İstanbul 28 kez kuşatılmış, 29’uncu kuşatma bir çağ kapatıp bir çağ açmıştır. Fatih, İstanbul’u almamıştır. Bilim ve teknik sayesinde İstanbul diz çökmüştür. Anadolu Hisarı karşısına Rumeli Hisarı’nı inşa ederek İstanbul’un ikmal yolunu kesmiş. Osmanlı’yı tek vücut yaparak arkasına almış, çağın en büyük toplarını döktürmüş, 30 bin başı bozuk ganimetten pay almak için Hristiyan olmasına rağmen Osmanlı ordusunda dindaşlarına kılıç sallamış, gemiler karadan ilk kez yürütülerek Haliç’e sur içine indirilmiştir. en önemlisi Şahin toplar ısınmadan dolayı 1 saatte atış yapabilirken suyla soğutulmaya çalışınca çatlama olması üzerine ilk defa çelik toplar yağ ile soğutularak atış aralığı 15 dakikaya düşürülmüştür. Bugün dahi motor, madeni yağ ile soğutulmaktadır. Bu da bize ilim ve tekniğin fetihin aracı olduğunu, insanında fetihin amacına hizmet ettiğini göstermektedir.
Şehirde yaşayanların inançlarına yaşamına karışmayıp özgür bırakılması ayrı bir erdemdir. Ticaret için gayrı müslimlerin şehre davet edilmesi tüm tebaaya eşit, adaletle davranılması İstanbul’u masallar şehri haline getirmiştir.
1914’de İstanbul’u Türkler’den almak isteyenler Çanakkale Boğazı’na geldiğinde 250 bin şehit verilerek İstanbul düşmesin, Padişah esir olmasın diye toprağa düşen insanın kanı yerde kalmış; Padişah tahtında oturmak adına 1919’da İstanbul’u İngilizlere teslim ederek tahtını korumuş Halifelik gücünü Müslüman sömürgelerde kullanmak isteyen İngilizler Padişahı, Halifelik makamını sömürge yapmıştır. Türk taş binaların değil, göçebe çadırların insanıdır. Padişah silahını omuzlayıp Türk milletini, Müslüman âlemini arkasına alıp Çanakkale’de şehit olan 250 bin can adına bağımsızlığı uğruna dağlardan yeniden dirilişi başlatan olmalıydı. İşte o an ordunun yenemediği İngiliz’i Müslüman Türk halkı, Müslüman ümmeti yapacaktı.
Ancak taht, taç hırsı ağır bastığı için halk kaderine terkedilecek taş duvarlar ardına sığınanlar İstanbul’u fetheden, Çanakkale’de şehit olanlara vefasızlık etmişlerdir. İstanbul’u feth edenlerin, Çanakkale’de şehit düşenlerin onurunu Mustafa Kemal, 18 Eylül 1922’de Anadolu’daki Yunan ordusunun kesin olarak yok edildiğini duyurarak geri verdi. Aynı gün, İtilâf Devletleri komutanları Türk kuvvetlerinin Boğazlar’dan geriye çekilerek İstanbul’un ve Boğazlar’ın tarafsızlığına saygı göstermelerini istedi. İngiliz ordusu Londra’dan yedek kuvvet isteyerek savaşa hazırlandı.
Ancak İngiliz Ordusu Genelkurmayı yılın bu mevsiminin ‘Sahra harekâtı için uygun olmadığını, doğa koşullarına alışkın Türkler karşısında İngiliz askerlerinin daha çok zahmet çekecekleri’ yolunda bir rapor verdi. İngiliz kabinesi gerekirse Çanakkale’de Türklere karşı direnme kararı verdi ve Yunanlıların doğu Trakya’da kalabilmeleri için Fransız ve İtalyanlardan yardım istedi. Ancak; 19 Eylül’de Fransızlar Çanakkale Boğazı’ndaki mevzilerini terk ederek İngilizleri Türkler karşısında yalnız bıraktılar.
Türk askerleri 24 Eylül 1922’de, Boğaz bölgesine girdiler, İngilizlerin çekilme isteklerini kabul etmediler. Her an çatışma başlayabilirdi. İngiliz kabinesi konu üzerinde fikir birliği içinde değildi. İstanbul’da İtilâf devletleri komutanı Harrington’da kendi askerlerinin Türklere ateş açmalarını engelledi, kabineyi gereksiz bir serüven konusunda uyardı ve Mustafa Kemal’e bir çatışma çıkmadığı takdirde isteklerini bir barış konferansında elde edebileceğini bildirdi. Onun uyarları sonunda Yunan donanması 27 Eylül’de İstanbul’dan ayrıldı. İngiliz kabinesi Yunanlıları Trakya’da Meriç Nehri gerisine çekilmeye zorlama kararı aldı. Yunanlılar çekilmeye başladılar. Böylece; bunalım atlatılmış oldu. Misak-ı Millî artık gerçekleştirilmiş sayılırdı. İngiltere bu durumda bir müdahaleyi göze alamazdı. Türk İstiklâl Savaşı hedefine erişmişti. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Konferansı’nda İtilâf Devletleri Trakya’yı Türklere teslim edecek, İstanbul’un da içinde olduğu Boğazlar bölgesi için nihaî anlaşma imzalanana kadar beklenecekti.
Nitekim muzaffer Türk ordusu 6 Ekim 1923 günü İstanbul’a girmiş ve şehri 5 yıla yakın süren düşman İngiliz işgalinden kurtarmıştır. Kutlanması gereken 1453’de aldığımız masallar şehrini 1919’da elimizden alanlardan kurtardığımız 6 Ekim 1923 kutlanmalıdır.