EKMEĞİNİ YEDİĞİN ÜLKENE İHANET ETMEYECEKSİN…?
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki patlamayla hortlayan terör, Ankara ve İstanbul’daki canlı bomba eylemleriyle tırmanan terör, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde PKK’nın hendekli, tuzaklanmış mayınlı, molotoflu, kanaslı hain saldırılarıyla polisi, askeri şehit ediyor.
Asker ve polisi şehit etmekle kalmıyor, bölge halkının canını alıyor, evini, yurdunu, toprağını terk etmeye zorluyor.
Ankara’da askeri lojmanların olduğu bölgede servis araçlarına bombalı saldırı düzenliyor. Ankara’daki bombalı saldırıda “28 vatandaşımız hayatını kaybetti, 61 yaralı var. Saldırı bombalı araçla düzenlenleniyor”.
Gün geçmiyor,ki yeni şehit haberi gelmesin, yüreğimiz kan ağlıyor.
Öncelikle Devletimizin Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin değerli mensuplarını ve de Kahraman Polislerimizi yürekten kutluyorum. Vatan uğruna şehit olanlara rahmet, yaralılara şifa. Ailelerimize Allah’tan sabır diliyorum. Hiç kimse güvenlik güçlerimizi yıpratmaya kalkışmasın.
Teröre destek veren, Meclis’teki temsilcileri başta olmak üzere, emperyalist güçleri ve her türlü destekçilerini lanetliyorum, kınıyorum.
Çünkü ülkede sorun varsa, sadece Kürtlerin sorunu değil, hepimizin sorunudur. Kürtlerin sorunu varda, bizim, başkalarının sorunu yok mudur? Sorun varsa hepimizin sorunu değil mi?
Ülkemizde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın tamamının yıllardan beri süregelen, can alan, can veren olumsuzlukları da tasvip ettiklerini, onayladıklarını hiç sanmıyorum.
Çünkü bu gün ağızlarda sakız haline getirilmiş olan çarptırılmış söylemlerde olduğu gibi Kürtler hiçbir zaman bu ülkede ikinci sınıf vatandaş olarak görülmediler, muamele görmediler.
Devlet dairelerinde ‘Sen Kürtsün “diye işleri mi aksatıldı, sumen altı mı edildi? Okumaları, tahsil görmeleri mi önlendi, engellendi?
Üniversitelere “Sen Kürt’sün “diye alınmadılar mı? Ki; eğer öyleyse bu gün parlamentoda arz-ı endam eyleyen avukatlar, doktorlar, bilim adamları, yazarlar eğitimlerini hangi ülkede aldılar, nereden geldiler?
Bugün Kürtlerin üzerinden ülkeyi bölmeye çalışanların, ABD’de okumuyorlar mı?
Bankalara yatırdıkları paralarını” sen Kürtsün “diye bloke mi edildi?
Yurt dışına çıkmak isteyenlere ”sen Kürt’sün” diyerek yurt dışına çıkma yasağı mı getirildi?
Evlenmek isteyenlere” sen Kürtsün “diyerek evlenme izini mi verilmedi?Hatta Türklerle evlenmelerine mani mi olundu?
Cumhurbaşkanı mı olamadı?
Başbakan mı olamadı?
Orduda subay mı olamadı?
Eczacı, doktor, sanayici mi olamadı?
Zengin olanların” sen Kürtsün “diyerek paraları gasp mı edildi?
Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’deki en önemli işadamları Kürt kökenli kardeşlerimiz değil mi?
Bu güne kadar, böyle gündemimiz hiç oldu mu?
Neden şimdi? Herkes kendi dilini rahatça konuşmadı mı, konuşmuyor mu?
Türkiye’nin resmi dili Türkçedir. Herkes bu dili bilecek, bilmeyen öğrenecek…
Vatandaş olmanın gereğidir bu…
Devletin okulunu yakmayacak, öğretmeni kaçırmayacak.
Türk askerini arkadan vurmayacak, sokakları cehenneme çevirmeyecek
Ülkeyi bölmeye kalkmayacak… Ekmeğini yediği ülkesine ihanet etmeyecek…
Bayrağına sahip çıkacak, devletini tanıyacak. Teröre ve terörizme destek vermeyecek Yaktığı elektriğin, kullandığı suyun parasını ödeyecek.
Sonuç olarak Ortadoğu’da ve ülkemizde kalıcı ve sürekli barış istiyorsak, Türkiye Cumhuriyetinin fabrika ayarlarına geri dönerek “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesine dayalı dış politika anlayışına
sahip olmalıyız. Tıpkı Rahmetli Menderes’in, merhum Fatin Rüştü Zorlu, merhum Demirel ve merhum Çağlayangil’in başardıkları gibi ABD, Rusya ve Avrupa’ya da aynı yönde politikalar üretmelerini, Truman Doktrini, Eisenhower doktrini gibi modeller geliştirmelerini önermeliyiz.
” Misaki milli sınırları içinde vatan toprakları milleti ile bir bütündür. Bölünemez ve parçalanamaz!
Vatan toprakları kutsaldır, kaderine terk edilemez! Türk’ün İstiklâl marşı KORKMA! diye başlar; son sözü İstiklâl ile biter.Bu topraklarda son sözü Türk söyler, onun bunun çocukları değil!..
Ne mutlu Türküm diyene, diyemeyenlerin canı cehennemin dibine! Hak uğruna, halk uğruna, bayrak uğruna toprağa düşen yiğitlerimiz, Milleti ve Namusu için kara toprak ile nikah kıyan şehitlerimiz, kahpece vurulan ve şerefli kanları ile toprakları sulayan şehitlerimiz..biliyoruz ve iman ettik ki onlar Peygamberimize komşu olmuşlar ve şehitlik şerbetinden kana kana içmişlerdir.