İçeriden çatlamalar…

İçeriden çatlamalar…

Ülkemizde sorunlar giderek artıyor. 2002 yılından bugüne kadar siyasal iktidarı elinde tutan AKP’nin; ekonomide, eğitimde, hukukta, iç ve dış politika da, terörle mücadelede başarısız kalması, ülkemizi zor ve sıkıntılı bir sürece sokmuştur!

Aslında bu sürecin senaryosunu büyük oranda belirleyen merkezler,  AKP’nin yolunu açmak için diğer siyasi partilerin içine operasyonlar planlamışlardır.

‘Kaset operasyonları’ ile CHP ve MHP’nin içine yönelik adımlar, aslında bu planın bir parçası idi. O operasyonla başlayan bu iki partinin içine yönelik stratejiler hâlâ devam etmektedir. Bu stratejide amaç; muhalefeti iç sorunları ile uğraşmak zorunda bırakarak, AKP’nin işini (dolayısıyla kendi planlarını) kolaylaştırmaktı!

CHP, bu süreç ile Y-CHP (yeni CHP) sürecine sokuldu. Bizzat yöneticiler ‘yeni CHP’ söylemini dile getirdiler. Bu süreç CHP’de devam ediyor! Sürecin sancıları da devam ediyor… O sancılar nedeniyle; CHP kendi içinde sorunlar yaşayan, iktidara karşı yeterli ve etkin muhalefeti oluşturamayan bir parti durumuna sürükleniyor. % 25’e çakılı kalma nedenlerinden teki de budur. “Devşirme” kadrolar ile yaratılan sorunlar var. Bu kadrolar partinin kimyası ile uyuşmuyor. Hatta zarar veriyor! İhsan Özkes olayı buna örnektir.

Sezgin Tanrıkulu buna örnektir. Mehmet Bekaroğlu buna örnektir.

Başka örneklerde vardır. “Altıok” felsefesi ile bütünleşmiş isimler “ulusalcı” yaftalaması ile etkisizleştiriliyor, dışlanıyor… Bu dışlamanın sancıları da, tartışmaları da koca partiye zarar veriyor. Son konu ise; Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın dile getirdiği Atatürk resminin indirilmesi olayıdır.

Olayın Atatürk’ün kurduğu TBMM’de meydana gelmesi yanlıştır. Düşündürücüdür!

CHP’li bir vekilin yapmış olması yanlıştır. Düşündürücüdür!

Bu yanlış ile gelişen süreci iyi yönetememek yanlıştır. Düşündürücüdür!

Atatürk resmini indirenin kim olduğunu ortaya çıkarmak yerine, konuyu dile getiren vekili tedbirli olarak kesin ihraç talebi ile disipline vermek yanlıştır!

Ne yazık ki ‘CHP iç sorunları ile uğraşsın ve AKP’nin tekerine takoz olmasın’ planı tutmuştur.  Ülke gündemine yönelik etkili politikalar üretememesinin nedeni de budur!

***

Ya MHP’ye ne demeli?

2002 de erken seçim çağrısı ile AKP’yi iktidara taşıyan MHP olmuştur.  O günlerde Başbakan Ecevit’in “intihar ediyoruz” demesinin anlamı bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır!

MHP liderinin ve grubunun en kritik zamanlarda iktidara destek vermesi de düşündürücüdür.

Partinin kamuoyunda tanınan önemli isimlerinin kenara itilmesi de düşündürücüdür. Sinan Oğan’a yapılanlar…

Meral Akşener’in dışlanması düşündürücüdür. Olağanüstü kongre taleplerine karşı, MHP lideri Bahçeli’nin tavrı ile başlayan iç tartışmalar düşündürücüdür. MHP’de kendi iç sorunları ile uğraşmaktan, ülke gündemi ile ilgili yeterli ve etkili politikalar üretememektedir.

Bu durumda; AKP’nin siyasal hedeflerine ulaşabilmesi için elverişli bir siyasal ortam yaratmaktadır. Adeta tek kale maç yapmaktadır! MHP liderinin bu yönetim anlayışı ve kongre tartışmaları sürerse sanırım MHP baraj altına doğru hızla yol alacaktır. Bu kimin işine gelir?

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte “abi” diye hitap ettiği Bülent Arınç’ın yaptığı açıklamalar ile AKP içinde de tartışmaların ve sorunların var olduğu gözler önüne serilmiştir.

“Abi” bu açıklamaları sonrası “ o zat” olmuştur! Hüseyin Çelik ve Sadullah Ergin’in açıklamaları da, başta Şamil Tayyar olmak üzere bazı isimlerin bu açıklamalara verdiği yanıtlarda dikkat çekicidir… AKP içinde de bir çatlamanın varlığını göstermektedir.

Aslında bu çatlamanın ana nedeni, partinin üzerinde var olan baskıdır. O baskının ağırlığı kabuğun çatlamasında etkili olmaktadır.. Kimler kurdu AKP’yi?

Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullatif Şener…

Şimdi bu dörtlü arasında “ilk günkü aşk” var mı? Elbette yok!

Çünkü artık “tek adam” var… Başlangıçta ‘beraber yürüdükleri’ liberal ikinci cumhuriyetçiler kapı dışarı edildi. Sonra soldan devşirilenler kapı dışarıya edildi.

Daha sonra “ne istediklerde vermedik” dediği cemaat kapı dışarı edilmeye başlandı.

Yetmedi! Birlikte yola çıktığı arkadaşları partiden uzaklaştırıldı…

Şimdi sırada,  “o zat” olan bir zamanların “abi” si var! Hüseyin Çelik var, Sadullah Ergin var… Yola çıktıklarını yolda buldukları ile değiştiriyor!

***

Emperyal planlar, bu planların bölgemizdeki ve ülkemizdeki hesapları ile “tek adamlık” hırsı giderek ivme kazanmaktadır. CHP içindeki sorunların arka planında bu ‘ivme’nin etkisi vardır… MHP ve HDP içindeki sorunlarda da bu ‘ivme’nin etkisi vardır.

Ancak Emperyal planlar ile “tek adamlık” hırsı arasındaki çelişkiler, ya da “tek adamlık” hırsının baskısı, AKP içinde de çatlamalara neden oluyor.  Erdoğan’ın “halkın seçtiği başbakan ve halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile bu işin yürümesi zor” demesinin arkasında da “tek adam” olma ve tek belirleyici olma hırsı vardır!

O hırs ve o hırsla ‘illa da başkanlık’ talebi, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da mahrum kalmaya neden olabilir… Bülent Arınç ile başlayan çatlama, Abdullah Gül’ün mesafeli tavrı, Hüseyin Çelik’in, Sadullah Ergin’in Arınç’a desteği, Ali Babacan’ın kırgınlığı ve medyada eski destekçilerin başlayan eleştirileri dikkat çekicidir.

Yolda buldukları can siparane savunsa da, yola çıktıkları eski ‘yol arkadaşlığı’ samimiyetinden hızla uzaklaşmaktadırlar. Bu durum ‘yolun’ güçlüğünü oluşturuyor.

Başbakan Davutoğlu’nun da giderek ‘etkisiz eleman’ olmayı içine sindiremeyeceğini düşünüyorum.

Bekleyip göreceğiz…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?