2011 yılında MHP’ye yönelik bir ‘kaset operasyonu’ yaşanır. Bu operasyon nedeniyle dokuz önemli isim istifa etmek zorunda bırakılır.

Kaset operasyonu, 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde gerçekleştirildi.

Bir yıl öncede CHP lideri Deniz Baykal’a yönelik kaset operasyonu yapılmış ve Baykal genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kalmış ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelmişti.

CHP ve MHP operasyonlar ile yıpratılmış, bu ortamda gidilen 2011 seçimlerinde AKP % 46.58 oy almıştı.

Aslında biraz daha geriye giderek bu sürece bakmak gerekiyor

1 Mart tezkeresi TBMM’de reddedilmiş ve ABD’nin Türkiye üzerinden Irak planı bozulmuştur. Bu süreçte CHP ve MHP etkili bir muhalefet yapmıştır.

ABD ve AKP tezkerenin geçmesini istiyordu. Başaramadılar.

ABD’nin ülkemiz ve bölge politikalarına karşı 2000’li yıllarda ciddi bir ulusal direnç oluşmuştu.

Etkin bir ADD vardı.

Ülkü Ocakları ile İşçi Partili Öncü Gençlik arasında “Kızıl Elma” birlikteliği kurulmuştu.

ABD karşıtlığı oranı toplumda oldukça fazla idi. Duruma ABD müdahale etti.

Yetkili bir isim Ankara’da temaslarda bulundu. MHP ziyaret edildi. CHP ziyaret edildi. ADD ziyaret edildi…

“Kızıl Elma” birlikteliği bozuldu.

MHP lideri Bahçeli Ülkü Ocaklarına müdahale ederek yönetimini değiştirdi.

Bu süreç daha sonra 2010 ve 2011 kaset operasyonlarına da etki etti.

‘Ulusalcılık’ sürekli olarak her yolla eleştirildi.

Hatta giderek CHP ve MHP’de parti içinde ‘ulusalcı’ temizliği yaptılar.

AKP için siyaset meydanında ‘mıntıka temizliği’ yapılmış oldu. “Yeni Türkiye” projesini daha rahat uygulayacağı bir siyasi zemin oluşturuldu!

***

Olağanüstü Kongre tartışmaları ile başlayan süreçte MHP’ye adeta ikinci bir operasyon daha yapıldı. Önce olağanüstü kongre türlü ayak oyunları ile engellendi.

Daha sonra potansiyel lider adayları tasfiye edilmeye başlandı.

Meral Akşener ihraç edildi.

Sinan Oğan ihraç edildi.

Ümit Özdağ ihraç edildi.

Sırada Yusuf Halaçoğlu var görünüyor…

Ve bu süreçte MHP lideri iktidara yanaştı. Adeta ‘iki parti tek siyaset’ anlayışı ile hareket ediliyor.

Oysa MHP lideri kısa süre öncesine kadar AKP’ye sert eleştiriler yapıyordu.

Ne oldu? Ne değişti?

Kamuoyunda var olan algı şudur. ‘İktidar MHP’de olağanüstü kongrenin engellenmesi konusunda MHP liderine destek verdi. Bahçeli’de şimdi bunun diyetini ödüyor…’

Nitekim başkanlık ve yeni anayasa tartışmalarını yeniden gündeme getiren Bahçeli olmuştur.

11 Ekim 2016 tarihli grup toplantısında söylediği şu sözler AKP için işaret fişeği olmuştur.

“Bugün yapmamız gereken en önemli iş, fiili durumu yasal hale getirmek, bu kafa karışıklığını sona erdirmektir. Bunun yolu da yeni anayasadır.”

Bu açıklama ile başladı yeni anayasa ve başkanlık tartışmaları.

Bu süreçte MHP lideri iktidara daha da yaklaştı. Adeta aralarında gizli bir protokol varmış gibi hareket ediyorlar.

***

AKP geçtiğimiz günlerde anayasa değişiklik teklifi için önerilerini MHP’ye sundu. Metine bakıldığında ‘güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı’ modelinin amaçlandığı görülüyor.

İktidar MHP’nin başkanlık konusundaki kaygılarını gidermeye çalışmış. Bu nedenle metinde başkanlık ifadesi yok.

Ancak içeriğine bakıldığında başkanlık yetkileri var!

Ha başkan ha cumhurbaşkanı ismin ne önemi var? Cumhurbaşkanı Erdoğan için mühim olan yetkiler.

O yetkileri de taslağa baktığımızda fazlasıyla almışa benziyor.

Ve kanımca bu ilk adım olacaktır.

Yarın partili cumhurbaşkanı olarak 330 vekile ulaştığı zaman ikinci adımı atacaktır.

Anayasa değişiklikleri yeniden gündeme gelecektir.

Bunun içinde 2019 seçimleri beklenmektedir. Planlanan anayasa değişikliği başarılı olursa, 2019 yılında cumhurbaşkanı seçimi ile TBMM seçimleri birlikte yapılacaktır.

Beklenti 2019 seçimlerinde iki partili bir parlamentodur.

“Hedef 2023” söylemine uygun olarak da yeni bir anayasadır…

CHP’ye bir, MHP’ye iki defa operasyon yapılmasının arka planı sanırım şimdi daha net anlaşılmaktadır.

AKP’nin ve Erdoğan’ın yolunu açmak…

Şimdi AKP ve MHP ortak komisyon kuracaklar ve bu metin üzerinde çalışarak son şeklini verecekler.