Nefs; afetlerle dolu olduğu için nefsi kullanan şeytan kişiye devamlı vesveseler verir ancak Allah’ da rahmeti ve fazlı ile her şeyi kapladığı için Allah’a kalben yakın ve Allah’ın zikir ile meşgul olan kişiler bu vesveselerden korunmuş olur.
Allah bize şahdamarımızdan daha yakındır. Bu sebeple kulunun aklından geçenleri de, şeytanın nefsimize ulaştırdığı vesveseleri de anında hem işitir hem bilir.
2/BAKARA-256: “Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.”
Peki, biz O’na yakın mıyız? Mesele bu…
Yakın olmadığımız için aracılar var…
Kaf 16: “Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.”
Yani bu ayeti ‘Aracıya gerek yok’ düşüncesine delil göstermek yanlış…
Madem aracıya gerek yok veya yoktu… Peygamberler nedir?
Peygamberlerin olmadığı devirlerde Resüller nedir? Mürşidler nedir?
Madem aracıya gerek yok, İslam dünyası neden kan revan içinde?
Madem aracıya gerek yok, neden insanların çoğu cehennemlik oluyorlar?
Madem aracıya gerek yok, neden İslam dünyası bölük pörçük durumda?
‘Allah ile kul arasına kimse giremez’ düşüncesine sahip olanlar Allah ile aramıza giren Şeytan’ı nasıl bertaraf edecekler?
Yoksa, Allah ile aramıza giren Şeytan’ı görmezden geliyor olmasınlar?
Cami’de namaz kılarken neden bir İmam’a uyuyoruz peki? İmam’da o namazda bir aracı, önder ve takip edilen değil mi?
Ve İslam’da cemaatle kılınan namaz daha sevap iken, tek başına kılınan namaz daha az sevap iken hâlâ bir öndere ve aracıya gerek yok demek aşağıdaki Kur’an ayetlerine karşı çıkmak ve onları reddetmek demektir…
Secde 24 – Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
Secde Suresi’nin 24. Âyeti, Kur’ân’ın en önemli âyetlerindendir. Huzur namazının imamlarını tarif etmektedir. Enbiyâ-72’de Allahû Tealâ peygamber isimleri saymaktadır. Enbiyâ-73’te de huzur namazının imamları vardır: 21/ENBİYÂ-72: “Ve ona, İshak (A.S)’ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S)’ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.”
21/ENBİYÂ-73: “Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular. “
Enbiyâ Suresi’nin 73. Âyetindeki imamlar, Hz. İsa, Hz. Musa, Peygamber Efendimiz (S.A.V), Hz. İbrâhîm gibi Peygamberler yani Nebî Resûller’dir.
Bütün Peygamberler Devrin İmamı’dır, Huzur Namazı’nın İmamıdır. Ama Secde 24’te Peygamber olmayan imamlardan bahsedilmektedir. Peygamber olan imamlar da olmayan imamlar da Resûl imamlardır. İkisi de Resûldür ama ikisi de Nebî değildir. Nebîler, peygamberlerdir. Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman, Peygamberlerin sadece Nebîler olduğunu görürüz.
Öyleyse bütün Peygamberler Nebî’dir, aynı zamanda Resûl’dür. Peygamber olmayan Resûller ise Resûldürler ama Nebî değil, Velîdirler. Öyleyse nübüvvet, Peygamberliktir; velâyet Allah’a dost olmaktır. Allah’ın en büyük dostları Nebîlerdir (Peygamberlerdir). Her Peygamber mutlaka devrinde huzur namazının imamıdır. Ama Peygamberlerin arasında fetret devirleri vardır. Hz. İsa’dan 600 yıl sonra Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ gelmiştir. Arada geçen Peygambersiz devrelerde Velî Resûller’den (her kavmin Resûlleri’nden) bir tanesini Allah seçip vekâleten Huzur Namazı’nın İmamı kılmıştır. İşte onlar bu Âyet-i Kerime’de bahsedilen imamlardır.
İsra 71 – “O gün bütün insanları, (Allah’ın tayin ettiği) imamları ile çağırırız. O zaman kitabı sağdan verilen kimseler, böylece kitaplarını okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (haksızlığa uğratılmaz).”
Kıyâmet günü insanlar yaşadıkları Devrin İmamları ile birlikte çağrılır. Her kavim için o devirdeki Kavim Resûlleri çağrılır. Zamanın Gavsı, her tarikatın başındaki mürşidler, daha alt seviyeleri temsil eden 3 grup Mürşid de şahit olarak çağrılır. Hayat filmleri İndi İlâhi’de herkese gösterilir. Kimseye zulmedilmediği herkesin elindeki mizanla hayat filmini karşılaştırılarak kesinleşir.
Bir dilek, amellerin boşa gitmesine mâni olur. Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin amelleri boşa gider. Allah’a ulaşmayı dileyenlerse Allah’a ulaşmayı dileyen mü’minlerdir. Öyleyse bir Allah’a ulaşmayı dilemeyenler var. Onlar, Allah’a inansalar da cennete giremeyecek olan îmân sahipleri mü’minlerdir. Îmân kendi başına hiç kimseyi cehennemden kurtaramaz. Eğer bu kişi Allah’a îmân eder de Allah’a ulaşmayı dilerse o zaman amelleri boşa gitmez. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi, Kehf Suresi’nin 105. Âyet-i Kerimesi’ne göre amelleri boşa giden kişidir. Amelleri boşa gitmişse, amelleri sebebiyle hiçbir derece kazanamayan kişinin, günahları sebebiyle kaybettiği yüz binlerce dereceyi kazanabilmesi mümkün değildir.
İşte Allahû Tealâ’nın ifadesi; Nezir (Allah’a ulaşmayı dileme davetçileri) bütün kavimlere mutlak olarak gelir. Çünkü Mülk Suresi’nin 8., 9., ve 10. Âyetleri, onlara mutlaka Nezir’in gelmiş olduğunu ifade ediyor. Cehennem bekçileri yani Cehennem’de vazifeliler onlara diyor ki: “Size Nezir (ikaz edici, uyarıcı); ‘Allah’a ulaşmayı dilemezseniz gideceğiniz yer Cehennem’dir.’ diyen birisi geldi mi, gelmedi mi?’ Onlar da derler ki: ‘Evet, and olsun ki bize Nezir geldi. Ama biz onu yalanladık. ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir.’ dedik. Ve ‘Siz büyük bir sapıklık içindesiniz.’ dedik.”
Ama bunun sonu hüsrandır. Nitekim Mülk Suresi’nin 10. Âyet-i Kerimesi’nde Allahû Tealâ diyor ki: “Ve sonunda derler ki: ‘Eğer biz işitmiş ve akıl etmiş (idrak etmiş) olsaydık; burada ateş ehlinin içinde mi olurduk?”
Sevgi ile kalın…