HOŞ GELDİN BEN MERKEZLİ DUYGULAR

HOŞ GELDİN BEN MERKEZLİ DUYGULAR

Hoş geldin acı ile karışık duygular selinde bahar.

‘Bize neler oluyor?’ demekten yorulur mu ‘İnsan’?

Yorulur, öyle bir yorulur ki; ve artık ‘Alıştık galiba’lar yerini alır.

Kalp kırmaktan, kırılmaktan yorulur.

Her olayda suçlu aramaktan yorulur.

Yaşadığı şehirden, düzenden yorulur.

Kendinden yorulur, yorulur da insan; bir tek çözümün el ele birlikte verilmesi gerektiği halde tek başına çare aramaktan yorulur. Bunlar da yetmiyor gibi baharın getirdiği güzelliklerden yorulur.

Yorgunluk öyle bir hal alır ki; kendinden başka herkes suçlu konumuna düşer.

Kimse çıkıp; ‘Ben artık bu işi yapamıyorum’ demez. Ya da; ‘Ben uğraştım ama artık bu gemiyi yürütemiyorum. Başaracak olan gelsin’ demiyor artık. Oysa başarısızlığın ardından sürüklenenler bir sel sonrasında ortada kalan yığın gibi görünseler de hiçbir şey olmamış gibi yola devam diyorlar ya; işte ben bu manzaraları gördükçe önce acı dilleniyor yüreğimde. Sonrasında ise; ‘Acaba ben merkezli mi olsam?’ soruları bir tilki gibi dolaşıyor beynimde.

Önce acının tarifini bir bakalım; yemek kıvamında.

Acı;

İnsan yüreğini gergefe geçirip ince ince işlenen bir sanattır. Her canlı acıyı yaşar da, her yürek aynı incelikte taşıyamaz.

Acı;

İnsanı Hakk’a daha da yakınlaştıran bir çeşit lezzettir.

Giden candan öte bir parçaysa, her gün O’na yakınlaşmak için yakarır canlar.

Acı;

Müzik gibi evrensel bir dildir.

Her dilde feryatlar ayrı yükselirken yürekler aynı yangın yeridir.

Acı;

Sadece hain yürekleri sevmez.

Çünkü vicdanları ve yürekleri yoktur.

Acıya zaten alıştık artık. Çoğu zaman ulusal gazetelerin dip köşelerine sıkıştırılan şehit haberleri, tecavüz haberleri, şiddet ve kafası kızınca silahın tetiğine basan ve ulu orta yerde cana kıyan şehir eşkıyaları.

En iyisi galiba ‘Ben Merkezli’ düşünmek. Aslında pek de bana uymuyor olsa da bir günlüğüne de olsa bu duyguyu yaşamak istiyorum.

Sahi; ben böyle düşünüyorum diye kime ne?

İnanın okuduktan sonra kısa bir süre siz de düşünecek ve etrafa baktığınız da ne kadar ‘Ben Merkezli’ düşüncelerin var olduğunu anlayacaksınız.

Değişmek gerek bazen; duygularda, düşüncelerde, hal ve davranışlarda. Kendine acımasız olana kadar başkalarına acımasız olmanın tadına varmak gerek bazen ve bazen yeniden doğuşun tadını çıkarmak gerek. Hüzünleri ve hataları sarıp sarmalayıp; beline de bir taş bağlayıp fırlatmak gerek denizin dibine. Ve hatta yıllardır hayat felsefem olan; ‘İyilik yap, denize at. Balık bilmezse, Halik bilir’ sözünü rafa kaldır. Sen toz duman olana kadar, bırak rafta söz tozlansın. Önce kendin için koş, sonra yine dön birçoğu gibi yine kendin için koş… Nasıl her insan kendi ağrısını hissediyorsa; bırak bitene kadar hissetsin.

Dokunmak mı?

O niye? Bırak artık başkalarının yaralarını sarmayı, otur kendi yaralarını sar… Sana ne, sen mi düzelteceksin geçmişten gelen düzeni? Meğer ne çok doluymuşum kendime. Ne çok ağırmışım, unuturum sanıyordum yeni uğraşlar edindikçe ve başkalarının yaralarına dokundukça. Meğer kendime öyle ağır olmuşum ki!… Ve bu sabah yeniden doğdum hayata. Benden başka bir tane daha ben olmadığıma göre ‘Ben Merkezli’ düşüncelerim, önceliklerim ve hiç olmayan egoist duygularım kabardı. Hoş geldin yeni ben, hoş geldin. Galiba bundan sonra her şey daha güzel olacak. Öyle durduk yerde yüreğimden merhamet duyguları ile sevgi damlamayacak, ellerim şefkatle dokunmayacak ve en güzeli tüm zamanları kendime ayırmış olacağım.

Hoş geldin bahar;

Hoş geldin acı ile karışık yaşam

Hoş geldin ben merkezli duygular.

Yüreğinizde sevgi tohumlarının hep yeşil kalacağı bir gün olsun.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?