Mektup

Mektup

Dün İstanbul seçmeni sandık başına gitti. Ben yazımı yazarken henüz sonuçlar belli değildi. Siz okurken sonuçlar belli olacak.
23 Haziran seçim kampanyasında üzerinde durulması gereken en önemli olay ‘mektup’ olayıdır.
İktidarın Makyavelist olduğunu, çıkarı için her şeyi yapabilecek bir anlayış ile siyaset yaptığını sürekli söylüyorum.
Bu anlayışı ‘mektup’ ile bir defa daha gördük.
İBB seçimleri için kendisini ‘denize düşen’ durumunda gören iktidar, İmralı’ya sarılmış ve ‘mektup’ bunun sonucu servise hazır hale getirilmiştir.
Aslında ‘mektup’ için adımlar bir süre öncesinden atılmaya başlandı.
31 Mart seçimlerinde İstanbul’u kaybeden iktidar, bu kaybetmenin siyasi maliyetini iyi biliyordu. Bu nedenle 1 Nisan sonrası yeni bir strateji uygulamaya başladı.
İtirazlar bu yeni strateji içindi.
YSK üzerine baskılar ve alınan haksız ve hukuksuz iptal kararı da…
Ve dikkat edin çok ilginç bir hamle daha yapıldı.
İmralı’da müebbet hapis cezasını çeken terör örgütü lideri Öcalan ile avukatlarının görüşmesine izin verildi!.
Yıllardır verilmeyen izin niçin verilmişti?
31 Mart seçimlerinde İstanbul’da Kürt oyları büyük oranda Ekrem İmamoğlu’na gitmişti. İki adaylı sistemde bu oylar belirleyici idi…
Avukatlara görüşme izni ‘zeytin dalı’ anlamı taşıyordu.
Nitekim bu izin sonrası avukatlar ile görüşme trafiği yaşanmaya başlandı. Tabi ki MİT kontrolünde…
İktidarın bilgisi dâhilinde…
‘Mektup’ olayı ile gündeme gelen ve bugüne kadar kimsenin adını dahi duymadığı Doç. Dr. Ali Kemal Özcan’da kendi ifadesine göre bu süreçte iki defa görüşmüş.
Hangi sıfatla?
Yasa gereği birinci derece akrabaları izin alarak görüşebilir. Avukatları görüşebilir. MİT zaten sürekli görüşüyor. Ali Kemal Özcan kim?
Hangi sıfatla görüştü?
Adalet Bakanlığı nasıl izin verdi?
‘Mektup’ bu sorulara yanıt vermektedir. Bu görüşmenin amacı ‘mektup’ ile ortaya çıkmıştır.
Tunceli Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı olan Ali Kemal Özcan, MİT ile ilişkisini saklamıyor. Hatta
“MİT beni değil ben onları kullanıyorum” dediği söyleniyor. Sen kimsin?
İngiltere’de bir süre eğitim gören ilginç bir kişilik…
Yeni bir Ali Kemal…
İşin dikkat çeken bir yanı daha var. Yasa gereği görüşme süresi bir saattir. Oysa Ali Kemal Özcan “ üç saat görüştük” diyor.
Demek ki konu önemli imiş… Bir saatlik süre yetmemiş…
Yine diyor ki “yanımda devlet yetkilileri vardı.” Kimdi o yetkililer? MİT görevlileri mi idi yoksa başka görevliler mi vardı?
Bu sorunun yanıtı net değil.
‘Mektup’ konusu ilginç kılan bir konu daha var.
Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi ve köşe yazarı Okan Müderrisoğlu, o gün henüz ‘mektup’ kamuoyuna açıklanmadan köşesinde buna yer verdi. Hatta içeriği ile ilgili ‘duyum’ diye bilgi de verdi..
O ‘duyumu’ bir gün önceden kim Müderrisoğlu’na servis etti?
Neden Müderrisoğlu?
‘Mektup’ , Ali Kemal Özcan tarafından hem de devletin resmi haber ajansı AA aracılığı servis edilmeden üç gün önce kaleme alınmış.
Avukatlara teslim edilmiş.
Avukatlar ‘mektup’ konusunda HDP ile görüşecekler ve kamuoyuna açıklayacaklarmış… Açıklama gecikince, seçim günü de yaklaşınca devreye Ali Kemal sokulmuş!.
Adeta ‘sen açıkla zaman daralıyor’ denilmiş.
Bu sayede seçime birkaç gün kala ifşa edilmiş oldu.
Ne diyor mektubunda (kim yazmış ise!) terör örgütü lideri?
‘Kürt seçmen İBB seçiminde nötr kalsın, tarafsız olsun’ diyor. İki taraf var siz ‘üçüncü yolu’ seçin diyor.
İktidar bu sayede Kürt seçmene, ‘bari bana oy vermiyorsunuz rakibimize de oy vermeyin, bu da benim işime gelir’ mesajı verdiriyor…
Tutar mı?
Bunu seçimin sonunda göreceğiz.
İktidar, Nasrettin Hoca gibi ‘ya tutarsa’ diye bir hamle yaptı.
En azından kafa karışıklığı yaratmaya kalktı.
Yine Kürt seçmen konusunda bir diğer hamle de Diyarbakır’da Binali Yıldırım’ın sözleri ile yapılmıştı. Yıldırım’ın “Kürdistan” sözcüğünü bu hamle amacıyla bilinçli söylediği bir gerçektir.
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimin lideri seçilen Neçirvan Barzani hamlesi de aynı amaçladır.
Tüm bu gelişmeleri bir gerçeği bilerek analiz etmek daha sağlıklı sonuçlar verir.
Öcalan’ın Kenya’da teslim edilmesi sonrasında uçakta ve daha sonra ilk ifadesinde söylediği bir söz var.
Dikkat çekici bu sözü ilk sorguyu yapan Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, “Abdullah Öcalan’ı nasıl sorguladım” adlı kitabında yazıyor.
Diyor ki Öcalan;
“Devletimin emrindeyim.”
Uğur Mumcu son araştırması olan ve 1993 yılında yayınlanan “Kürt Dosyası” kitabında da Öcalan ile ilgili ilginç bağlantılara yer vermektedir.
‘Derin ilişkilerden’ bahsetmektedir.
‘Mektup’ o ilişkilerin günümüzde de sürdüğünü gösteriyor!
Bahçeli ve Perinçek’in ‘mektup’ olayına destek vermesi de.
Size bir ipucu daha vereyim.
O ‘derin ilişkiler’ soğuk savaş ve NATO üyeliği sonrasının yapılarıdır.
Perdenin önünde size sunulan algılar ile hareket ederseniz aldanırsınız. Gerçekleri görmek için perdeyi açın ve pencereden dışarıya bakın.
Ne görüyorsunuz? BOP yani ‘yeni SEVR’ değil mi?
Umutluyum, seçmen bu tuzağa düşmeyecektir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?