Ülkemizin son dönemdeki dış politikasına damga vuran anlayış, “Stratejik Derinlik” adlı kitapta ifade edilmiştir. Kitabın yazarı Başbakan Davutoğlu’dur.
Ne yazık ki bu politikalar çökmüştür. Şimdi ülkemiz o derinliklerde debelenmektedir! Geleneksel dış politika anlayışımızı terk ederek “Neo Osmanlıcılık” maceralarına yelken açmak, ülkemizi zor ve sıkıntılı bir sürece sokmuştur.
Suriye’de izlediğimiz politikalar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin son kararı ile boşa çıkmıştır.
BM Güvenlik Konseyi 2254 sayılı karar taslağını oy birliği ile kabul etti. Karar taslağında aralarında IŞİD ve El Nusra Cephesi’nin de olduğu 163 grup “terörist” olarak kabul edildi. Bu gruplara yönelik “savunma ve saldırı eylemleri” ABD ve Rusya öncülüğünde hava saldırıları ile devam edecek. Bu 163 “terörist” grup Ocak ayında başlayacak olan “Barış ve Müzakere” sürecinin dışında kalacak. Yine bu gruplar 18 ay içinde BM gözetiminde yapılması planlanan seçimlerin dışında kalacaklar.
Ve Siyasi geçiş Suriye önderliğinde olacak!
Özetle ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere gibi daimi üyeler ile 10 geçici üye Suriye konusunda bizim tezlerimize aykırı bir kararı oy birliği ile aldılar.
Böylece Suriye politikasında yalnızlaştırıldık…
Çünkü bizim “Neo Osmanlıcılık” kokan “stratejik derinlik” anlayışına uygun Suriye politikalarımız ile büyük devletlerin politikaları çelişmektedir.
“Uçuşa yasak bölge” dedik “olmaz” dediler.
Rus uçağının düşürülmesi sonrası yaşanan gelişmeler nedeniyle Suriye semaları bizim için ‘uçuşa yasak bölge’ oldu.
“Esat’sız çözüm” dedik. Kabul görmedi!
Son BM Güvenlik Konseyi kararı çözümün Esat ile gerçekleşeceğini oy birliği ile karara bağladı…
Böylece ülkemiz Suriye’den izole edildi!
***
Bu gelişmeler yaşanırken Türk Askeri birden bire Musul’un Başika bölgesine konuşlandı. Dikkatler Musul’a ve Başika’ya çevrildi.
Irak merkezi hükümeti tepki gösterdi. Bize geri çekilmemiz için süre tanıdı. Aksi halde BM Güvenlik Konseyine başvuracağını açıkladı.
Bu tepki üzerine Başbakan Davutoğlu, Başika Kampının 1 yıldır faaliyette olduğunu ve kampta 2 binden fazla Musulluya eğitim verildiğini açıkladı.
Musul valiliğinin talebi ve Irak Savunma Bakanlığının Koordinasyonu ile askeri eğitim çalışmalarının başlatıldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Aralık günü “ Başika’dan çekilmemiz söz konusu değil” açıklamasında bulunmuştur.
Irak merkezi hükümeti ile görüşmek ve uzlaşmak amaçlı bir heyet Bağdat’a gönderilse de uzlaşma sağlanamamıştır.
Bunun üzerine Irak BM Güvenlik Konseyi’ ne “Türk askeri topraklarımızdan çıksın” mektubu yazdı. Bağdat’ta Türkiye aleyhine gösteriler yapıldı.
Bu gelişmeler sonrası Başika’daki kuvvetlerimizin bir bölümünü Kuzey Irak’a geri çekildi.
Sonra devreye ABD girdi.
Önce ABD Başkan Yardımcısı Biden, “Türkiye Başika’dan çekilmeli” açıklamasında bulundu. Saha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasında telefon görüşmesi yapıldı.
Obama o görüşmede, Türk askeri Irak’tan çekilsin düşüncesini de aktardı.
Ve “çekilmeyeceğiz” dememize rağmen bu gelişmeler üzerine Başika’dan tamamen çekildik!
IŞİD işgali altındaki Musul üzerinde, Barzani ile işbirliği içinde atmaya çalıştığımız adımlar Obama’nın telefonu ile son buldu.
“Stratejik derinlik” planı Irak topraklarında da şimdilik duvara tosladı…
İç siyasette Musul üzerinden halk desteği sağlama fikri de…
***
Suriye ve Irak politikalarımızda bu zorluklar yaşanırken birden bire yeni bir hamle geldi. “One minute” krizi ile başlayan Mavi Marmara olayı ile derinleşen İsrail ilişkilerimiz de normalleşme sürecine giriliyordu!
Bunun için görüşmeler sürüyormuş ve bir metin üzerinde de anlaşmaya yakınmışız!
Başbakan seçim meydanlarında “Mescid-i Aksa’ya postalları ile girenlerle dost olmayız” diyordu.
Cumhurbaşkanı İsrail’i sert sözlerle kınıyordu…
Peki, şimdi ne oldu?
İç politikada İsrail karşıtlığı kullanılıyor. Sert sözlerle İsrail eleştiriliyor.
Ancak ticari ilişkiler tıkır tıkır sürdürülüyordu!
Şimdi siyasi ilişkilerde yeniden ‘bahar havasına’ girecek.
Bunun ilk adımı olarak İsrail’in isteği üzerine HAMAS yöneticilerinden Salih El Aruri’yi sınır dışı ettik.
Aruri, ABD tarafından da terör listesinde yer alıyordu.
Sanırım Obama ile yapılan son telefon görüşmesinde bu konularda gündeme geldi. İsviçre’de yapılan görüşmeler sonunda 5 maddelik uzlaşma planı kabul edildi.
İlk adım Aruri’nin sınır dışı edilmesi oldu.
Sanırım ikinci adım Mavi Marmara için tazminat olacaktır.
Sonra davlardan vazgeçilecek ve daha sonra da karşılıklı elçiler göreve başlayacak…
AKP’nin bu tavrına tepki gösteren İslamcı tabanı kızmasın. Obama istedi mi akan sular duruyor.
Başika’dan çekiliyorsun!
İsrail ile anlaşıyorsun!
***
Suriye ve Irak politikalarında “stratejik derinlik” politikaları duvara toslarken, dikkatler ülke içine çekildi!
Yıllardır “açılım süreci” zarar görmesin diye görmezden gelinen hendekler aniden fark edildi…
Terör örgütünün kent merkezlerine militanlarını yerleştirirken, cephane deposu yaparken üç maymun oynanıyordu.
MİT görmüyordu!
Güvenlik güçleri görmüyordu!
Valiler, kaymakamlar görmüyordu!
Hatta valilere “süreç sekteye uğramasın operasyon yapmayın” deniyordu.
Oslo’da, İmralı’da, Dolmabahçe’de “açılım-çözüm masaları” kuruluyordu.
Şimdi masa devrildi.
Tanklar şehirlere girdi. Terör örgütü ile kentlerde sokak sokak mücadele ediliyor.
Okullar tatil edildi… Sokağa çıkma yasağı günlerdir sürüyor. Siviller güvenli bölgelere göç ediyor. Göç etmeyenler çatışmaların ortasında kaldılar.
İktidar için dün geçerli “müzakere” geçerli idi. Şimdi ise mücadele…
Artık “iç savaş” sözüne de alıştık.
Kentlerden yansıyan fotoğraflar bunu gösteriyor.
Ve sivil ölümleri başladı…
Ve ABD çağrı yapıyor. “Yeniden masaya oturun” diyor.
Başika’dan “çekilin” dediler çekildik. İsrail ile “anlaşın” dediler anlaştık. Şimdi de “masaya oturun” diyorlar…
Bakalım ‘devrilen masa’ yeniden kurulacak mı?
Birisi başkanlık istiyor, diğeri özerklik…
İstekler, ihtiraslar ve hırslar ülkemize pahalıya mal oluyor…
Bu acılar ne “stratejik derinlik” için çekilir ne de BOP için… Ülkeye yazık oluyor…
Yazık ediyorlar…