Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bugün siz değerli sayfa paydaşlarıma;
Bir arkadaşımızın torununun, uluslar-arası sanat organizasyonlarında gösterdiği başarıdan söz etmek istiyorum…
Ancak, başarılarına geçmeden önce bu genç sanatçımızı sizlere tanıtmayı düşünüyorum…
Adı; Dilay OYGÜR
Henüz 16 yaşında
Sanat eğitimi aldığı yer;
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi- Devlet Konservatuarı Müzik ve Sahne Sanatları Lisesinde okuyor…
Çalgı olarak;
Yaylı müzik aletlerinden (bir adına Çello da denilen) Viyolonsel çalıyor…
Genç sanatçımız Dilay Oygür’ün gösterdiği başarılara da kısaca değinecek olursak;
İlk ‘Resitalini’ 14 yaşında veriyor…
İstanbul’da;
Müzik Akademisyenleri bünyesinde gerçekleştirilen 2. Uluslar-arası Viyolonsel sanatçıları arasına davet ediliyor…
Davet edilen 7 öğrenci arasında büyük performans gösteriyor…
Ve müzik akademisyenlerinin tüm dikkatini üzerinde topluyor…
Bütün dikkatleri üzerinde topladığı içindir ki;
Dünyaca ünlü İsveçli Viyolonsel sanatçısı Prof. Dr. Frans Helmarson ile birlikte İstanbul-Cemal Reşit Rey Salonunda konser veriyor…
Viyolonsel sanat dünyasında bütün dikkatleri üzerine çektiği içindir ki;
Amerika da düzenlenen ‘Müzik Yarışmasına’ davet ediliyor…
Ve gösterdiği performansla üst-üste iki kez ödül alıyor…
Ayrıca özel ‘resitaller’ ve ‘konserler’ veriyor…
Yani;
Gencecik yaşında ülkemizi en güzel şekilde temsil ediyor…
Kendisine ‘gelecek için ne düşünüyorsun?’ diye sorulduğunda da, genç Hanımefendi kimliğiyle şöyle yanıt veriyor;
“Benim hayalim, insanları müziğimle etkilemek…
Ülke dışına çıkınca da, ülkemi en iyi şekilde temsil etmek istiyorum” diyor…
Peki;
Gencecik yaşında müzik alanında gösterdiği başarıyı, uluslar-arası sanat alanlarına taşıyan bu genç sanatçımız köken olarak nerelidir?
Kimin nesidir?
Hemen söyleyelim;
Bu ‘başarılara’ ve ‘ödüllere’ doymayan genç sanatçımız, dede ve anneanne olarak Giresun-Dereli kökenlidir…
Yani;
Çocukluk ve gençlik arkadaşımız, Haşmet Ocak’ın torunudur…
Eh, gösterdiği başarılarla dedesinin onuru olduğu kadar biz arkadaşlarının da onurudur…
Buraya bir ara not daha düşmek isterim, o da şu;
Başarısını dünya ülkelerine duyuran genç sanatçımız Dilay’ın dedesinden gelme sanatçılık geni var mıdır? diye sakın sormayın…
Ve kimse de duymasın;
Arkadaşımızın uzaktan-yakından müzikle hiç ilgisi olmamıştır…
Bırakın bağlama-kemençe çalmayı, bir zıpçık bile çalmamıştır…
Hani;
“Davulcunun-Zurnacının çocuğundan imam…
İmamın çocuğundan da davulcu-zurnacı olurmuş ya..”
Bu uyarlamayı haklı çıkarmak istercesine;
Arkadaşımızın müzikle uzaktan-yakından hiç ilgisi olmadı ama…
Rak-Rok müziği sevenler tarınlar diye düşünüyorum;
‘Gurup-84’ün’ kurucularından olan ‘gitarist’ Erdem Ocak, arkadaşımız Haşmet Ocak’ın oğludur…
Sanırım arkadaşımızın torunu Dilay’da;
Müzik yolculuğunu dedesinden değil, dayısı Erdem Ocak’tan etkilenmiş ve almış olabilir diye düşünüyorum…
Özetlersek;
Yurtdışında ülkemizi ‘Büyükelçi’ olarak temsil edenler ülkemizi ne kadar tanıtabiliyorlar onu bilemem ama…
İddialı olarak bildiğim bir şey var ki;
Bu zamana kadar ülkemizi dış dünyada en iyi tanıtanlar, işini iyi yapan sanatçılardır…
Biz pek sevmesek de;
Tıpkı, dünyanın en büyük şairi’ olarak bilinen Nazım Hikmet gibi…
Tıpkı, dünyanın en büyük ‘mizahçısı’ kabul edilen Aziz Nesin gibi…
Ve yine biz tanımak istemesek de;
Tüm dünya ülkelerinin tanıdığı ve tanımayanların tanımak için konserlerinde kuyruğa girdiği Fazıl SAY gibi.. Vesaire, vesaire…
Sözün özü;
Kim ne derse desin…
Kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin…
Benim naçizane görüşüm;
Ülkemizi dış ülkede en iyi tanıtanlar, sanatçılardır…
Bir başka sohbette buluşmak üzere;
Şimdilik, hoş ve esenlik içinde kalın…
Görsel bilgi notu;
Genç sanatçımız Dilay, Amerika da verdiği bir konser sonucu hayranlarını selamlarken…