BİZLER HER ŞEYİ BÖYLE ANLARSAK TERSİNDEN

BİZLER HER ŞEYİ BÖYLE ANLARSAK TERSİNDEN

DAHA ÇOK NAL TOPLARIZ ÇAĞIN GERİSİNDEN

Bugün bu konu başlığını neden mi böyle seçtim?

Sabırlı olun az sonra anlatacağım…

Hatta anlatmayı bir tarafa bırakıp, her zaman olduğu gibi sizinle karşılıklı olarak fikir jimnastiği yapacağım…

Yani şu an birbirimizi yüz-yüze görmesek de ‘Soru-yorum’ ekseninde tıpkı birbirimizi görüyormuşuz gibi yaşadığımız mahalli ve ülke gerçekleri üzerinden sohbet etmek istiyorum sizinle…

Ve konuyu fazla uzatmadan şöyle bir soruyla başlayalım söyleşimize;

Bir her şeyi neden tersinden anlar, neden tersinden yaşamayı severiz?

Fıkra dedemiz Nasrettin Hocanın torunları olduğumuz için mi acaba?

Örneğin; aklımıza gelenleri şöyle gelişigüzel bir sıralayıverelim isterseniz;

Trafikte nerede bir ‘Park Yapılmaz’ levhası görürseniz, mutlaka levhanın önünde ve arkasında park yapmış araçları görürsünüz…

Hatta sizden önce ‘park yaptığı’ içinde sessizce içinizden küfredersiniz!

Yine herhangi bir trafik levhasında ‘Girilmez’ işareti mi gördünüz, mutlaka oraya girme zorunluluğu hissederiz adeta ‘girilmez’ denilen yere eğer girmezsek inanın içimizde uhde kalır!

Yani bir nevi ‘yasakları’ delip-geçmek bizim genlerimizde vardır!

Üstelik bu ‘gensel’ alışkanlığımız da, doğduğumuz günden, mezara kadar devam eder…

Siz neden bizim sigaraya küçük yaşlarda başladığımızı zannediyorsunuz?

Yasak ve zararlı olduğu için…

Bizler dün küçükken ve bugünün küçüklerine bir şeyi ‘yapma’ dediğinde onun aksini yaptığı nerelerden yola çıkıp geldi sanıyorsunuz?

Geleneksel kültürümüzün dokusu böyle de ondan böyle davranıyoruz!

Lütfen gündelik yaşamınızda arkasında “OKUL TAŞITI” yazan ve öğrenci taşıyan minibüslerin trafikte yol almasına bir dikkat ediverin…

Öğrenci minibüsleri yol alırken sadece ambulanslar gibi ‘yol isteme’ sireni çalmıyor!…

Amiyane ve argo deyimle ifade edecek olursak; “Paşaya kelle götürüyor!”

Yok, eğer ‘Paşaya kelle götürmüyorsa’ bu kez de, bir yerlere bir şeyler yetiştirmek için ‘can atıyor’ diyebilirsiniz!

Siz ne derseniz deyin….

Siz ne düşüneceğinizi ‘düşünürken’ ben size üzerinde bomba taşıyan ve hiç beklenmedik bir zamanda (kaza sonucu) bir mahalleyi yok edecek ‘Tüp Kamyonetleri’ şehir içinde ralli yapıyor desem, siz kalkar; “Yok artık!” der veya “Yahu kardeşim bu kadar da sallama!” gibi sözler edersiniz…

Her neyse…

Siz hiç ortak yaşam alanımız olan ve belediyenin biz kent sakinleri için yaptığı park ve bahçeleri, bölünmüş sokak aralarındaki o güzelim yeşil çimenleri ve körpe fidanlara nasıl muamele ettiğimizi gördünüz mü?

Siz görmedinizse ben söyleyeyim…

Görevliler yeşertip büyütmeye çalışıyor…

Biz bir fırsatını bulup, çimenlerin üzerinde hora tepip, o geleceğin oksijen deposu olacak körpe fidanların boyunlarını burkuyoruz…

Hatta küçücük çocuklarımız (henüz aklı ermediği için) arkadaşlarıyla öte-beri koşturarak ve o küçücük fidanları oyun aracı yapıp, sağa-sola eğerken bile ne gıkımız çıkıyor, nede bir uyarımız oluyor…

Yalan mı?

Çünkü biz ortak yaşamın kurallarını değil, bencil düşünmenin meyvelerini toplamayı düşünmüşüzdür her zaman…

Toplumun paydaş ve ortak yaşama kurallarını hem sevmediğimiz, hem benimsemediğimiz, hem de uygulamadığımız için değil midir ki, toplumsal bir yürüyüşü birlikte başlatamıyoruz…

Ortak yaşamın kurallarına bir türlü alışamadığımız için değil midir ki, hep bireysel kurtuluşları ön plana çıkarıyoruz ve “Gemisini kurtaran kaptandır”

“Köşeyi dön de nasıl dönersen dön” gibi saçma-sapan özdeyişlere sımsıkı sarılmamız yüzünden değil midir ki, el-oğlu gibi bir adım daha öne çıkamıyoruz!

Durun, durun konudan uzaklaştığımı sanmayın…

Sözü yine ‘yasakları delme’ ve hoşumuza gitme konusuna getireceğim…

Biraz öncede belirttiğim gibi bizler toplum olarak kuralsızlıkları ‘kural’ haline getirmeyi sevdiğimiz ve hatta alkışladığımız içindir ki, ne yapacağını şaşıran bir toplum haline geldik…

Örneğin 12 Eylül ve sonrası doğan geçler pek bilmezler de, ancak o günün yetişkinleri çok iyi bilir ki, o dönemin tonton bir lideri şöyle demişti: “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz.”

“Ben yoksulu değil zengini severim”

“Kır şişeyi, dön köşeyi”

“Gemisini yüzdüren kaptan”

Ey o günleri yaşayan yetişkinler anımsadınız değil mi bu veciz sözleri söyleyen o lideri?

Anımsamazsınız tabi…

Çünkü aynı lider bu toplumun zihinsel zekasını da şöyle tarif etmişti;

“Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür. Ben seçimlerden önce zam yapacak kadar enayi değilim.” Diyerek, şunu ifade etmeye çalışıyordu; “Bu toplum çom unutkan bir toplum, nasıl olsa bir gün öncesini hemen unutuveriyor.”

Bana sorarsanız, haksızda değilmiş hani!

Yani demem o ki; herkes bu sözleri ‘liderimiz söyledi’ söyledi diyerek pek alınganlık göstermedi ama birkaç yıl sonra Aziz Nesin; “Bu toplumun yüzde bilmem kaçı zihin özürlü” deyince ülke topyekun ayağa kalkıp, Aziz Nesin’i o an linç etmek istedi ama o günlerde edemedi, daha sonra yakmak istedi…

Ve aynı yıllarda yolsuzluk yapan bir iş adamı (herhalde yolsuzluk yapma da çok başarılı olduğu için olacak) bir futbol maçında tüm tribün ayağa kalkarak bu hırsız işadamını “En büyük sensin!” diye ayakta alkışladı…

Yalan mı? (bu soruyu o günleri yaşayıp ve bilip de saklayanlara, bugünün gençlerine anlatmayanlara soruyorum)

Bugün de aynı felsefeyi taşıyıp, aynı yolculuğu yapmıyor muyuz?

Alın-teriyle namuslu yaşayıp, namuslu düşünenleri aşağılayıp, namussuz yaşamayı ilke ve felsefe edinenleri avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlayıp ve omuzlarımızda taşımıyor muyuz?

Niye?

Niye si, günümüzde artık onuru ve namusuyla yaşamak enayilik!

Al-takke, ver-külah, alavere-dalavere milletin bütün kazanımları benim cebime demek açıkgözlük ve kahramanlık!

Ancak küçük yasaklar ve hırsızlıklar maskaralık!

Yapacaksan büyük yapacaksın!

Ve hak ettiğin alkışı ondan sonra alacaksın!

Yoksa yumurta çalmışsın, emmeli şeker çalmışsın, fırıncı görmeden sele veya tezgahtın bir simit aşırmışsan o zaman affedilmeyecek kadar günahkarsın!

***

Yahu biz neyi anlatıyorduk, nerelere geldik be!

Eh sanır bunlarda ‘yasaklar’ kategorisine girdiği için pekte çizgiyi aşmamış ve ‘yasaklar ekseninde’ söyleşi yapmışızdır diye düşünüyorum…

Ve sohbetimizi de şöyle bitirmek istiyorum.

Bizde el-alem gibi toplu yaşamının kurallarına ne zaman uyarız…

İşte o zaman bizden çağ olarak uzaklaşanları yakalarız.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

1 Yorum

  1. Şaban Bey, kutluyorum. mevcut kuralları yıkmak için toplumun büyük bir kesim çıkarı için elinden geleni yapmakta çok mahirdir. Kurallara uyanları da enayi olarak görürüler, bu anlayış değişmeden bu toplum düzelmez.

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?