NASIL BİR BAŞKANLIK?

NASIL BİR BAŞKANLIK?

Yıllardır gündemde tutulan “Başkanlık Sistemi” ne geçiş isteğinde bir sıkıntı yaşandı ki, “Partili Cumhurbaşkanı” da seçenekler içersine alındı.

Bu sistemin de heybeye konulmasının gerekçelerini bilmemiz olanaksız.

Acaba kendi içlerinde karşı olanlar mı var? Şimdilik belirsiz.

Ama bilinen, yapılan kamuoyu yoklamalarında istedikleri oy oranına ulaşamadıkları.

Görünen ise, “Başkanlık Sistemi”ne geçişin zor olduğu.

Geçici olarak, partili olsun da zamanla diğerine geçeriz düşüncesi ağırlık kazandı gibi.

Saray, toplumu bu sisteme alıştırmaya, zihinlere yerleştirmeye çalışmakta.

Şaşırtmak anlamında kullanılan “sağ gösterip, sol vurma” deyimine uygun.

İkisinden biri mutlaka uygulamaya konulmalı.

Asıl istenilen, vazgeçilmez olanı ise “Başkanlık Sistemi”

Onlara göre, uygulanmakta olan parlamenter sistemle dünyadaki hızlı gelişmelere uyum sağlanamıyor, bürokrasideki mevcut oligarşik yapı engel oluyormuş.

Tutarlılığı, inandırıcılığı olmayan, sığ nedenler.

İktidardaki ilk birkaç yılı geçelim, son on yılda tüm üst düzey bürokratların tamamının atamasını kimler yaptı?

Üstelik liyakatten yoksun, asla hak etmeyenleri özenle seçerek.

“Ayak bağı” olduğu, gelişmelerin, hızın önüne takoz koyduğu, aynı anda hem gaza hem de frene bastığı iddia edilen bürokratlara neden hesap sorulmamakta?

Amaca ulaşmak için, önceden belirlenmiş hedefleri yaşama geçirmek uğruna sığınılan nedenlerin içi tamamen boş.

AKP’nin istediği “başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı” modelinin içeriği ve uygulanması hakkında hiçbir netlik bulunmamakta.

Israr edilen sistem değişikliğinde yönetim, yürütme, yargı ve yasamanın yeri nerede, toplumsal yaşama etkileri nasıl olacak, devlet yapısında ne gibi değişiklikler yapılacak? Gibi yığınla sorunun yanıtını kimse söylemiyor.

“ Bir işin içine girdikten sonra düzelmesinin beklenmesi gerektiği, sorunların iş içersinde çözülebileceği, önemli olanın yola çıkmak olduğu” anlatılan “kervan yolda düzelir” atasözüne uygun tipik bir Türk yöntemi.

Dünyadaki uygulamalar beğenilmemiş ve “Türk Tipi Başkanlık” ta karar kılınmıştı.

Havuz medyasının gazete ve TV’de gece gündüz yer alan cengâverleri de bu konuda hiçbir bilgi vermemekte.

Hükümet ve vatandaşlar işin neresinde?

“…Anayasa ne söylerse söylesin başkanlık sistemini bu ülkeye getireceğiz…”

Bu söz başbakana ait.

Yıllar öncesi“…Anayasa’yı bir defa da biz delsek ne olur ki?…” diyen olmuştu.

Aynı söylem, aynı anlayış.

Bir farkla. Özal bu sözü kendisi için söylemişti.

Başbakan kendisi için değil, Cumhurbaşkanı için söylemekte.

Demesi o ki, “Anayasa bizi bağlamaz, önemi de yok, bildiğimizi uygulayacağız..”

Ve, bu sözü söyleyen Başbakan.

Ya vatandaşlar bu tartışmaların neresinde ve nereye kadar bilgi sahibi?

Sistem değişikliğinin kendi ve toplum yaşamına getireceği artı ya da eksilerin neler olabileceğinden tamamen habersizler.

Muhalefet eden siyasi partiler sadece “dikta” rejimi gelecek ve başında bulunan kişi de “diktatör” olmaya hevesli diyerek geçiştirmekte.

Ülke yönetiminde yapılacak bu değişiklikler toplum yaşamını nasıl etkileyecek ayrıntılı bir açıklama yapılmıyor.

Karşı olan ya da olumlu görenlerden getirilmek istenilen sistemle ilgili bilgi sahibi olmayanların oranı yüzde doksanların üzerinde.

Buna karşın gündemin tam ortasına çekilmek istenilmekte.

“Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eder. Anayasa’nın uygulanmasını….” gözetir .

Anayasa hükmü olan bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, ağır bir sorumluluğu bulunan Cumhurbaşkanı’nın kesin olarak tarafsız olması gerekir.

Toplumsal ve siyasal gereksinimler sonucunda Anayasa değişikliği gündeme gelebilir ve günün koşullarına göre elbette değiştirilebilir.

Parlamenter sistemin yerine “başkanlık” ya da “partili cumhurbaşkanı” sistemi getirebilmek için Anayasa değişikliği yapılması ön koşuldur.

“ Halen yürürlükte olan Anayasa hükümleri geçersizdir. Bildiğimiz okur, tanımayız…” anlayışı ile bir yerlere varılmayacağını ilkokula giden çocuk bile bilmekte.

Tek bir kişinin ısrarıyla gündemde tutulan, toplum yapısına uygun olmayan, altyapısı hazırlanmayan farklı yönetim sistemlerinin büyük sıkıntılara yol açacağı kesindir.

Yapılması gereken, sistemin olumlu ya da olumsuz yanları ayrıntılı olarak açıklanarak toplumun her kesiminin bilgilendirilmesi ve karara ortak edilmesidir.

“Türk Tipi Başkanlık” dan anlayabildiğimiz, Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanlığına devam edecek.

Devlet başkanı olarak yasama, yürütme, yargı ve diğer işlemlerin yürütülmesinde tek sorumlu olacak.

“Uçan kuş, yağan yağmur, düşen yaprak…..dan anında haberdar edilecek.

Literatürdeki başkanlık ya da yarı başkanlık tanımlamalarına hiç uymamakta.

Fikir babalarını kutlamak gerek.  Gerçekten “Türk Tipi” olmuş gibi.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?