Muharref Tevrat’ta Dünya krallığının merkezi haline gelecek bir Yahudi devletinin kurulacağından bahsedilir. Ki kurulacak bu Yahudi devletinin sınırları da yine muharref Tevrat’ta şöyle çizilir: “Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız çölden Lübnan’dan ırmaktan, Fırat Irmağı’ndan Garp Denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır (Tekvin 12/25)
Bir başka Tevrat ayeti de şöyledir:
“O günde Rab Abram’la ahdedip dedi: Mısır Irmağı’ndan(Nil) Büyük Irmağa(Fırat) kadar, bu diyarı senin zürriyetine verdim.” (Tekvin 16-18)
Bugün Filistin ve Ortadoğu’da olanları doğru anlamak için Tevrat’tan aktardığımız pasaja bir bakalım. Ayak bastığınız her yer sizindir… Korku ve dehşetinizi ayak bastığınız her yer hissedecek… Gerçekten de bugün Yahudilerin ayak bastığı her yer kan ve göz yaşı olmuştur. Görülüyor ki dünyayı fesada veren Yahudiler bu azgınlıklarını muharref Tevrat’tan alıyorlar. Yahudilere göre Nil ile Fırat arası Arz-ı Mevud’dur. Tanrı tarafından İsrailoğullarına verilmiştir, kutsaldır. Bunun için her Yahudi bu iman ile yetiştirilir.
Bugün Yahudiler kendi kutsal inanışlarının gereğini yerine getirdiklerine inanıyorlar. Onlar kendilerini dünyanın efendisi, diğer insanları da kendilerinin kölesi olarak görürler. İsrail bayrağı aslında her şeyi özetliyor. Bu bayraktaki iki mavi çizgi Nil ile Fırat’ı, ortadaki Davud yıldızı da bu iki nehir arasının Yahudi yurdu(Büyük İsrail)olduğunu anlatır. Bugün her İsrailli buna inanır ve bu idealle yetiştirilir.
Teodor Herzl ve Arz-ı Mevud
Yahudiler Tanrı’nın kendilerine vad ettiği topraklara kavuşmak için ilk ciddi adımı 1897 tarihinde İsviçre’nin Basel kentinde atarlar. Ünlü Yahudi profesör Teodor Herzl’in başkanlığında toplanan kongrede Herzl kuracakları Devletin sınırlarını şöyle açıklar: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş kanalına (kadar) dayanır…”
Teodor Herz bu kongrede şu çarpıcı ifadeleri de dile getirir:
“Basel de ben Yahudi devletini kurdum. Eğer bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler.Fakat beş sene içerisinde veya 50 sene sonra herkes bunu böyle bilecektir.” Herzl bu konuşmayı ne zaman yapıyor? 29 Ağustos 1897.İsrail Devleti ne zaman kuruluyor? 14 Mayıs 1948’de. Yani Herzl tam on ikiden vuruyor.1897’de 50 sene içinde devletimiz kurulacak diyor ve tam 50 sene sonra İsrail kuruluyor.
Sultan Abdulhamid Herzl’i İstanbul’dan Kovdu
Yahudi Devletinin kurulması için dünya çapında faaliyete başlayan Herzl’in önünde bir engel vardır. O da devlet kuracakları Filistin topraklarının Osmanlı’ya ait olması ve tabi Osmanlı tahtında Sultan Abdülhamid Han’ın bulunmasıydı. Bunun için de Herzl bir çok defa İstanbul’a gelir gider. Sonunda Sultan Abdülhamid ile görüşür ve bu düşüncesini Sultan’a da açar ve ona, “Filistin’de küçük bir toprak karşılığında Osmanlı’nın bütün borçlarını ödemeyi” teklif eder. Cennet mekan Abdülhamid Han da bu hain ve sinsi planın farkına varır ve onu huzurundan kovarak şunları söyler: “Bu yerler bana ait değil milletime aittir. Bu yerlerin her karış toprağı için şehid verilmiştir…Filistin’e ancak cesetlerimiz üzerinden girilebilir…” Böylece parayla toprak satın alma girişimi Abdülhamid’in bu kararlı tutumu ile ilk etapta sonuçsuz kalır.
Yahudilerin Sinsi Planları ve İsrail’in Kurulması
Herzl anlar ki kurulacak Yahudi devletinin önündeki en büyük engel Abdülhamid Han’dır. Önce Abdülhamid engelini aşmaları lazımdı. Onu indirmek için her yolu denediler. Sultan Abdülhamid aleyhinde içte ve dışta karalama kampanyaları başlattılar. İstibdatçı dedikleri Sultanın ülkesinde ellerindeki basını kullanarak yalan haberler yaptılar. Abdülhamid’i “Kızıl Sultan” ilan ettiler. Her türlü yalanı, iftirayı attılar. Maalesef içimizdeki bazı münevverler bile bu koroya katıldılar. Ancak bu münevverlerimiz Abdülhamid tahttan indirildikten sonra yaşananları görünce adeta kafalarını taştan taşa vurdular, Sultan’a karşı haksızlık yaptıklarını fark ettiler. Fark ettiler ama iş işten geçmişti. Cennet mekan Abdülhamid’in 1909’da darbe ile indirilmesinin üzerinden daha 10 sene bile geçmemişti ki 600 yıllık cihan devleti tarih olmuştu. Hatırlayalım, 1. Dünya savaşı sonrası 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi ile devlet resmen olmasa da fiilen tarih olmuştu.
Artık Yahudi devleti kurulmasının önündeki en büyük engel kalkmıştır. Bundan sonra Filistin topraklarına yoğun bir Yahudi göçü başlar. Selahaddin Eyyubi’den 730 sene sonra 9 Aralık 1917’de Kudüs’ün İngilizlerin eline geçmesiyle bu yolda epey mesafe almışlardı. Osmanlının fiilen çöküşüyle de Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için çalışmalar hızlanır ve 14 Mayıs 1948 de İsrail devleti ABD ve İngiltere’nin BM’ye baskıları sonucu kurulur. Bu, İslam coğrafyasının kalbine bir hançer saplamak demekti. Gerçekten de 69 yıldır yaşananlar bunu göstermektedir. Hep çıban olmuşlardır bölgede. Ne kanun tanımışlar ne nizam. Oluk-oluk Müslüman kanı akıtmışlar ve bu gün de akıtmaya devam etmektedirler.
Tam bu noktada şunu belirtelim Filistin topraklarında İsrail kurulurken aslında sadece Filistin işgal edilmedi. İsrail’in emniyeti ve yaşaması için etrafa, başlarında kuklaları olacak devletçikler kurdurdular. Böylece zihinler de işgal edildi. Bu işgal bertaraf edilmeden ne Kudüs kurtulur ne de Müslüman dünya zilletten kurtulabilir. Kabe imamı Sudeys’in gazetecilere “Suudi Arabistan ve ABD dünyanın iki kutbu. Allah’a hamdolsun ki dünyayı birlikte yönetiyorlar” şeklinde mülakat vermesi ve Mekke müftüsünün, “İsrail ile savaş caiz değil” şeklinde fetva yumurtlaması bu tezimizi doğruluyor. Bu da gösteriyor ki Kudüs’ten evvel Mekke’nin İşgalden kurtarılması lazım.
Son söz: İsrail’in kurulmasında asıl yönetmen kim mi? İngiltere. Bugün dahi durum aynıdır. Siz bakmayın sahnede ABD’nin göründüğüne.