Yaklaşık 10 yıl önce gazetede okuduğum bu haberin bizimle ne ilgisi var denilebilir.
Haber, “Büyük Okyanus’ta ada ülkesi olan Tango’da bir feribotun batması sonucu 95 kişinin yaşamını yitirmesi üzerine ulaştırma bakanı, 36 yıllık feribotun denize açılmaya elverişsiz olduğu halde kullanıldığı, bu olayda sorumluluğunun bulunduğu, başlatılan soruşturmanın şeffaflığı açısından görevinden istifa ettiğini.. açıkladı” diye devam etmekte.
Bu türden onurlu davranışları Amerika, Almanya, Japonya gibi ülkelerde duymuştuk.
Anımsayalım. Clinton döneminde adalet bakanlığına getirilen kadının, 15 yıl öncesinde çocuğunun bakıcına ait sigortasını üç ay ödemediğinin ortaya çıkması üzerine ‘ben adaletli davranmadım, vergi kaçırdım’ diyerek görevi kabul etmemişti.
Bu tür örnekleri çoğaltmak olası.
Daha önceleri Soma, Pamukova, Çorlu ve diğer kazalarda yüzlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden olan, adına ‘iş kazası, fıtratında var’ denilen, esasında cinayet ile eşdeğerde olan yaşanan olaylar karşında yetkili/sorumluların kılı bile kıpırdamamakta.
‘Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa’ dilemekten ötesi yok.
Devamında, ‘araştırıyoruz, sorumluları bulacağız…’ söylemleri.
Kaza mı, ihmal mi, dikkatsizlik mi?
Yoksa cinayet mi?
Bu sözcüklerin içeriğine sığınmak, asıl sorumluları sorumsuzluktan kurtarır mı?
Sonuçta Soma, Çorlu ve diğerlerinde olduğu gibi ilgisi bulunmayan birileri bulunur, onlarda yaşamını yitirdiği için birkaç mahkeme sonucunda kapanır gider.
‘Ölen ölür, kalan sağlar bizim’ söylemine uygun unutulur.
Geride kala eş ve çocuklar kendi hallerinde başlarının çaresine bakmaya çalışır.
‘Alt yapı hazırlanmadan seçim yatırımı olarak açıldığı, sinyalizasyon sisteminin yapılmadığı…’ iddialarının sorumlusu makinist ya da diğer çalışanlar değil ki.
Öncelikle yetkililer hesabını vermeli.
İlgili bakan, ‘sinyalizasyon var mı?’ sorusuna, ‘bu doğru bir soru değil’ demekte.
Sorumluları görmezlikten gelir, onlara dokunmaz, sahip çıkarsan bu tür olayları, ‘kaza, kader olarak görür, fıtratında var’ anlayışı ile yaklaşırsın.
Ve birkaç gün süren haber sonrasında haber olma özelliği taşımaz bile.
Adına ünlü koyulan, hiçbir özelliği bulunmayanlar kadar haber değeri taşımaz.
Bu ve benzeri kazalarda, siyasi kadrolaşmanın etkisi var mı?
‘İşe göre adam değil, adama göre iş’ vermenin rolü ne?
Yıllardır liyakatten yoksun, alanında eğitim olmayanlar hayal edemeyecekleri yerlere tırmandırıldı.
Onurlu olmak, onuru korumak erdemli davranışın kaynağıdır.
Çalışkanlık, savaşım gücü, yerine göre cesaret, üretkenlik, kişilikli davranış, onurlu kalmanın sonuçlarıdır.
Hiç hak edilmeyen makamlara birilerini ışık hızıyla yükseltilirsen, her zaman olduğu gibi olaylar karşısında duyarsız kalır, onları sahiplenmeye çalışır, çözüm bulamazsın.
En önemlisi ise, geçmişten asla ders alamazsın.
Sonuçta, kendi kusurunu görmeyip, ‘kaza, kaderde bu varmış, alın yazısı..’ der unutur, yoluna aynı yerden devam eder, hesap verilmesini isteyenleri, ‘kazayı istismar ediyor, ölüm üzerinden siyaset yapıyorlar..’ diye suçlamaya kalkarsın.
Yapamadığın, duyarsız kaldığın makamları işgal etmeyeceksin.
Onurlu olmanın değeri ve anlamını bir bilebilsen.