Cezaevi Şarkısı
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma
Dışarıda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Mapus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma
Sebahattin ALİ: (25.02.1907-02.04.1948)
Babasının asker olması nedeniyle ilkokulu farklı illerde, öğretmen okulunu yatılı olarak Balıkesir’de bitirir. İlkokul öğretmenliği sırasında girdiği sınavda başarılı olur ve Almanya’ya öğrenim yapmaya gider. İki yıl sonra döndüğünde Almanca ve Türkçe öğretmeni olarak görev yapar.
Yazı ve konuşmalarında düşüncesini açık olarak dile getirir, sosyalist düşüncesinden dolayı sürekli baskı görür ve istihbarat tarafından izlenir.
Hakkında çok basit nedenler iddia edilerek farklı zamanlarda tutuklanır.
Yazdığı yazılardan dolayı ceza alır, işsiz kalır, zor günler geçirir.
Atatürk’ü yeren şiir okuduğu gerekçesiyle 1932 yılında Sinop Cezaevi’nde yatar.
Bu durum O’nu yorar, işsiz bırakır, yazacağı, çalışabileceği yer bulamaz.
Avrupa’ya gitmek ister ancak, pasaport verilmez.
Tahminler üzerine aldığı ceza sırasında, tanıklarının dinlenmesine gerek görülmemesi üzerine savunmasında, “… mahkemenizden ne merhamet, ne de koruma istiyorum. İstediğim tek şey adalet, vermekle mükellef olduğunuz adalettir…” der.
Yasal yollardan yurt dışına gitme olanağı bulamayınca, kaçak yollardan Bulgaristan’a geçmek için bağlantı kurduğu, daha sonra istihbarat muhbiri olduğu anlaşılan kişi tarafından sınırda işkence yapılarak öldürülür.
Ölüm emrini kimler verir bilinmez. Cinayetin ardından kimse konuşmaz ve katili 4 ay sonra serbest bırakılır.
41 yıl gibi kısa süren yaşamında hep acı çekmiş, haksızlığa uğramış, genç ve en verimli yaşında acımasızca katledilmiş, mezarı dahi bulunmamaktadır.
Yerel edebiyata öncülük eden, Türk öykücülüğünün temel direklerinden toplumcu, gerçekçi şair, öykü ve roman yazarı olarak bilinir.
Asıl tanınmışlığını toplumsal olayları anlattığı öykü ve romanlarıyla kazanır.
Tüm eserlerinde sosyal ve kırsal alanlardaki sorunlar, sevgi ve aşk, bireysel tema, iletişim noksanlığı kavramlarını işler.
Eserlerinde sade ve anlaşılır bir dil, klasik bir tarz, toplumsal içerikli gerçekleri ön planda tutar, öncülük yapar.
Sevgi ve aşk üzerine 70’in üzerinde şiir yazar.
Sinop’ta iken yazdığı aldırma gönül, geçmiyor günler, leylim ley, çocuklar gibi, kara yazı, melankoli, ben yine sana vurgunum, dağlar şiirleri bestelenir ve şarkı olarak çok sevilir.
Üç tarafı denizlerle çevrili, tarihi kale duvarları içinde 9 ay kaldığı Sinop Cezaevi’nde yazdığı muhteşem şiirleri, yaşantısından kesitler içerir.
Cezaevi şarkısı olarak adlandırılan “Aldırma gönül” en bilinenlerin başında gelir.
Tanıtımında büyük katkı yapan Şarkıcı Edip Akbayram’ın söylediği bu türkü, solcu, devrimci hareketin miting ve toplantılarında 1970’li yıllardan bu yana içtenlikle söylenir.
Bu ve diğer şiirleri o kadar sade ve anlaşılır yazılmıştır ki, ilkokul dördüncü sınıfta okuyan öğrenci dahi kolaylıkla ne anlatmak istediğini anlar ve anlatır.
Şair bu şiirinde, kapatıldığı hücrede cezaevinin surlarına çarpan Karadeniz’in hırçın dalgaları eşliğinde sevdikleri, memleketi ve özgürlüğe duyduğu hasreti ifade etmeye çalışır.
Kendi kültür ve değerlerine sahip çıkmayan toplumun güçlü olabilmesi olanaksızdır.
Öncelikle Edebiyat ve Türkçe öğretmenlerine duyurulur.