“Dost; acı söyleyen değildir. Acıyı tatlı söyleyebilendir.” (Hz. Mevlana)
Müftü, kelime anlamı olarak; “müftülük teşkilatının birim amiri olan, toplumu İslam dini hakkında aydınlatan, din hizmetlerini düzenleyen ve denetleyen kişi” diye tarif edilmekte.
Müslüman halkın nazarında müftü; hocadır, saygı duyulması gereken örnek bir şahsiyettir.
Müftüler aynı zamanda bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığının temsilcisidirler.
“İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” üzere kurulmuş olan Diyanet İşleri Başkanlığının temel ilke ve hedefleri; “… İslâm’ın itikadî ve amelî ilkelerini özümsemiş, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla barışık, beşerî ilişkilerde topluma öncü, muhatabını anlayan ve dinî sorunlarına pratik çözümler üretebilen, dinî ve ilmî verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak…” şeklinde özetleniyor.
Diyanet Teşkilatında 122.000 civarında personel çalışıyor…
1000 kadar müftü, 1.500 vaiz, 75.000 imam-hatip, 12.500 müezzin, 20.000 Kur’an Kursu öğreticisi hizmet görüyor.
Diyanetin eğitim kadrosu içinde arzu edilen “söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlileri” diye kast edilen; çevresine ve cemaatine örnek din görevlileri!..
Görünün o ki, Görmez Hocanın bir sıkıntısı da bu!.. Bir konuşmasında “Biz ne kadar örnek olabiliyoruz? Çevremize, cemaatimize, insanlara ne kadar örnek olabiliyoruz, bunun üzerinde durmalıyız. Mihrabın ruhunu evlere, minberin ruhunu gönüllere taşımalıyız. Bunun için de örnek olmalıyız” diye, yakınıyor.
Demek ki Görmez Hoca’ya cemaatin şikâyetleri ulaşıyor.
Ancak cemaatin şikâyetlerinin yetkili makamlarca dile getirilmesi, sadra şifa olmuyor!
Genel anlamda din görevlilerinin çevresine ve cemaatine örnek olması, tabiî ki önemli… Lakin bir müftünün örnek olması, çok daha önemli!
Örnek olamayan müftü!..
Mevzuu bahis olan; bir ilçe müftüsünün tavırları…
İlçe’nin hangi il’e ait olduğu önemli olmadığı gibi müftünün ismi de önemli değil.
Önemli olan ve dikkat çeken husus; bir ilçede cemaatinden din görevlilerine, siyasetçisinden bürokratına kadar hemen hemen herkesin; çevresine, cemaatine, teşkilatına örnek olamadığı için şikâyetçi olduğu müftüye kimsenin dokunamaması!..
Anlaşılan o ki, Ak Parti iktidarına ve Görmez Hocanın hassasiyetine rağmen diyanet teşkilatının merkez kadrosunda bu tür müftüleri koruyan bir yapı hala aktif ve etkili konumda!
Yazı kahramanı müftü; 33 yıldır ilçe müftüsü olarak koltuk işgal ediyor. Daha önceleri 8 ilçede görevlendirilmiş, bugün 9. ilçede halka ter döktürüyor.
Hakkında bir hayli iddia var, lakin ortada delil yok… Belli ki 33 yıllık memurluk tecrübesiyle işi kitabına iyi uyduruyor.
Bu tür görevlileri, bir yerden başka bir yere nakletmek çözüm olamaz.
Şaibeli idarecileri aynı sıfatla bir ilçeden başka bir ilçeye tayin etmek; bir ilçe halkını rahatlatalım derken başka bir ilçe halkını huzursuz etmek olur.
Diyanet teşkilatının merkez kadrosunda şaibeli idarecileri koruma düşüncesinde olanların yapacakları en hayırlı hizmet; bu idarecileri merkezde memur olarak çalıştırmak olmalıdır.
Gerçek anlamda müftülük ve hocalık sıfatına haiz olmayan kişilerin milletin saygı duyduğu/duyması gerektiği makamlarda istihdam edilmesi; vazifesinin ehli, ilmiyle amil, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyen nice saygı değer müftülerimize haksızlık olur.
Hiç kimse, özellikle Ak Partili siyasetçiler sakın ola ki “mevzuat müsait değil” mazeretine sığınmaya kalkışmamalı… Mevzuat müsait değilse, mevzuatı müsait hale getirecek olanlar yine siyasetçilerdir.
“Kusuru kendisine söylenmeyen adam ayıbını hüner sanır” (Şeyh Sâdî Şîrazî)
Vesselam…
13 Mart 2016 / 04 Cemâziye’l-Âhir 1437