Ne neşe kaldı ne muhabbet. Ve böylece bir Ramazan’ı geride bıraktık. Ömrü olanlara bir sonra ki seneye kavuştursun güzel Rabbim.
Ramazan bolluk ve bereket ayı dedik.
Açları doyurduk.
Tok olanlardan arta kalanlar ile konteynırları doldurduk.
Övündük, yerindik, eleştirdik, eleştirildik.
Geriye kalan 11 ayda Rabbim aç ve yoksul olanlara kolaylıklar versin .( Dinime kitabıma amin)
Mübarek Ramazanın son sahurunda geçmişin muhasebesini yaparken, 1 ay boyunca her gece kesintisiz dinlediğim değişik kanalların dini programlarında bu yıl sınıfta kaldık.
İslam adına sorulan sorular gerçekten insanı önce güldürecek sonrasında ise uzun uzun düşündürecek şekildeydi.
Bu programlar içerisinde en çok da saygı duyduğum Nihat Hatipoğlu’na üzüldüm. Her akşam ve iftar ve sahur programlarında yurdun dört bir köşesinden gelenler sanki önceliği selam gönderme yarışına girmiş gibiydiler. Sonrasında gelen saçma sapan sorular ise millet olarak İslamiyet’in ne kadar cahil döneminde kalmış olduğumuzun göstergesi gibiydi.
Ya bu sorular özellikle sorduruluyordu…
Yâda insanlar gerçekten “DİN” konusunda cahil kalmıştı.
Düşündürücü…
Her köyün, her mahallenin bir camisi ve bu camilerin Din görevlisi var ise onlar ne iş yapıyorlardı.
Kadın soruyor,
Hocam abdest alırken başörtüm başımdan kaydı. Abdestim kabul mü?
Bir diğeri, hocam ben anneme yüksek ses ile bağırdım. Günah mı?
Bir çocuk soruyor, hocam ben saçıma çizik attırdım. Günah mı .? Vs.
Buda gösteriyor ki toplumun temel taşları olan aile yapıları dini eğitimde sınıfta kalmış sayılır.
Bu işte en karlı çıkanlar ise TV. Karşısında din satanlar oldu. Diyanet bu konuda ne kadar önlem aldı bilemiyorum. Çünkü ; din konusunda öyle garip fetvalar veriliyor ki insanın kanını donduruyor.
Sıfatı hoca olan bir çıkıp diyecek ki “kadınlar sokakta gezmeleri sakıncalıdır. Çünkü erkekleri tahrik ediyorlar.”
Bir diğerde ;
“Erkekler namaz kılarken dar pantolon giyerler ise arkada durana tahrik nedenidir. “
Ve kendilerini kadın İslam yazarları diye adlandıranlar ise ;
“Eğer isterse Cumhurbaşkanımızın zevcesi ve hatta cariyesi olmak için kocamdan ayrılırım diyecek .”
Tanınmış spikerlerimizden zatı muhteremde bu konuya son noktayı koyacak.
“Erdoğan’nın zevcesi olmayı isteyenleri en iyi ben anlarım, Cumhurbaşkanımız isterse sarayda cariyesi de olurum zevcesi de .”
Tövbe ,tövbe….
Şimdi bunda ne kabahati var sayın cumhurbaşkanımızın.
Bu sosyal bir yaradır. Bende buradan Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan hanımefendiye sesleniyorum. Lütfen bu tür söylemler ile gerek dinimize gerekse toplumun ahlak kurallarına uymayan sözleri sarf eden hanımlara hadlerini bildirin.
Aslında bir ayın özetine bakarsan yazmakla bitmez. Ömür biter de söz bitmez.
Bir Allah’ın kulu çıkıp ta şu soruyu sormadı .
Madem ay boyunca bütün mesele haram /helal meselesiydi.
Pardon birde kuaförde çalışan bir genç kızın sorusu vardı. Genç kız sorusunda , “Evimize katkı sağlamak için çalışmak zorundayım, çalıştığım iş yerinde kadınların mahrem temizliği ile ilgileniyorum. Bu günah mı?”
Günah. Ya işini değiştir yada ben bunu yapmak istemiyorum de. Buyurun bayram namazına. Eve gidecek olan ekmeğe bir katkı sağlayacak, yapacak başka bir işi yok. Ve işlediği günaha bak .Onca günahsızların yanında olacak iş mi bu .?…..(Bu arada benimde tasvip etmediğim bir durum ama neylersin )
Ve böyle sürüp giden soruların içinde bir deli çıkıp ta demedi ki !
Hocam; sizler burada bizlere bu hizmeti verirken hatırı sayılı ücret alırken, kan ter içinde çalışan bir iççi ile aranızda aldığınız “paranın” korkunç bir uçurumu var. Bu günah mıdır, sevap mıdır? Sormadı, soramadılar, soramayacaklarda.
Çünkü tevekkülü öğrendiler. Sabretmeyi öğrendiler. Aldıkları yardımları nimetten sayıp çoğu nasılsa geliyor diye boş oturmayı öğrendiler, öğrendiler, öğrendiler, öğrendiler.
Daha öğrenecek çok yolumuz var.