Yunus Emre diyor ki; ”İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmez isen Bu nice olmaktır.Adamın özü ne ise sözü de odur.”
Ne kadar eğitirsen eğit aslı hu nesli hu..
Bilinen meşhur hikâye, İki dost iddiaya girerler.
Kediye kahve ikram ettirmeye,
Ortada ki ödül büyük…
Her iki tarafta iddialı,
Kediyi eğitecek olan gece gündüz emek verir.
Gayret sarf eder, kediyi eğittiğini düşünür.
Kedi artık mutfaktan kahve tepsisini alıp,
Gelen misafire ikram etme marifetini gösterecek duruma gelir.
Kediye bu kadar emek veren emekçi dostuna,
Haber verir; misafirliğe bekliyoruz
Heyecanla misafir beklenir.
Son kez kedi ile provalar yapılır.
Problem yok.
Kedi maşallah nazar değmesin.
Genç kız gibi kahveleri misafirlere ikram eder.
Hatta damat adayının fincanına tuz bile koyacak duruma gelir.
İddiayı kazanacak kedi sever mutludur.
Dört gözle misafirlerini bekler ve onları iyi bir şekilde karşılar.
Hoş beş ve muhabbet sonra kahve faslına geçilir.
Herkes heyecanlıdır.
İki dosttaki heyecan zirvededir.
Gözler bir noktada nefesler tutulur.
Kedi sahnede…
Misafirler gıpta ile kedinin marifetini seyrederler…
Gerçekten kedi kahve tepsisi ile çıkıp gelir.
Herkes iddiayı kedi sahibinin kazandığını düşünerek,
Takdir etmeye başlanırken, iddiaya giren kişiden.
Cebinden fareyi çıkardığı gibi kedinin önüne atar.
Aman Allah’ım!
Kedi fareyi görünce aklı başından gider.
Tepsiyi fincanı fırlatıp,
Koşar farenin peşinden…
Herkes şokta.
Büyük düelloyu fare bozmuştur.
Herkes özüne dönmüştür.
Kediyi ne kadar eğitirsen eğit,
Kedinin marifeti fareyi görene kadardır.
Aslında ruju etmiştir.
Kendini bilmezleri ne kadar eğitirsen eğit
Ne kadar emek verirsen ver
Aslan kılıfından koyun postuna girsen de
Fırsat bulduğu an aslına döner saldırır parçalar.
Kendini bilmezleri ancak toprak paklar.
Onları dostluk ve arkadaşlıklarına güvenmek,
Su üzerine yazı yazmak gibidir.
Suyu ne kadar bulandırırsan,
Suya o kadar bozarsın.
Menfaat üzerine kurulan dostlukların sonunda,
Pişmanlık, gözyaşı ve hüsran vardır.
Kedinin marifeti fareyi gördüğü ana kadar…