SİYASETÇİLERİN NEFRET SÖYLEMİ DEVAM EDERKEN

SİYASETÇİLERİN NEFRET SÖYLEMİ DEVAM EDERKEN

Özellikle seçim dönemlerinde tavan yapan, sonrasında da hızını kesmeyen siyasilerce söylenen hakaret, küfür ve tehdit ahlaki değer yargılarını en üst düzeyde zorlamakta.
‘İllet, zillet, ahlaksız, FETÖ’cü, Kandil işbirlikçileri…şerefsiz ve alçaksın, edepsiz, çirkef, sahtekâr, yalancı, cibilliyetsiz, terbiyesiz, densiz, çapsız, münafık, alçak…çapulcu, haçlı, …’ ve daha da nicelerini söyleyen, ülke siyasetinde söz sahibi olanlar.
Yaşları 60’ın üzerindeki MHP Genel Başkan yardımcıları Profesör unvanlı Semih Yalçın’ın İYİ Parti liderine, Hidayet Vahapoğlu’nun Yaşar Okuyan’a söyledikleri, (burada yazılmasının mümkün olmadığı) seviyesi alabildiğine düşük, kin, öfke, ağır hakaret ve küfürlerini basına yansıdığı kadarıyla geçen hafta ibretle okuduk.
Partili cumhurbaşkanı, hafta sonu yaptığı konuşmasında, hedef tahtasına koyduğu CHP liderine, ‘..buradan size kemik düşmez…, ukalanın biri çıkmış..’ demekte.
Seçimde kurulan ittifaklar toplumu tam ortasından ikiye ayrıştırdı.
Bazılarının halen söylemeye devam ettiği sözler hakaret ve küfür içermekte.
Her türlü etik dışı saldırganlıkla yapılan siyaset ile, ‘belden aşağıya’ vurulmakta.
Akıl ve dil ile yapılması gereken siyasetin yüzü, dili alabildiğine kirlenmiş durumda.
TV’lerde yapılan açık oturumlardaki konuşma ve yaşananları hayretle izlemekteyiz.
Bağırıp, hakaret ederek, bir tarafa öfke ile saldırarak insanlara yön verme uğraşındalar.
Canlı yayında, ‘katil devlet’ diyebilecek kadar cesareti olanlara ne denilmeli?
Sözler inandırıcı değil, taraflı, ‘kurşun gibi ağır’ ve ağababalarına yaranma uğraşısı.
Tamamen ayrıştırıcı, ötekileştirici, etik değerleri yok sayan bir söylem biçimi.
Kırgınlık, kızgınlıktan öte aşağılama, iftira, kin, öfke tohumları ekilmekte.
Çoğunluk tarafından kabul gören algı yaratma üzerine kurulu, nefret kaynaklı siyaset taraf bulmakta, toplumsal barış ve birlikte yaşamanın temelleri sarsılmakta.
Siyasetin önceliği olan, bilinen kirli dili ve yüzünün kimseyi belirledikleri hedefe ulaştıramayacağı iki kez yapılan İstanbul seçimlerinde yaşandı.
Seçim sevgi, barış, gülümseme, hoşgörü, kucaklama, dokunma…ile kazanıldı.
Küfür içeren, aşağılayan, cinsiyet üzerinden söz söyleyenlerin eşi, kızı, annesi ve diğer kadınların yüzlerine nasıl bakabilmekte anlamak olası değil.
Belirtilen hususlardaki vebal ve günahların neredeyse tamamı siyasetçilere ait.
Sevgi, saygı, hoşgörü, barış.. kavramlarından uzaklaştırılan siyaset; cinsiyet, kimlik, inanç, mezhep, ideoloji önceliğe alınarak farklı olanların mücadele alanına dönüştürüldü.
Ülkemizin üniter yapısından kaynaklanan etnik kimlik, inanç, mezhep farklılıklarını kültürel zenginliğimiz olarak göremedikten sonra neye yarar ki?
Okuma, eleştiri, sorgulama, analiz, yorum yapmayı sevmeyen; birey bilincine sahip olamamış, aklını kiraya verenlerin çoğunlukta olduğu toplumlarda siyasetin mevcut yüzü/dili birileri için geçerli olabilir ancak, toplumun çoğunluğu için asla.
Özellikle 80’li yıllardan itibaren yaşamımıza giren TV’de, parti liderleri ve siyasilerin tartışmaları ilgi ile izlenir, büyük keyif alınır konuşmaları gündem oluştururdu.
Şimdilerde mum ile aradığımız, rahmetle andığımız onlar birbirlerine hakaret etmez, aşağılamaz, saygı gösterirlerdi.
Günümüzde bırakın TV’ye çıkmayı, zorunlu durumlarda aynı yerde bulunduklarında dahi birbirlerini görmemek için büyük çaba göstermekteler.
AKP Genel Başkanı ve partili cumhurbaşkanımızın söylemiyle, ‘nereden nereye?’
Toplumdaki zihniyet değişim ve dönüşümü eğitimli, dinamik, gelişen olay ve olguları okuyup yorumlayabilen, hak, hukuk adalet, eşitlikten yana, demokrasiyi içselleştirmiş, yurttaş/birey bilinci olan, genç kadroların siyasetin tüm kadrolarına egemen olmalarıyla sağlanması mümkün olacaktır.

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?