Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
TONYA’YA HİÇ GİTMEMİŞTİM VE ÖLMEDEN GİDİP GEZDİM
  • 0
  • 194
  • 24 Eylül 2020 Perşembe
  • +
  • -

İyi ki de gitmişim..
İyi ki de dünya gözüyle görmüşüm…
Niye böyle diyorum?
Ne yalan söyleyeyim;
Bu yaşıma kadar bana hep Tonya’nın “Vurdi-vuruldi” öyküsünü anlattılar…
Tereyağının ve peynirinin çok meşhur olduğunu anlattılar…
Her nedense;
Doğasının güzel olduğu kadar, konukseverliğinin de bir o kadar güzel olduğunu anlatmadılar…
Bana soracak olursanız;
Anlatanlarda hep eksik anlatmışlar…
Tamam..
Geçmişten miras kalan…
Cehalet kültürüyle birbirini vuran..
Hatta ecelin’den ölenleri alaya alan bir geleneğe sahiplermiş falan filan…
Bunların hepsi geride kalmış..
Hepsi tarihe karışmış..
Ve yepyeni bir yolculuk başlatılmış olduğu alenen görünüyor…
Şimdi en azından ben kendi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum siz değerli sayfa arkadaşlarımla..
Ancak,izniniz olursa…
Tonya ilçesine gidiş nedenimi iki-üç cümleyle açıklamak isterim.
Geçtiğimiz hafta Beşikdüzü’ne (anam gibi sevdiğim) Kaymakam Osman Turan Erçin’in eşi Seher teyzenin cenaze törenine gittim.
Daha doğrusu cenaze törenine;
Derelispor’un eski futbolcularından Adnan Çakmak ve Ordu belediyesinde çalışan Kadir isimli arkadaşla birlikte gittik..
Cenaze töreni sonrası Adnan bana; (aklına nereden geldiyse)
“Hocam, sen hiç Tonya’ya gittin mi?” diye sordu..
Bende “gitmediğimi” söyledim..
Adnan; “Gitmediysen, hadi seni buraya kadar gelmişken birde Tonya ilçesine götüreyim” dedi..
Ben her ne kadar “Gerek yok, geriye dönelim” desem de Adnan “gidelim” diyerek ısrar etti..
Ve sözü uzatmayalım; gittik..
İyi ki de Adnan’a fazla itiraz etmemişim..
Kısacası; iyi ki de gitmişiz..
Deniz seviyesinden rakım yükseldikçe insanın;
“Aman Allah’ım bu ne güzellik” diyesi geliyor..
Yani demem o ki;
Dağlara doğru yükseldikçe, doğanın güzelliği daha da artıyor.
Bir başka ifadeyle;
Doğa güzelleştikçe güzelleşiyor…
İşin en güzel ve düşündürücü yanı da şurası;
Doğanın güzelliğine, köylerin güzelliği de ayak uyduruyor…
(köylerde uzaktan görünen birkaç beton yığını evleri hesaba katmazsak)
İskenderli beldesinden Tonya ilçesine kadar kurulan bütün köyler (doğayı hiç bozmadan) doğaya uygun ve planlı bir şekilde yeşilin derinliğine kurulmuş bütün köyler..
Sanki Almanya’nın veya Fransa’nın bir köyünden geçiyorsun..
Kurulan mahalleler birbirinden uzak değil, tam tersine Anadolu köyleri gibi merkezi bir şekilde kurulmuş..
Ve en önemlisi de;
Her kim yeni bir ev yapıyorsa; kurallara uyulmuş..
Ve doğanın dokusu en güzel şekilde korunmuş..
Her evin bir fındık bahçesi olduğu gibi birde mısır tarlası var…
Mısır tarlalarında yemyeşil mısın koçanları..
Çangal fasulyeleri..
Tarlanın duvarından sarkan süt kabakları..
Vesaire, vesaire..
Sözü uzatmayalım..
İskenderli beldesini geçtik, Tonya ilçesine çıktık..
İlçe meydanında indik ve arabamızı “nereye park edebiliriz” diye bir yer aradığımız gören ‘Gazete Bayii’ (eliyle dükkanının önünü işaret ederek) ‘Buraya park edebilirsiniz’ işareti yaptı..
Ve bizde arabamızı dükkanın önüne park edip, orada oturanlara ‘selam’ verdikten sonra, dükkanın önünde oturan vatandaşlar ayağa kalkarak bizlere “hoş geldiniz” deyip, oturmamız için yer gösterdiler..
Ancak biz ‘teşekkür’ edip, oturmayacağımızı ve “gezmemiz için nereyi tavsiye edersiniz” diye sorunca, onlarda “500-600 metre ileride ‘Şelale yolunda gidip, şelaleyi gezebilirsiniz” dedikten sonra ilçenin güney tarafında ‘şelale yoluna’ girdik..
500-600 Metre uzunluğunda tahtadan ve yanları korunaklı öyle güzel bir yol yapmış ki Belediye..
Şelaleden çok ‘şelalenin yolu’ güzel geldi bana…
Dönüşte tekrar İskendeli Beldesine uğradık..
Burada Muhammed Ulu ile kardeşi Ahmet’le tanıştık..
Daha tanışalı 5-10 dakika olmasına rağmen, o kadar sıkı-fıkı dost olduk ki bu kısa zaman diliminde…
Bizleri en iyi şekilde ağırlamak için çırpınıp duruyorlar adeta..
İkram ettikleri çayları içiyoruz..
Yemek yememiz içinde ısrarcı oluyorlar..
Hatta ben Muhammed Ulu’ya “Eğer parasını biz verirsek 5-10 taze mısır koçanı alacağız” dediğimde, tebessüm ettikten sonra cep telefonuyla bir yerleri arıyor ve 10-15 dakika sonda üç naylon torbası mısır getiriyor küçük bir kız çocuğu bize..
Israrlı bir şekilde para vermek istememize rağmen verdirmiyor.
“Biz veririz” diyerek, bizleri uğurluyor..
Sonuç olarak demek isterim ki;
Tonya doğal güzelliği ve zenginliğinin yanında aynı zamanda ilçelerini ziyaret eden konukları içinde gönülleri bir hayli o kadar zengin…
Gidip görmeye değer yani…

NOT: 1.Görsel Tonya meydanında ‘Tereyağı sağrağı’ tutan iki çiftin heykeli..
2. Resim ise İskendirli’de merkez köyü..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM