Devletler, egemenliğin kaynağına göre farklı yönetim biçimlerine ayrılır. Eğer egemenlik yetkisi bir hanedan tarafından kullanılıyorsa, o yönetimin adı monarşidir.
Mutlak monarşilerde o hanedanın üyesi olan padişah, kral, hükümdar gibi isimlerle anılan kişi ülke yönetiminin mutlak egemenidir.
Meşruti monarşide ise, hanedan üyesinin sonsuz yetkileri bir anayasa ve o anayasaya göre kurulmuş meclis tarafından sınırlandırılır.
Şayet ülkeyi yönetenler, soylu sınıflar, askerler, din adamları vb bir sınıf ve zümre ise, bu yönetimlere oligarşi denir.
Oligarşik yönetimlerde, egemenler din adamları ise devlete teokratik devlet adı verilir. Burjuvalarda, seçkin soylularda ise aristokrasi adı verilir…
Egemenlik yetkisini kullanacakları halk belirliyorsa bu yönetimlere de cumhuriyet denir. Egemenlik kaynağının tamamen millete ait olduğu yönetimlere ise demokrasi denir.
***
Anayasamızın 6. Maddesine göre; egemenlik, kayıtsız, şartsız milletindir. Bu da ülkemizdeki yönetimin demokrasi olduğunun göstergesidir.
Burada yer alan “kayıtsız, şartsız” vurgusu önemlidir!
Millet elde ettiği bu egemenlik yetkisini nasıl kullanır? Yine anayasanın 6. Maddesi buna da açıklık getirmektedir.
“Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” demektedir.
Millet egemenliğini hangi “Yetkili organlar” aracılığı ile kullanır?
Anayasamızın 7. Maddesine göre; “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu yetki devredilemez.” Demek ki yasa (kanun) yapma yetkisi devredilmez biçimde millet tarafından TBMM’ye verilmiş bir görevdir.
Anayasamızın 8. Maddesine göre; “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”
Bu maddede gösteriyor ki, TBMM’nin yapmış olduğu yasaların uygulanmasında Cumhurbaşkanı ile Hükümet birlikte yetkilidir.
Yine anayasamızın 9. Maddesine göre; “ Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.”
Bu üç madde gösteriyor ki, ülkemizde kuvvetler ayrılığı vardır. Yasama, yürütme ve yargı millet adına ayrı organlarca yerine getirilir.
Oysa 16 Nisan tarihinde yapılacak olan referandum ile yasama, yürütme ve yargının tek adamın kontrol ve denetimi altına girmesi istenmektedir…
Günümüz demokrasi anlayışı ile bağdaşmayan kuvvetler birliği amaçlanmaktadır.
Ve yine 6. Maddenin son bölümünde yer alan, “Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” İfadesi de önemlidir.
Hemen belirtelim. “Fiili durum oluştu” sözleri 6. Maddeye aykırılık taşımaktadır. MHP liderinin “fiili duruma anayasal statü kazandırmak gerekiyor” sözleri de anayasaya aykırıdır.
Anayasamızın 11. Maddesi de bu durumu ifade etmektedir.
“Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”
Altıncı madde bir anayasa hükmüdür!
O halde yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığı gibi tüm idare makamlarını ve hepimizi bağlamaktadır.
Cumhurbaşkanını da…
***
Referandumda önümüze gelecek olan anayasa değişikliği paketinde yer alan maddeler; gerek anayasamızın kuvvetler ayrılığı ilkesine, gerek değiştirilemez maddelere ve gerekse 6. Maddeye ve diğer pek çok maddeye aykırılıklar taşımaktadır.
Anayasaya aykırı olan, anayasanın pek çok maddesi ile çelişen değişiklikler halka onaylatılmak isteniyor.
Yukarıda yer alan 6. Maddenin son bölümünde ve 7. Maddede yer alan ‘yasama yetkisinin devredilmezliği’ ile referanduma sunulan değişiklikler arasında ciddi çelişkiler vardır.
Şayet değişiklikler referandumda onaylanırsa; partili Cumhur-başkan elde ettiği kararname çıkarma yetkisi ile yasama organını devre dışı bırakabilecektir.
TBMM, elindeki yasama yetkisini kullanamaz hale gelecektir.
Partili cumhur-başkan, TBMM’de çoğunluğu elde etmiş partinin de lideri olacağı için, yasa(kanun) yerine kararname ile ülkeyi yönetmenin yeni “fiili durumunu” oluşturacaktır!
Yasama organı da kendisi olacaktır.
Yürütme organı da kendisi olacaktır.
Yargı organı da kendisi olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Elazığ konuşmasında “ Tek kişide gücü topluyoruz” diyerek aslında bu gerçeği dile getirmiştir.
Ne diyordu anayasamızın 6. Maddesi; ““Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır”
‘Yetkili organlar’ ise yedinci, sekizinci ve dokuzuncu maddelerde açıklanmıştır.
Bu maddeler yerinde duruyor.
Ancak yeni ‘fiili durumlar’ yaratılmak ve buna seçmenlerde ortak edilmek isteniyor.
Ayrıca Elazığ’da dile getirilen “tek kişide gücü topluyoruz” anlayışı demokrasi değildir. Monarşidir…
Bir monark (tek güç sahibi) tüm yönetme gücüne sahip olmaktadır.
Hem de denetimsiz!
Azerbaycan’da yaşanan atama bu duruma örnektir. Dilerim kulağımıza küpe olur…