NEYDİ O SIR!!!

NEYDİ O SIR!!!

 

İslam Seninle Ya da Sensiz de Kazanır,
Ama Sen İslam Olmadan Kaybeder Ya da Kaybolursun
(Dr. Zakir Naik)

 

Evliyalık bizden çok mu uzak? Biz evliya olamaz mıyız?

ALLAH’Ü TEÂLÂ bizden farklı mı yaratmış o ALLAH dostlarını?

Neydi YUNUS EMRE’yi dağda bir çoban iken en üst seviyede bir ALLAH dostu kılan?

Neydi RABİA SULTAN’I sayılı kadın evliyalardan yapan o sır?

Neydi AZİZ MAHMUT HÜDAİ’yi koskoca bir kadı iken bütün dünya zenginliğini bırakıp, mürşidinin abdest suyunu bağrında kaynatan o sonsuz ateş.

Dünya hayatı bizi öyle bir kendisine bağlamış ki ALLAH’IN güzelliklerini unutuvermişiz. “Evliyalık mı? Şimdiki zamanda evliyalık olur mu? Onlar çok önceki zamanlarda yaşamışlar” diyerek kendimizi kandırıvermişiz.

Hâlbuki ALLAH’Ü TEÂLÂ hiç kulları arasında haksızlık yapar mı? Bütün insanları aynı şartlarda yaratmış. Bizleri üç vücut ve irade sahibi kılmış yüce Rabbimiz. Biz insanlar fizik vücut, nefs vücut, ruh vücut ve akıldan oluşuyoruz. Bizleri Rabbimizin yanında değerli kılan ruhundan üfürmüş olmasıdır ama Yaradanımızın bizlerden bir de isteği var. “Yaşarken emanetim olan ruhlarınızı bana ulaştırın” diyor.

Rabbimizin bizden isteği, ona ulaşma dileğini kalbimizde görmesidir. O dileği kalbimizde gördüğü zaman ALLAH’ın yardımını almaya başlıyoruz ve evliyalık makamına ilk adımı atmış oluyoruz.

Allahû Tealâ, iblis ve nefsimizin telkinlerinden korunmak amacı ile emanet olarak verdiği ruhumuzu, dünya hayatında kendisine iade etmemizi istiyor.

Nefsimiz, İblisin telkinine açık, başlangıçta kötü afetleri olan temizlenmeye muhtaç bir yaratıktır. Ruhumuz ise, Allah’ın tüm güzel hasletlerine sahip, bizi nefsimizin afetlerinden korumaya çalışan varlıktır. Her ikisi de başka âlemlerin mahlûkları olması sebebi ile bu dünyada fizik vücudumuzu mekân olarak kullanıyorlar.

Ruh ve nefsimizin ölümü söz konusu değildir. Ölen fizik vücudumuzdur. Bu sebeple Yunus Emre’nin “Ölenler hayvan imiş. Aşıklar ölesi değil.” Mısrası ile söylemek istediği husus budur. Nefsimizin kalbi afetler ile doludur. Bu afetlerinden kurtulduğu oranda, Ruhumuz da Allah katına yükseliyor. Tasavvufta buna nefs tezkiyesi denir.

Nur-21. Ayette, “Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder.” Denilmektedir. Allah yoluna giren kişi irşat makamının verdiği zikirleri yaptıkça, Allah katından gelen rahmet ve fazıl nurları nefsimizin kalbine girerek buradaki karanlıkları kapı dışarı ediyor.

Kişinin bunu yapabilmesinin ilk adımı Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allah serbest irade ile yarattığı kulunun özgür iradesi ile kendisine dünya hayatında ruhsal olarak dönmeyi talep etmesini istiyor. Kalben samimiyetle yapılan böyle bir talep sahibini Allah kendisine ulaştırıyor. Bu husus Şura-13. Ayette, “ Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).” İfadesi ile açıklanmaktadır.

Ayetteki yönelme ifadesi, Allah’a ulaşmayı dileme anlamındadır. Yunus-7. Ayette de, “Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin ayetlerden gafil oldukları” ifade edilmektedir. Yetmez, Ankebut Suresi-5. Ayette, “ Kim Allah’a mülaki olmayı dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir. “ ifadesi ile garanti verilmektedir.

Allah kendisine yönelen kulunun fizik vücudunda değişiklik yapıyor. Onu görür işitir ve idrak eder hale getiriyor. Bu sebeple kişi ibadetlerinden zevk alıyor. Allah dostlarına karşı sıcak bir ilgi duyuyor. Allah’a ulaşmayı kalben dilemeyen hiç kimsenin bu güzellikleri yaşaması mümkün değildir. Bu sebeple Allah’a ulaşmayı dilemek İslam’ın giriş kapısıdır. Diyoruz.

Evliyalar sultanı Aşık Yunus da sözleriyle bizlere ne güzel anlatmıştır o sırrı; “Dervişlik bir dilektir. Bilene düğün dernektir. Yakasız yensiz gömlektir. Giyemezsin demedim mi.” Mısrasında, bu dileğin çok kolay olduğu, Ancak teslimiyet gerektiği vurgulanmaktadır. İslamın en temel öğesi olan bu talep, çağımızda maalesef iblisin etkisi ile İslamın şartlarından sayılmamaktadır.

Kuran’ı Kerimd’e ALLAH’Ü TEÂLÂ şu ayeti ile belirtmiştir;“E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).”“Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi?”

Hepinizin ALLAH’A ulaşma dileğini gerçekleştirip EVLİYA olmamız dualarımla… Sevgi ile kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?