Bu soruya cevap vermeden önce ideolojinin ne olduğuna bakmamız gerekir.
İdeoloji, dünyada ki bazı olay ve olgulara belirli bir pencereden bakmamızı sağlayan siyasal düzene bir açıklama getiren, geleceğe ilişkin bir model öneren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik değerler bütünüdür. Sosyalizm ya da liberalizm birer ideoloji örnekleridir.
Genellikle sonu izmle biten her fikir ideoloji izlenimi verir ve bu fikrin tarafında olanlar da kendilerini bir ideolojinin taraftarı zannederler. Bunlara örnek olarak Milliyetçilik (nasyonalizm), çevrecilik (environmentalizm) gibi siyasi fikirler verilebilir. .
İdeolojimsi bir fikir olan milliyetçilik ise; bir millete ve onun menfaatlerine bağlılıktan esinlenen, milleti siyasal organizasyonun temeli kabul eden görüş şeklinde tanımlanabilir.
Esas ülküsü milletin varlığını devam ettirmek ve kültürünün nesillere aktarmaktır.
Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere milliyetçiler siyasal sorunlara liberalizm, sosyalizm ya da muhafazakarlık gibi ideolijiler ekseninde bir cevap üretirler.
Peki bu ideolojilerin hangisi milliyetçilerin amacına tam olarak uygundur?
Bu önemli bir entellektüel tartışma konusudur.
Milliyetçi aydınlar 20. yy başında bu soruyu yoğun bir şekilde tartışmışlardır.
Bu tartışmaların en bilineni Türk Milliyetçiliğinin fikir babaları olan Ziya Gökalp ve Ahmet Ağaoğlu arasında yaşanandır.
Tartışma iki temel ideolojik yörüngede yapılmıştır.
Gökalp’ın milliyetçilik yorumunda birey karşısında toplum, hak karşısında ödev öncelik taşır. Buna toplumcu milliyetçilik ya da anti-liberal milliyetçilik diyebiliriz.
Ağaoğlu ise milliyetçiliğe liberal bir gözle bakar ve bu bakışını “Serbest İnsanlar Ülkesinde” adlı eserinde anlatır.
Bireysel özgürlüğü esas alır, bireyi toplumun temeli ve önceliği olarak görür.
Son yarım asırdır milliyetçi aydınlar arasında ki bu ideolojik tartışmalar tamamen kesilmiş ve yerini dönemin şartlarının da bir sonucu olarak hamasete dayalı söylemlere bırakmıştır.
Siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlar karşısında milliyetçiler arasında ortak bir bakış açısı oluşturulamamış, entellektüel alan önce marksistlere sonra da siyasal İslamcılara bırakılmıştır.
Milliyetçilerin siyasal ve enlellektüel gündeme tekrar bir oyuncu olarak girebilmesi için milliyetçi aydınların günümüzün sosyal ve siyasal sorunlarına cevap üretmesi gerekmektedir.
Milliyetçilerin üreteceği cevaplar tarihsel akımda da olduğu gibi başlıca iki temel yörüngeye oturacaktır. Bunlar;
Özgürlükçü milliyetçilik; özgür bireye ve ilerlemeye dayalı aydınlanmacı akıl ile milliyetçiliğin sentezlenmesidir.
Hürriyetçi milliyetçilik cumhuriyetçidir. Yurtseverlik ve yurttaşlık öğretileri güçlü bir şekilde savunulur. Bu bağlamdaki milliyetçi anlayış monarşiye ve aristokrasiye karşı demokrasiyi ve dolayısıyla daha fazla halk katılımını önemser. Dolayısıyla özgürlükçü milliyetçilik dışlayıcı değil kapsayıcı bir siyaset tarzını benimsemiştir.
Toplumcu diğer bir ifadeyle cemiyetçi milliyetçilik; etnik veya ırksal anlamda saflığa ulaşmaya çalışır. Yabancılara karşı anlamsız bir antipati, insan türünün genel refahına karşı kayıtsızlık, her koşulda kendi ülkesinin çıkarlarını insanlığın çıkarlarından üstün tutma gibi eğilimler içerir. Ayrıca bu milliyetçilik anlayışı demokratik pratikleri karikatürize etmeye eğilimlidir. Birey kendisini liderin ya da partinin parçası olarak görür liderin ve partinin fikirlerini kayıtsız şartsız kabul eder. Ayrıca demokrasiyi isletmek ve haklara dayalı bir yurttaşlık anlayışı inşa etmek gereğini duymaz. Bireyin en önemli işi millete karşı ödevlerin yerine getirmektir.
Yukarıda tanımlanan iki tür milliyetçilik anlayışından birini seçmeden ben milliyetçi bir ideolojiye sahibim demek içi boş bir ifadedir.
Milliyetçiler siyaset yapmayı düşünüyorlarsa, diğer bir değişle ülke yönetimine taliplerse sosyal ve ekonomik alanda ideolojik tercihlerini bu eksenlerin içinde bir yerlerde yapmak zorundadırlar.
Çünkü Siyaset sahnesinde herkes az ya da çok soyut milliyetçi söylemleri kullanmaktadır.
Milleti sevdiğini söylemenin tek başına bir anlamı yoktur.
Bunun yanında nasıl bir ekonomi, hukuk ve sosyal hayat vaad edildiğini, günümüzün sosyal siyasal ve ekonomik sorunlarını nasıl çözüleceğini açık ve net olarak söylemek gerekir.
Bu da ancak temel ideolojilerin yörüngesinde yapılabilir.