ÇAĞDAŞ BEL’AMLARA DİKKAT EDELİM

ÇAĞDAŞ BEL’AMLARA DİKKAT EDELİM

Tarih boyunca, dünyanın her yerinde Hayat Modeli olarak, Müslümanların önünde iki seçenek olagelmiştir. Bunlardan birisi Allah’ın kesin olarak hayata uygulanmasını emrettiği, dünya ve Âhiret Yurdu’nun yegane kurtuluş reçetesi olan ve ilhamını İlâhî Hükümlerden alan Şer’i Sistemdir; diğerleri ise Allah’ın yasakladığı, dünya ve Âhiret Yurdu’nu perişan eden, ilhamını nefsî istek ve arzulardan alan beşeri sistemlerdir.

Mü’min oluşlarının gereği olarak, Müslümanların hayata uygulamak zorunda oldukları model elbette ki İslam Nizamıdır, İlâhî Sistemdir. Ancak bu konudaki sıkıntılar, insanlık tarihi boyunca hep var olmuştur ve var olmaya da devam etmektedir. Her devirde işler Müslümanlar açısından olması gerektiği gibi olmamıştır, olamamıştır. Nedenine gelince, bilinen mevzulardır.

Bir takım dünyevi çıkar ve menfaatler uğruna hoca, öğretmen, şeyh, mürşid, önder, lider  gibi sıfatları taşıyan veya diploma, kariyer, etki ve nüfuz sahibi olan bir kısım insanlar, Müslümanları muhtelif şekillerle yanıltmışlar, “Ehven-i Şer” masalları ile veya falancılara destek olmazsak falancalar gelir teraneleri ile uyutarak, Şer’i Nizam yerine Beşeri nizamlara yönlendirmişlerdir. İş böyle olunca da Hakk’ın sesi ve nefesi kısılmış, şirk ve küfre dayalı nefsanî ve şeytanî düzen ve sistemler zulüm makinesi haline dönüşmüşlerdir; insanlara koca dünyayı dar etmişlerdir. Hem de Müslümanlar eliyle, çoğu zaman da İslam adına, Allah adına….

Küresel emperyalizmin gönüllü köleliğini sindire sindire yaşayan ve bunu da özgürlük ve hürriyet olarak mazlumlara, mustaz’aflara arz eden çağdaş bel’amlar, azgın müstekbirler mazlum milletleri kapitalizme veya sosyalizme dolgu malzemesi yapmışlar, din adına, dindarlık kisvesi altında insanları adeta uyuşturmuşlardır; siyonizm için zararsız ve etkisiz hale dönüştürmüşlerdir. Tiyatronun oyuncuları cübbeli-sarıklı, sakallı-şalvarlı, tesettürlü, namazlı-niyazlı, zikirli-dualı olunca, kuzu postuna bürünen kurdun deşifresi de imkansız hal almıştır.

Bir tarafta inançlarının gereği olarak, bu çirkin oyunu bozmak ve her hâl-ü kârda insanlara Hakk’ı tebliğ etmekle, davetle  görevli bir avuç mağdur insanlar, cihad erleri; diğer yanda her türlü imkanlarla mücehhez, emperyalizmin desteğini  almış, sözde inanmış mağrur insanlar, 21. asrın çağdaş Bel’amları…

Ve bu acımasız şartlarda her şeye rağmen iman ve İslam mücadelesi veren; en yakınları, akrabaları, arkadaşları, dostları, hatta aile efradı tarafından dışlanmış, yalnız bırakılmış, itilip-kakılmış, hor ve hakir görülmüş, alay ve istihza konusu yapılmış, zaman zaman da maddi ve manevi işkencelere tabi tutulmuş, zulme maruz kalmış maneviyat erleri, şanlı direnişçiler…

Sözde Müslümanlara, katmerli zalimlere, markalı münafıklara, söz ve nüfuz sahibi müşriklere,  dünyayı avucunda tutan şeddeli kâfirlere, tüm dünya müstekbirlerine karşı bir avuç inanmış insanla yürütülen kutsal direniş, kutlu mücadele, onurlu yürüyüş, mukaddes cihad hareketi….

Dünya hayatını Cennet misali yaşamak, İslam ile insanlar arasına konulan engelleri kaldırmak; haksızlığın ve zulmün, işkencenin, kin ve ihtirasın, soygun ve talanın ortadan kaldırıldığı; hakk ve adaletin, barış ve kardeşliğin, özgürlük ve hürriyetin, huzur ve güvenin hakim olduğu yeni bir dünyanın  kurulması yolunda, her şeye rağmen mücadeleye devam, asla yılmak yok, durmak yok.

Yapılması gereken en önemli iş, çağdaş bel’amlar karşısında dikkatli ve uyanık olmak, akıllı davranmak, dünya ve ahiret hayatını berbat etmemek…

Hele de şu mübarek Ramazan Ayı’nda pür dikkat….

Selam ve dua ile..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?