İçimdeki ses, sahi sen kimsin? Neden, her şeyde ilk sen konuşur ve beynin içindeki düşüncelerin analizini yapıp kimseye açık yer bırakmadan ister peşin yargı olsun ister düpedüz bir çılgınlık girişimi olsun hiçbir şeyi ölçmeden tartmadan faaliyete geçiriyorsun?
İçimdeki sesin ilk gelişim aşamasını tam kestirememekle beraber sanki; ilahi bir güç gibi içimizde yeşerdiğine hem fikirim. Nasıl mı? Ruh oluşur, belli bir büyüme erişimine ulaşır; yani ruh bir kimliğe bürünüp kendi kendini yönetecek hale gelir. Tabi ruh bu süreçte dış çevresinden de etkilenir. Her şeyi tek başına öğrenip işleve sokamaz! Ama kendince de çok hür, çok çılgın ve oldukça patavatsız olduğu da aşikardır. Dünya toz pembedir onun gözünde, o neticede soyut bir varlık olup sadece ruhun bilebildiği gizli somut bir varlıktır, özellikle sesi ile. Bu ses ki; ruhun en buhranlı dönemlerine de şahit olmuş, en coşkulu nidalarına da ev sahipliği yapan bir ruh doktorudur. Ruh doktorluğunu üstlenmesi, Ruh’a empati yapma özelliği kazandırmayı, sağduyulu olmayı özendirmeyi ve kendisiyle ilgili sorunlarla başa çıkmayı öğreten bir güce sahiptir. Yani içimdeki sesin iyi faydalı yönlerini de ruha empoze etme özelliği vardır.
Şimdi asıl meselemize giriş yapalım; her ruhun bir bedeni vardır en sade haliyle; ama biz burada bedeni devre dışı bırakıyoruz. Beden her haliyle fanidir, bir şekilde varlığı son bulacaktır! Ve her ruhun bir kimliği, sahibi vardır. İçimdeki sesin ruhu benim; yani bu yazıyı kaleme alan şahıs… Bedenimin dış görünüşümün bir çarpıcı özelliği yoktur, özelikle içimdeki sese büründüğümde. Sıra geldi benim içimdeki sesimin oluşumuna.
İçimdeki ses: Çocukluk çağımdan beri kafamın içinde kurulmuş saat gibi tik tak tik tak ,hiç susmayan bir ses… Ayrıca susacağını da sanmıyorum! Öyle ki, yaşamımın her anına tanıklık etti. Kimi zaman hüznümü dağıtmış, iyimser hal takınarak beni şen şakrak sesiyle moral vermeyi amaç edindi, kimi zamansa herhangi bir sebepten ayaklarım yerden kesilirken bana sağduyulu bir sesle yere emin adımlarla basmamı öğütlemiştir. Ben şimdi sizlere bu yakın zaman aralığında yaşadığım olaydan bahsetmek ve neler istediğimi, hedeflerimi anlatmak istiyorum. Ben bir dönem 1930’ların meşhur buhranlı dönemini yaşadım, tabii ki, kendi çapımda. Ne istediğimi, ne yapacağımı ve hayattan beklentim ne benim diye çok düşündüğüm bir dönemdi. Sonra hayatıma o dönem yeni giren biri -şimdilerde ise olmazsa olmazım bir büyüğüm- bana kendimi yazı yazarak ifade edebileceğimi, kendimi detoks yapar gibi, belli başlı sıkıntılarımdan arınabileceğimi söyledi. Başlangıçta bir hayli zorlandım. Aklımdan geçen cümlelerle kağıda geçen cümlelerim arasında fark oluyordu, kendimi istediğim gibi ifade edemiyordum. Kelime bilmediğimden değil, kelimeleri cümleye tabir-i caizse cuk diye oturtturamıyordum. Ben kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim en büyük hazinelerimdir. Bazen yazı yazarken hiç aklıma gelmeyen kelimeler gelir ve o yazıda kendine en güzel köşeyi bulmuş olur. Bazen de bildiğim kelimeler o an aklıma gelmeyip, bir metinde bir mecra da önüme çıkınca kendime çok kızıyorum. Ama eskisine nazaran çok ilerlettim kendimi ve daha da ilerleteceğime inanıyorum. Ve son olarak benim burada olma amacım kendimi sürekli yazı yazmaya teşvik ederek, istediğim hedefe ulaşmaktır. Hedefimse, ileride en az bir tane kitap yazmaktır!
İÇİMDEKİ SES
Hayata dair ne varsa ilk o fısıldar kulağıma.
Hayal kurarken can verdiğim karaktere de.
Beni insafsızca yargılayan kendi içimde.
Dış görünüşüm de bağımsız göklere çıkartan içimdeki ses.
İnsani duyguları hatırlatan, benden önce eyleme geçer, kararlarını alır.
İlk ve en iyi çocukluk arkadaşım, saflığım.
Kimsenin bilmediği sırlarımı bilen sırdaşım.
İçime akıttığım gözyaşımın hıçkırık sesi.
Üzüldüğümde her şey düzelecek diye beni avutan ses.
Hırsımda nefretimde beni dinginleştiren sağduyu veren ses.
İçime verdiği coşku sevinç duygusu yüzümde kocaman gülücüğe sebep olur.
Aşıkken bir sahne de iki sevgiliyi oynar.
O iki sevgiliye aynı ses olur kendi hülyasında.
Gelecek hesapları yapar toplar, böler, çıkartır.
Günağını sevabını ince elekten geçirir.
İç huzurumu sağlayan, içimden beni dış dünyama hazırlayan.
Yaşamla arama köprü kuran hep o içimdeki ses.
Herkese şimdiden beni okuduğunuz için teşekkürlerimi sunuyorum. Sevgiyle kalın…