Her sporun kendine has bir malzemesi vardır. Burada malzemenin standartlarından bahsetmeyeceğim. Kendine özgü malzemeleri olan her spor gitgide kolaylaşmaya devam ederken pahalılaşmaya da devam ediyor. Yan sanayi ürünler elbette hep vardır. Kimi çakma der kimi yan sanayi. Biz de muadil diyelim. Birçok branşı yapma fırsatı buldum. Kayak gibi hala yapamadığım, sörf gibi denemediğim sporlar elbette var. Sünnet olan sporları yapmaya gayret ettim. Ok attım ve hala ara sıra atmaya devam ediyorum. Neden bir geleneksel yayım yok diye de hayıflanmaya devam etmekteyim. Allah’tan bir ok hocam var ve danışman olarak değerlendiriyorum. Yüzme biliyorum ve halen devam ediyorum. At’a eskiden binmiştim lakin şimdilerde pek bu anlamda ata yazık olur edasıyla bu çabada ısrarcı değilim. Âmâ kilo noktasında gayretliyim. Umarım ilerleyen günlerde daha kuvvetli, daha çok sıklet çeken bir at bulur bulmaz bu haslete de devam etmek isterim. Oryantring konusunda oldukça başarılıyım lakin farklı kullanıyorum. Daha çok araçla adres bulma konusunda başarılıyım. Malum İstanbul’da adres bulmak pek kolay değil. Navigasyonda kullanmıyorum şimdilik.
Çocukken fındık dallarından ok yapar ok atardık. Bol bol da elma vururduk daldan düşürmek için. Komşularımızın atı olurdu da binerdik. Bizde yoktu. Yüzme de ilk dere de öğrendik. Öyle pekte küçük sayılmayan on metrenin de altında olmayan derin göllerde yüzmeyi öğrendik. Tabi ilk öğrenmem atılarak gerçekleşti. Göle atılırdık ve çırpınmaya başlayınca kurtarılırdık. Sonrası aynı teraneler. Tabiatta kalmak kolay değil. Köyde büyüdüğümüzden tabiat şartları çetindi.
Şimdi batmamak için araba lastiği kullanılmıyor eskidendi o haller. Emvayi çeşit malzeme var yüzme konusunda. Çocuklar denize gitmeden önce bin bir çeşit malzeme alarak denize gider. Eskiden bir misina bir olta birde büyükçe kullanılmayan ip makarası bulur balığa giderdik. Solucan toplardık yem için. Ya şimdi. Balık çantamızdan tutunuzda sahte yeme kadar her şey var artık.
Yüzme malzemeleri artık o kadar kapsamlı ki. Matlar, kolluklar, kol altı süngerleri, solucan süngerler, mantar yelekler, yarım ve tam paletler, bin bir çeşit gözlükler, boneler, artık kulvarlar bile ayarlanır pozisyonlara geldi.
Havuzun ısı ayarlamasından, zemin ısı ayarlamasından tutunda, nem ölçerinden sosislere kadar her şey bolca var ve çeşitli…
Salonlarda ağırlık topu bulamazdık, şimdi ağırlığın gramına kadar var ve malzeme beğenmiyoruz. Atlama ipi lastik değil deriye kadar var, atlama ipi hız ve dönme sayısı bile ölçüyor artık. Bilmediğimiz bir sürü malzeme çeşidi var ve gün gittikçe de artıyor. Ve paha alabildiğine yürüyor.
Kontra plaktan yapılmış bir masa tenisi raketim vardı eskiden aylarca oynadığım. Şimdi maç anında bile değiştirilen lastikler var. Ayakkabıları özel, tişörtleri ter cinsini bile tespit ediyor. Termal oldu eşofmanlar, cilt hassaslığına göre oldu malzemeler. Detay arttıkça arttı, malzeme arttıkça arttı lakin sporcu kalitesi ve isteği azaldıkça da azaldı maalesef.
Her şey mekanik oldu. Doğal malzemeler yok oldu. Özlemiyor değilim ama o fakirlik günleri de aklımdan da çıkmıyor.
Şeker çuvalından yaptırdığım Taekwondo elbisem, kontra plaktan yapılan masa tenisi raketim. Su borusundan yapılan yuvarlak çember oyuncağım. Elmadan yapılan arabam, gazete yumağından futbol topum, soğan çuvalından yapılan basketbol potam. Daha neler neler.
Şimdilerde kıymetini bilmeyen bir nesil, yokluktan anlamayan bir evlat silsilesi…
Son söz: Milattan önce beş yüz yıllarına ait bir taş tablet bulmuşlar. Şöyle yazıyormuş: “Gençlik bizi dinlemez oldu, yeni nesil eskilerden örnek almıyor.”
Demek ki bu sıkıntılar eskiden beri var. Paniğe gerek yok. Eldeki kıymetlilerin sayısını çoğaltmak için eğitimcilere güvenmeye devam.
Kadir BAŞ
Düşünen adam