4.0. SANAYİ ÇAĞINDA EĞİTİM

4.0. SANAYİ ÇAĞINDA EĞİTİM

“Bilgi toplumu, insanların yaşam kalitesini yükseltme, sosyal ve ekonomik örgütlenmenin verimini artırma, potansiyelini taşımaktadır. Yeni teknolojiler sayesinde, dünya rekabet gücünün sürdürülmesi, uzun dönemli işsizliğin azaltılması ve çevrenin korunması gibi karşı karşıya olunan acil görevlere başlamak için gerek duyulan bazı araçlara kavuşmaktır. Gerçekten, dünyanın her hangi bir yerinde depolanmış bilgilere erişme ve hepsinden önemlisi büyük miktarda veriyi birleştirme ve çözümleme olanağı sayesinde, başkalarının sahip olmadığı ve katma değer içeren bilgileri üretmek artık mümkün hale gelmiştir.

Öncelikle olayı düşünmek gerekiyor, düşünürsek bazı kişileri belirtebiliriz. Örneğin eğitime yapılan yatırımın az olması, eğitim sistemindeki çarpıklık, ailelerin eğitime bakış açısı ve çocuklarını yetiştirme şekilleri, araştırma fonlarındaki ( AR GE) düşüklük gibi gerekçeler buna örnek verilebilir. Fakat olayı bütün olarak düşünecek olursak ortaya çıkan tablo daha ilginç olur bu tabloda benim en çok ilgimi çeken Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde, teknolojiyle ilgili dallarda (Boğaziçi üniversitesi bilgisayar mühendisliği, Ortadoğu teknik üniversitesi elektronik mühendisliği gibi bölümler…) okuyan öğrencilerin kafa yapısı ve eğitim şekli klasik, eğitim sisteminin kökten değişmesi gerekiyor.

İşyerlerinde 4-5 yıllık Fakülteden mezun mühendisleri çalıştırıyoruz. Artık teknolojilere adapte olan, sürekli öğrenmeyi, sürekli kendini geliştirmeyi, çalıştığı işe uygun işbaşı eğitimi almayı zorunlu kılan bir hayat yaşamak zorundalar. Bütün bu gereklilikleri Türkiye’deki mevcut müfredat proğramıyla çözmek mümkün değil, eğitimde yapılması gereken tadilatla mümkün olduğunu öncelikli olarak kabullenmeliyiz ve gerekli müfredat değişikliklerini yapmalıyız. 4,0 Sanayi eğitimi tamamen farklı fen gurubu derslere öncelikle ağırlık vermek gerekiyor. Şimdiki sistemden farkı sözlü anlatımı uygulamaya dahil ederek yani anlatım ve uygulama ile öğrenme seviyesini yükseltmek. Eğitime İlk okuldan başlayıp öğrencinin ilgisine göre bölüm seçtirmeliyiz. Eğitimin fakültenin bitimine kadar görsel ve uygulamalı olarak devam etmesi gerekir. Müfredatı acilen uyarlamamız gerekiyor aksi taktirde  bizim için 4,0 sanayi çağı hayal olur.

İleri sürüldüğüne göre, “önümüzdeki 15 yıl içinde bilgisayar okur-yazarlığı, şimdiki okur-yazarlıktan daha önemli hale gelecek. Çünkü, hayatın her alanında akıllı aletleri kullanacağız. ABD, milli gelirinin % 4’ünü, Japonya % 2,67’sini, Batı Avrupa % 2’sini bilgi teknoloji yatırımlarına harcıyor. Türkiye’de bu rakam, % 0,4’ün biraz üzerinde. Portekiz % l, paya yükseldi bile. Kişi başına bilgi yatırım harcamaları daha çarpıcı; ABD 1095, Japonya 964, Batı Avrupa 494, Portekiz 121 ve Türkiye 12 dolar Türkiye’yi  Avrupanın zayıf ülkesiyle kıyaslayınca aradaki fark tüm açıklığı ile çıkıyor. ABD şirketleri daha şimdiden birçok donanım ye yazılım işini Rusya’da ve Hindistan’da yaptırıyor. Bunun nedeni, bu ülkelerde ucuz kol emeği değil, ABD’de var olandan daha sıkı, daha hızlı ve daha disiplinli, çalışmaya istekli ve yüksek becerili bir entelektüel işgücünün varlığıdır.”

Üniversitelerin, günümüz ekonomik sistemine katkıları geçmiş dönemden farklılaşmaktadır. Bu farklılaşmanın sonucu olarak üniversiteler bilimsel bilgi üretiminden, ekonomik sistemin merkezine doğru ilerlemektedir. Bu perspektifte üniversite öğretiminin önemi daha da artmaktadır. Kalkınma yolunda ileri teknoloji, ileri teknoloji için de nitelikli eğitim olmazsa olmaz. O nedenle de, eğitim 4.0. sanayinin en önemli yapıtaşlarından biridir. Akıllı makineler ve akıllı ürünleri üretecek ve kullanabilecek nitelikli işgücünün temini, uzman üretim mühendislerinin yetiştirilmesi, siber fizik sistemlerini algılayabilecek bir yapının oluşturulması, müfredatın ilkokuldan üniversiteye kadar bu çerçevede güncellenmesi çok önemlidir. Dünyanın en kapsamlı eğitim araştırması olan ve 3 yılda bir yapılan Uluslararası 65 OECD ülkeleri arasında Türkiye fen alanında 43., matematik alanında 44. ve okuma yeterliliği alanında 42. sırada yer almaktadır. Mutlaka bunun üst seviyeye doğru artması gerekiyor.

Özellikle Fakülte son sınıf öğrencileri girişimci yetiştirilmelidir. İşletmede çalışarak iş sahibi olması istemekte, akademisyenler ve aileler tarafından ağırlıklı olarak bu yönde teşvik edilmektedirler. Üniversite mezunu her bir öğrencinin iyi bir işe başlayarak çalışmak istemesinde temel olarak bir haklılık payı bulunmasına karşın; her öğrenci iş arar ve girişimci olmak istemez ise yeni mezunlar için yeni iş olanaklarının azalması kaçınılmazdır. Üniversite eğitimini alan her öğrenci potansiyel olarak bir girişimcidir.

Örneğin, Tıp Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi ve Veterinerlik Fakültesi mezunları kendi özel muayenehanelerini veya özel tıp merkezlerini, Hukuk Fakültesi mezunları avukatlık bürolarını, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi mezunları kendi bürolarını, bilgisayar mühendisliği bölümü mezunları yazılım işletmelerini, Eğitim fakültesi mezunları dershaneleri, Spor Yüksekokulu mezunları spor merkezlerini (Fitness center), İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunları mali müşavirlik büroları veya ticari işletmeler kurabilmektedir.

Bu örnekler sayıca artırılabilir. Üniversite mezunlarının bu kadar geniş çerçevede iş kurma ve girişimci olma durumları varken, üniversitelerde girişimcilik dersleri ve eğitimi istisnaları olmakla birlikte sadece spesifik bölümlerde gerçekleşmektedir. Girişimciliğin geliştirilmesinin ve artırılmasının ne kadar önemli olduğu tartışılmaz olduğu bir durumdadır. Üniversitenin, girişimcilik eğitimi konusunda daha etkin çalışmalar yapması gerekmektedir. Bu bağlamda temel girişimcilik eğitiminin üniversitede okuyan her öğrenciye verilmesin yararlı olacağı düşünmekteyim. Birinci sınıfta okutulan zorunlu dersler gibi, girişimcilik dersinin de son sınıfta zorunlu olarak okutulması gerekir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?