Şehit babasının evi her şeyi anlatıyor…

Şehit babasının evi her şeyi anlatıyor…

Zafer Sayıl Tarih öğretmeni idi. Atanmak için çok çabaladı. KPSS sınavlarına girdi ama olmadı! Ne yapacaktı? Elinin ekmek tutması, yuva kurması gerekiyordu…

Atanamayan pek çok öğretmen gibi o da polisliğe müracaat etti.

Önceki Milli Eğitim Bakanlarından Ömer Dinçer ne demişti? “ Atanamayan öğretmenler kendi kabiliyetlerine uygun alternatif işlere yönelsin” demişti.

Zafer öğretmende polis oldu. Eli kara tahta başında tebeşir tutmayacaktı. Bir sınıfı ve öğrencileri olmayacaktı.

Polis olarak Diyarbakır Bismil’e atandı. Ve Zafer öğretmen bir hain saldırı ile şehit oldu.

***

Trabzon Tonya nüfusuna kayıtlı olan Kenan Kumaş Fizik öğretmeni olmuştu. O da tıpkı Zafer öğretmen gibi atanmak için çabaladı.

KPSS adı verilen sınav Kenan’ın atanmasına ve görevini yapmasına engel oldu.

Oysa KPSS yolsuzlukları ayyuka çıkmıştı.

Bu adaletsiz sınav Kenan öğretmeni de sınıflardan, öğrencilerden mahrum etti.

O da Ömer Dinçer’in sözüne uydu ve polis olmaya karar verdi.

Beş yıldır İstanbul’da görev yapıyordu.

Görev yaptığı bu kentte, Sultanahmet’te şehit edildi…

***

Bunun gibi çok sayıda öykü var.

İngilizce öğretmeni Musa Yüce, Tarih öğretmeni Hasan Aslan ve Soner Yıldırım gibi çok sayıda yaşam öyküsü var.

Yarın başka atanamayan öğretmenlerde polis olmayı tercih edecekler.

Yarın yine memleketlerine bayrağa sarılı atanamayan başka öğretmenlerde gelecek…

***

Memleketimizde işsizlik oranı oldukça yüksektir.

Ne yapsın atamayan öğretmen?

Ne yapsın askerliği bitmiş genç?

Birisi polisliğe müracaat ediyor. Diğeri ise uzman çavuşluğa…

Geçim zor. Aileler yoksul. İş umudu da yok. El mahkûm!

Tercih zorunluluktan…

Onların ellerinden tutacak ‘dayı’ları yok… İş kuracak zengin aileleri de yok. Babaları şirket sahibi vs. değil…

Siyasetçi de değil…

***

Televizyonlarda şehit evlerine ve şehit yakınlarına dikkat ediyor musunuz?

Ya kent varoşlarından, ya da köylerden kalkıyor şehit cenazeleri.

Hepsi yoksul aileler.

Her zaman geçerlidir. “Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” sözü…

Şehit Uzman Çavuş Faruk Gezen’in, Balıkesir Dursunbey ilçesi Durabeyler mahallesinde bulunan evi bu duruma kanıttır.

Önceki gün defnedilen Jandarma Uzman Çavuş Nuh Özdemir’in, Ordu ili Akkuş ilçesi Salman Köyü’ndeki baba evi de bu duruma örnektir.

Her ikisi de Uzman Çavuş!

Her ikisinin de yoksulluğu baba evinden belli…

Her ikisi de askerlik sonrası zorunluluktan uzman çavuş olmuş!

Ve her ikisi de şehit oldular!..

***

Kendi çocukları bedel ödeyerek askere gitmeyen varsıllar, Nuh Özdemir’in baba evini görünce yürekleri sızlamış.

Şehit babasına yeni ev yapacaklarmış.

Belki vicdanları biraz rahatlar! Ama evlat acısını bitirmez.

Giden evladı geri getirmez!

Nuh’lar, Faruk’lar, Zafer’ler, Kenan’lar ve burada adını yazamadığım binlercesi gittiler!

Medyada haber oldular. Siyasiler bir iki laf ettiler.

Sonra unutuldular…

Yarın başka Nuh’lar, Zafer’ler de gidecek…

Aynı hamasi sözler onlar içinde söylenecek…

Ve onlarda unutulacak!

***

Pir Sultan Abdal derki;

“ Demiri demirle dövdüler, biri sıcak biri soğuktu

İnsanı insanla kırdılar, biri aç biri toktu.”

Ve böyle zamanlarda anlatılan bir öykü vardır. Vakti zamanında bir siyasetçi, yanında vali ve o ilin bürokratları ile bir köye giderler.

Köylüler köy odasına toplanırlar.

Sohbet başlar. Derken siyasetçi köylülere sorar. “Bu vatan kimin?”

Hamasi bir cevap alacağını düşünen siyasetçiye, köylülerden biri şu yanıtı verir.

“Vatan, barışta sizin ama savaşta bizimdir.”

Şehit babalarının yaşadığı evler, her şeyi anlatmıyor mu?

Osmanlı’dan kalma Yemen Türküsü ‘ne kulak verelim.

“…Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir.”

Dün de, bugün de…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?