“Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir.” ((Şeyh Sâdî Şîrazî)
AK Parti 2. Genel Başkanı, eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu; Türkiye gündemi ve siyasetle alakalı önemli açıklamalar yapıyor, lakin sözleri, iktidara muhalif denilen basın dışında, iktidara yakın bilinen (bazılarına göre yandaş görülen) basında yer almıyor!
Dünün güçlü adamı, bilge insan, konuşmaları dün manşete çekilen, fikirlerine değer verilen, bulunduğu her ortamda alkışlanan bir siyasetçi; makamdan ayrıldıktan sonra artık işe yaramaz mı oluyor? Dünkü alkışlar ve manşetler mi sahte idi, bugünkü suskunluk mu maksatlı?
***
Yazık!.. Biz, ne kadar da kolay insan harcıyoruz…
Bir taraftan yetişmiş, kalifiye insan yetersizliğinden şikâyet eder, iyi insan yetişmesi için büyük gayretler gösteririz…
Diğer yandan iyi yetişmiş, sahasında uzmanlaşmış değerli insanlarımızı “adam harcama” makinelerine imhaya göndeririz!
İster siyasetçi, ister bürokrat, ister ilim ehli olsun fark etmiyor.
Bir zamanlar, vazifede bulundukları dönemlerde güzel hizmetlerde bulunmuş eski Bakanların, üst bürokratların, Valilerin, Belediye Başkanlarının, Genelkurmay Başkanları ve Ordu Komutanlarının, Diyanet İşleri Başkanlarının, hatta Cumhurbaşkanı ve Başbakanların; vazifeden ayrıldıktan sonra isimlerini duyanlar, ne yaptıklarını bilenler var mı?
Bu demektir ki, bugün siyasî ve bürokratik makam ve mevkilerde bulunanlar da yarın aynı akıbete uğrayacaktır.
Hadi diyelim ki, eskiler; kendilerinden öncekilerin akıbetinden ders alıp, aynı akıbete uğramamak için gereken tedbirleri almadılar…
Peki, bugünküler; eskilerden ders alıp kendilerinin de yarın “adam harcama” makinelerinde imhalarını önleyecek tedbirleri neden almazlar?
***
Katar krizinde acaba Türkiye olarak bizlerin de payı yok mu?
Katar krizini Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır ve BAE gibi halkın Müslüman olan sözde kardeş Arap ülkelerinin tetiklediği ve bu fitne ateşini de Amerika’nın yaktığı biliniyor.
Amerika herhalde bu fitne ateşi malzeme odununu bir günde taşımadı.
Peki, ABD ve sair emperyalist ülkeler yıllardır bu ülkelere fitne odunu yığmakla meşgul olurken, Osmanlının torunları olarak bizler ne yaptık?… Fitneye meydan vermeyecek hangi adımları attık?
***
Tecrübeli ve kalifiye siyasetçi ve bürokratlara vazife verilmeli!..
Bir kriz esnasında çözüm için devreye girmek güzel… Lakin krizin olmaması önceden tedbir almak, faaliyetlerde bulunmak daha da güzel… Hatta ilk önce yapılması gereken bir haraket, elzem olan bir sorumluluk olmalı.
Mesela Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu gibi siyasette ve dış politikada uzman devlet adamları, eski genelkurmay başkanlarından, sahasında uzman ilahiyatçı ilim adamlarından seçilmiş şahsiyetler; Devlete adına, Cumhurbaşkanlığınca verilecek bir hukuki sıfatla İslam ülkeleri ve Türkî Cumhuriyetlerde görevlendirilemez mi?.. Böyle bir hizmet açılımı, bu ülkelerde fitneyi önlemede katkısı olmaz mı?
***
Davutoğlu’nun konuşmalarına kulak verilmeli!..
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra ilk defa gündemi sarsacak, bazılarını rahatsız edecek önemli açıklamalarda bulunuyor.
Davutoğlu, Başbakanlıktan ve AK Parti Genel Başkanlığından ayrılışına sebep gösterilen “Pelikan Dosyası” hakkında ilk defa ciddi açıklamalarda bulunuyor. Buna bir manada savunma de denilebilir.
Davutoğlu diyor ki:
“Pelikan Dosyası diye bir şey yayınladılar. Kimliği meçhul görünüyor. Bilinmediklerini sanıyorlar, herkes biliyor, kimler olduğunu, kimler tarafından kaleme alındığını, hangi yalıdan yazıldığını, kimlerin finanse ettiğini. Ama çıkıp da ‘Bu metni ben yazdım’ diye cesaret edemiyorlar, sahiplenemiyorlar, çünkü onlarda gayri ahlaki bir iş yaptıklarının farkındalar…
En güçlü insan, kendisiyle barışık olandır… Bunlar kendi vicdanlarıyla barışık değil, bu troller. Kendi vicdanıyla barışık olan birisi maske takmaz, gizli hesap açmaz. Mertçe çıkar, kimi eleştiriyorsa eleştirir.
Burada bir trol çetesinden bahsediyoruz. O trolleri kullanan, onları organize eden isimlere bir bakın, şu davaya zerre miktar katkıları var mıdır? Hayatlarında oturdukları sırça saraylar dışında halkın içine girmemişlerdir. Tek bir insan yetiştirmemişlerdir, tek bir sancı çekmemişlerdir.
Ancak bunlar bu davaya gerçek anlamda katkıları olmuş, hayatları boyu emek vermiş, alın ve zihin teri dökmüş, vicdanlı insanları itibarsızlaştırarak devre dışı bırakmaya çalışıyorlar.
Bilelim ki “Şeytan’ın defterinde adı olmayanın Rahman’ın defterinde adı olmaz.”
İnsanlar düşmanlarıyla bilinir.
Trollere kızmıyorum. Gönül koymuyorum… Ama susanlar beni üzüyor.
Esas bizi üzen trollerin saldırmaları değil… Ama en yakın olduğunu düşündüğünüz birisi.
Açık söyleyeyim; bu bir FETÖ taktiğidir. Bunu ilk kez FETÖ uygulamıştır Türkiye’de.”
Sayın Davutoğlu, kimsenin hatasız olmadığını, kendisinin de eleştirilebileceğini, lakin bu trollerin hedefinin kişiyi itibarsızlaştırmak olduğunu, bunların elinde 10 kişilik bir liste olduğu, bu listede başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Abdullah Gül ve Mehmet Görmez’in de bulunduğunu söylüyor.
Mehmet Görmez’in de bu trollerin listesinde olduğunun söylenmesi, son aylarda Görmez Hocaya yapılan saldırıların şifresini de gösteriyor gibi!
***
Davutoğlu’nun bu açıklamaları, Başbakanlığı dönemindeki bazı sözleriyle birlikte değerlendirilirse daha da anlam taşıyacaktır:
Sayın Davutoğlu, bazı belediye başkanlarının yolsuzluk iddialarında isimlerinin geçmesi üzerine sarf ettiği “Hata yapanı asla affetmem!.. Benim mal varlığımda bir sıkıntılı bir durum görürseniz bunu yüzüme söylemek görevinizdir. Sizlerinde mal varlığında izah edilemeyen bir artış söz konusu olduğu takdirde ben de sizden hesabını sorarım” sözleriyle bir takım kişileri ta o tarihlerde rahatsız ediyordu.
Keza 1 Kasım seçimlerinin akabinde de (basına kapalı bölümde) milletvekillerine hitaben ”Eğer bir parti görevlisi, görev aldıktan sonra evini, arabasını, yaşam tarzını değiştiriyorsa ben o adamı partiye sokmam” gibi ikazlarda bulunduğu rivayet edilince, Davutoğlu’’nun siyasî ömrünün pek uzun olamayacağı siyasî kulislerden konuşulmaya başlanılmıştı.
***
İmdi; Sayın Davutoğlu’nun bu açıklamaları kadar, zamanlaması da önemli.
Davutoğlu, AKP’de genel başkana verilen il ve ilçe başkanlarını atama ve görevden alma yetkisinin genel başkandan alınıp MKYK’ya verilişini değerlendirirken “Er refik kable’t tarîk, yoldan önce yol arkadaşı yani. Yola çıktığım arkadaşlarımızın benimle olup olmadığını bilmek isterim. Son MKYK’da ilk imzayı ben attım ama takip edilen yöntemi refik olmakla bağdaştıramadım” sözleriyle o tarihte adeta birilerine üstü kapalı serzenişte bulunuyordu.
Davutoğlu’nun pelikan dosyasının kapağını tam da kabine değişikliğinden önce açması, acaba birilerine taze bir mesaj mıdır?
Davutoğlu bu açıklamalarıyla, meçhul gibi görülen lakin kendilerince kimlerin olduğu ayan beyan bilinen kişiler şayet yeni kabinede yer alacak olursa, acaba başka açıklamaların da takip edeceğinin mesajını mı vermeye çalışıyor?
“Bizi uyarmazsanız sizde hayır yoktur, uyarılarınızı dinlemezsek bizde hayır yoktur.” (Hz. Ömer)
Vesselam…