayalım…”

Ahmet Çağlar Altürk: “Ulusal yayın yapan tv kanalında uzun zaman faydasını gördüğüm ve bana beraber çalıştığımız dönemlerde çok değer veren bir yapımcı arkadaşımı; hocamı da diyebilirim, otelimizde gördüm. Hiç ummadığım anda çalıştığım 5 yıldızlı otelde bir gün kapıdan içeri biri girdi. Kaç yıl oldu hatırlamıyorum ama bir de ne göreyim yapımcı gelmiş! Aman Allah’ım dünya bu kadar mı küçük dedim kendi kendime. O da bende büyük şaşkınlık yaşamıştık. Eskileri yâd ettik. Gerçekten çok duygulanmıştım.”

Sedat Karakaya: “Medya, hayatınıza ne kattı desem özetle ne söylersiniz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Çok haklısınız Sedat bey. Aslında hani derler ya bazı soruların uzun cevabı olur diye. Bu da öyle. Ama ben kısaca söylemek gerekirse, bana çok şey kattı. Mesela; özgüven duygum arttı. Yine medya; bana kendimi savunmayı, konuşmayı, değerleri daha da değerli kılmayı öğretti. Bana aslında bir yol oldu medya aynı zamanda.”

Sedat Karakaya: “Sizleri takip eden hayranlarınız var olduğunu biliyoruz. Hatta ve hatta Giresun’u konuşturan program ‘Giresun Konuşuyor Abi’ ile marka haline gelmiş durumdasınız desem abartmış olmam. Çünkü halkın ilgi odağı olan ve halkın belki de özlemini duyup dile getiremediği programı yapıyorsunuz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Aslında az önce öyle cümle kullandınız ki tam da verecek olduğum cevabı resmen ağzımdan aldınız. Ben İstanbul’da doğup büyüdüğüm için oralarda İstanbul kültüründen bilirim ki insanlar neyi ister veya usta televizyoncular ile ulusal kanallarda çalıştığım süre zarfında öğrendiğim kadarıyla halkın temennilerini analiz edebiliyordum. Ulusal yayın yapan tv’lerde oynadığım skeçlerde bile Giresun’dan bahsediyordum. Amacım Giresun’un adını tüm Türkiye’ye ve tüm Dünya’ya duyurmaktı. Neden? Çünkü ulusal tv platformlarında bir şehri tanıtmak duyurmak benim için en önemli merciiydi. Ve de öyle de yaptım. Sahne aldığım yerde elimden geldiğince Giresun’u öne çıkarmaya gayret sarf ediyordum. Giresun’un konuşması gerektiğini, ama konuşturacak bir program ya da bir şeylerin olmadığını hep fark ediyor bunu da ezikliğini yaşıyordum. Bu yüzden de programın adını yıllardır hayallerimi süsleyen ‘Giresun Konuşuyor Abi’yi uygun gördüm. Bu arada unutmadan diyeyim üzerimde büyük emeği olan ve Kanal 28’e beni davet edip bu imkânı tanıyan Kanal’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Cemal Akkaya ile Onursal Başkanı, İşadamı Ayhan Akten’e de selamlarımı sunuyorum. Çok teşekkür ediyorum.”

Sedat Karakaya: “Programda dikkat ettik; ‘Hanımefendi, Beyefendi’ yerine; ‘Abi, Abla, Yenge, Teyze’ gibi klişe sözleri tercih ediyorsun. Yoksa programın formatı için mi bu şekilde konuşmanız isteniyor?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Hayır canım siz programı yaparken zaten biliyorsunuz ki kişilere nasıl hitap edileceğini. Mikrofon tutan kişilerin ortak bir dili vardır. Biz buna medya dili deriz ki; bu dil de öyle argo olamaz ya da çok sıradan bir dil olamaz. Katiyen ben de kabul etmem. Siz de bilirsiniz ki medyacı insanlar Türkçe’yi en güzel kullanan insanlar olmalı. Fakat ben burada; ‘Abi, Dayı, Yenge’ dediğim zamanda kişiler o zaman daha çok samimiyet alıyor. Hatta kamera mikrofon fobisi uçup gidiyor.” (Bunu derken gülüyor…)

Sedat Karakaya: “Skeçlerde rol aldığınıza göre iyi bir taklit ya da tiyatro yeteneğiniz olmalı. Siz var olduğunu düşünüyor musunuz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Gülerek başlıyor yine…) Oooo… Birebir yaparım hem de. Çevremde beni tanıyanlar da iyi bilirler. O konuya şöyle geleyim müsaade buyurursanız. Fox Tv’de yine Aslan Üzen isminde kulakları çınlasın yönetmenim vardı ki; hâlâ orada çalışıyor. Beni, taklit yeteneğimle keşfetti ve bana tabir yerindeyse verdi gazı ve beni ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ yarışmasının elemelerine yönlendirdi. ‘Oğlum yeteneğin var. Kazanır mısın bilemem ama şansını dene’ dedi. Ben de denedim ve hamdolsun kazandım. Ve kendimi çok geçmeden o oyunun içinde buldum. Avrupa Yakası’nda Burhan Altıntop tiplemesine çok benzetiyorlar beni. Tesadüf bu ya ben de bir ara Burhan Altıntop taklidini yaptım. 20 kişilik oyucu seçmelerinde adım geçti, kazandım ve rol aldım.”

Sedat Karakaya: “Burcunuz?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Koç. Cesaretli ve dik kafalı bence özelliklerini de taşıyorum.”

Sedat Karakaya: “En sevdiğiniz hayvan?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Köpek…”

Sedat Karakaya: “En korktuğunuz şey?”

Ahmet Çağlar Altürk: “En korktuğum şey, küçümsenmek.”

Sedat Karakaya: “2 kardeş olunca çok rahat yetişmiş olmanız lazım diye düşünüyorum. Babanız ya da anneniz ile ilişkileriniz nasıl?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Con con ya da lay lay lom yetiştim diyemem! 15 yaşına kadar saat akşam 18:00’de kız kardeşim de akşam 15:00’te evde olmak zorundaydı. Babam, annemle bir kardeş bir arkadaş bir kanki halindeydik! Ama her nedense babam bana karşı sert olmadığı halde bilmiyorum ama korkardım ondan. Hâlâ da mesafeliyimdir. Bu babamla aramızda sıkıntı olduğu anlamına gelmez. Diyorum ya babamız hâlâ üzerimize titrer. Vallahi çok sever bizi. Her babanın evladını sevdiği gibi. Ama nedense çekinirim. Bu da bence aramızda olması gereken bir mesafeyi korumak adına bir tutumdan olabilir.”

Sedat Karakaya: “Son olarak genç bir televizyoncu olarak Giresun’da medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani Giresun’da örnek aldığınız bir kişi var mı?”

Ahmet Çağlar Altürk: “Ben kısa bir cevap vermek istiyorum bu konuda. Mustafa Cici. Başka isimler de var. Hepsini saymamı sanırım siz de beklemiyorsunuz. Lakin üzülerek söylüyorum satılmış ya da yanardöner, rengini belli eden gazeteciler ve televizyoncular da var. Bunları gördükçe de emin olun çok üzülüyorum.”

AHMET-3

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?