YAYLALARI ÖLDÜRMEYİN

YAYLALARI ÖLDÜRMEYİN

Türk töresinde vardır. Serinlemek, hayvanları otlatmak için yaz aylarında yaylalara çıkılır.Kışları ise daha ılıman ve sıcak olan ceniklere inilir. Cenik kişinin devamlı yaşadığı yerlerdir.

Karadeniz’de yazın yaylalara çıkıp, kışın cenike inmek, Karadeniz Bölgesinin Türkler tarafından fethiyle başlar.Yani Fatih’in Karadeniz seferinden sonra bölgeye göç eden Türklere kadar uzanır.

Türklerin bu örf ve adetleri Orta Asya kökenlidir. Türklerde bu törenin adı “Konar Göçer” yaşama halidir.

Yıllardır Gümüşhane’de bulunan Kadırga,Alaca,Giresun ve Trabzon’un ortaklaşa kullandığı Sisdağı yaylarında” Otçu Göçleri” şenlikleri yapılır,

“Otçu göçleri” her yıl Temmuz ayının birinci haftasıdan başlayıp, sonuncu haftasına kadar sürüyordu.

Giresun Dereli İlçesi bürokratları kendi mülkiyetlerinde bulunan ve Türkiye genelinde tanınan Kümbet ve Bektaş Yaylaları’nda, 1990 yılından itibaren yayla şenliklerini başlattı. Bir yıl ara ile başlatılan bu şenliklere o kadar rağbet oldu ki;Giresun ili içinde bulunan irili ufaklı onlarca yaylada da “yayla şenlikleri” yapılmaya başlanıldı.

Artık o ilçenin, o köyün gurbette ikamet eden insanları her yıl yapılan bu şenliklere koşmaya başladı. Müthiş bir iç turizm harekâtı başlamış oldu.

Daha önceleri çobanların otlak olarak kullandığı ormansız alanlar bir anda evlerle doldu. Yaylaların değeri arttı. Eski tip evler yıkılıp yerlerine modern görünümlü evler yapıldı.

Başta Sisdağı yaylası olmak üzere Bektaş, Kümbet yaylalarında araziler parsellenip arsa fiyatına satılmaya başlandı. Bu üç yaylada ev kondurulmamış boş arsa kalmadı.Yaylaya çıksın veya çıkmasın her varlıklının yaylada bir adet evi olmaya başladı.

Yaylaya bu derece ilginin sebebi, her yıl düzenli olarak yapılan şenliklerle hareketlenen, sayıları ise yüz binleri bulan iç turizmdi. Fakir zengin ayırt etmeksizin her Giresunlu bölgesinde yapılan şenliklere koşarak geliyordu. Eğleniyor, stres atıyor, yeyip içip dönüyordu.

Bölgenin yolları yapılıyor. Yaylaya elektrik, su veriliyordu. Şu an Sisdağı, Kümbet ve Bektaş Yaylaları’nın yolları asfaltlanmıştır. Devlet ağır aksak alt yapı hizmetlerine el atmıştı.

Ancak ne hikmetse son üç yıldır yayla şenlikleri yasaklanıyor. Veya yapılması devletçe ileri bir tarihe erteleniyor. Sebebi Güney ve doğuda devam eden iç savaş; iç karışıklık yüzünden verdiğimiz şehitlerin anısına saygı olarak ifade ediliyor. Saygıda kusur olacak hareketler. Sisdağı’nda kemence karşısında tepilen horon, Bektaş ve Kümbet’de davul zurna karşısında oynanan Giresun karşılaması.

Yani çalgı çalmak,oyun oynamak ,eğlenmek şehitlere ve ailesine hakaret olarak algılanır düşüncesi.Ama bakıyorsunuz yaz ayları boyunca yapılması planlanan nişan ve düğün merasimleri hiç aksatmadan yapılıyor.O düğünlerde yüzlerce kişi oyun oynuyor,şarkı söylüyor,gönüllerince eğleniyor.Şimdi düğün sahipleri ile o düğünlerde eğlenenler şehitlerimize saygısızlık mı yapmış oluyorlar?

Üç yıldır yayla şenliğine hazırlanan dernek yöneticileri bu yasaklamalarla hüsrana uğruyorlar. Şenliklerin tamamen iptal edilmesi endişesini taşıyorlar.

Daha önce üç dört yaylada yapılan, günümüzde yüze yakın yaylada yapılmakta olan otçu şenliklerinin iptali, yaylaları tenhalaştırmaya başlamıştır. İnsanların terk etmeye başladığı yaylaların çevrelerinde bulunan ıssız ormanları ise, PKK lı hainler parseller hale gelmiştir.Boş bırakılan alanları DHKP-C ve PKK dolduruyor.Bir iki gün önce Sisdağı yaylası ormanlarında köylülerce PKK’lı hainlerden bir gurup terörist görülmüştür.Güney Doğuda sıkışan bu hainler şu an boş bulunan yaylalarımıza sığınmaya başlamıştır.

Şenliklerin yaygınlaşmaya başladığı 1990 lı yıllarda da terör ve şehitler vardı.Biz inadına şenliklerimiz daha görkemli olsun,dağlarımıza sahip çıkalım fikriyle yırtınıyorduk.Elli binleri,yüz binleri bozuk yollara rağmen dağlara yönlendiriyorduk.Her branştan ünlü sanatçıları,siyasetçileri,tanınmış insanları bu yayla başlarında konuk edip ağırlıyorduk.

Geçen yıl da,bu yıl da Sisdağı yetkililere küsmüş.Evleri kararmış,insanları bir umut arar olmuş.Sanki yok olmamak için çabalıyorlar.O kadar ev,o kadar yatırım boşu boşuna yapılıyor.

Boşuna akan soğuk sular, serin serin esen yeller, çimenlerinde çıkan beyaz evelekler, neşesiz öten kuşlar,açıp solan çiçekler,sararan yapraklar,ortamı saran sisler,sis içinde yağan çiseler, insanı yakmayan güneşler…

Satılmayan etler, müşterisi olmayan süt ve tereyağlar, dolmayan pazarlar,iki kişilik kahvehaneler,yılan eğrisi uzanan asfalt yollar,ötmeyen kemençeler,tütmeyen ocaklar…

Nerede Oğuzun göçerleri, nerede Çepnilerln otçu göçleri.

Şenlikler yaylaların ruhudur. Şenlikler yapılmazsa yaylalar biter.

Şehitler de bizim, yaylalar da bizim.

Lütfen beyler; soğutmayın, ürkütmeyin milleti. Öldürmeyin yaylaları.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?