KARANLIĞI AYDINLATMAK İSTEDİLER KARANLIK GÜÇLERCE KATLEDİLDİLER |
Emekten yanaydılar;
Talana,
Talancıya,
Sömürüye karşıydılar;
Bir pusuda vuruldular.
Özgürlükten yanaydılar;
Baskıya,
Zulme,
İşkencelere karşı çıktılar.
İşkencelerde boğuldular.
Bir avuç mutlu azınlığın değil;
Çoğunluğun çıkarını düşündüler…
Korkmadan,
Yılmadan,
Karanlığı yaratanların üzerine yürüdüler;
Karanlık güçlerin pusularında öldürüldüler…
Adı; Uğur Mumcu’ydu..
1942 Kırşehir doğumluydu.
Hukukçuydu..
Ama o gazetecilik yapıyordu…
Ve sömürenlerin yanında değil;
Sömürülen halkın yanında duruyordu…
Omurgalıydı;
Kişisel çıkarları için kalemini satmıyordu…
Ezilen çoğunluğun çıkarından yana duruyordu.
İktidara kim gelirse gelsin;
El-etek öpüp, yalakalık yapmıyordu…
Ülkesinin ‘tam bağımsızlığından’ yanaydı…
Ve bu konuda da şöyle düşünüyordu;
Ben Atatürkçüyüm, ben, cumhuriyetçiyim, ben lâikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, ben insan hakları savunucuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.
Yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız…
Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.
Ve öylede yaptılar…
1993 yılının Zemheri ayının 24. gününde;
Soğuk bir Pazar sabahı bombaladılar…
Parçalarını havaya savurdular…
*** *** ***
Adı; Ali Gaffar OKKAN
1952 Sakarya-Hendek doğumlu
Sıradan bir halk çocuğu…
Zar-zor okumuş…
Eğitimini tamamlamış…
Meslek merdivenlerini başarıyla yürümüş…
Ülkenin en karışık olduğu günlerde Diyarbakır’a Emniyet Müdürü olmuş..
Ki;
O tarihlerde ‘olağan-üstü vali’ formülüyle ‘olağan-üstü’ yetkiler verilen ‘valiler’ Diyarbakır’da yaşanan karmaşaya hiçbir çözüm ve çare bulamamış…
Ve Ali Gaffar Okkan isminde bir Emniyet müdürü;
Hizmet vermek istediği yöre insanına ‘insan’ gibi davranmış..
Adeta onlarla yemiş-içmiş ve onlarla birlikte yatıp kalkmış…
Ve en önemlisi de;
Hizbullah örgütünün çökertilmesinde büyük rol oynamış…
Örneğin;
Kaybolan çocukları bir-bir toplayıp ailelerine teslim etmiş..
Diyarbakır’da ilk kez ‘kadın polisler’ sokağa çıkarılmış ve trafikte görev almış…
Diyarbakır’da ilk kez bir emniyet müdürü halk kahvehanelerine girip ve kahvesini içerek halkın ‘tavla oyunun’ seyretmiş..
Diyarbakırspor maçlarında tribünlerde halkın içine oturarak maçları izlemiş…
Sokakta yan-yana yürümek isteyenlerin teklifini asla reddetmemiş…
Kısacası;
Birçok anlı-şanlı yöneticinin ‘otoriteyle, baskıyla, korkuyla’ yapmak istediklerini, Ali Gaffar Okkan ismindeki Emniyet müdürü, hizmet vermek istediği topluma sevgi ve saygıyı ön plana çıkararak hizmet vermeye çalışmış..
Ve en kısa sürede de ‘korkulu ortamı’ ortadan kaldırmış…
Eh, hal ve vaziyet böyle olursa ne olur?
Hatta ve hatta ‘Hizbullah Terör Örgütünün’ çökertilmesinde büyük bir rol oynanırsa, işin sonu nereye varır?
Bu soruların yanıtını vermek gayet basit;
Oturtulmaya çalışılan sistemi ortadan kaldırmaya çalışanlar…
Ve bu konuda başarılı olanlar; ortadan kaldırılır!…
Zaten de öyle yapılmıştır…
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bildiğiniz gibi bu ‘Ocak’ ayının bir adı da ‘Zemheri’ ayı…
Yani demem o ki;
Hani bizim bir halk türkümüz vardır da…
Dizelerinde şöyle der ya;
“Sanki benim mor sümbüllü bağım var,
Zemheri ayında gül ister benden” diye bir mısra vardır ya…
İşte o hesap;
Acaba bu ‘zemheri’ ayının sırrı ve gizemi ne ola ki, birçok aydınımız ve gazetecimiz bu ay da ölüyor…
Ve bu ‘Zemheri’ ayında “kim vurdu” ya gidiyor!…
Örneğin;
8 Ocak 1996 yılında…
“Kim vurdu” ya gidenlerden birisi Metin Göktepe’dir…
Bir diğeri;
19 Ocak 2007 tarihinde ve güpegündüz sokak ortasında…
Sahibi olduğu gazetenin kapısında öldürülen Hrant DINK’dir…
Ve yine bu ‘zemheri ayında’ normal ölenlerimizse şunlardır;
24 Ocak’ta siyasetçi İsmail CEM
23 Ocak’ta tiyatro ve sinema sanatçımız Ayşen GRUDA…
19 Ocak’ta Rahşan ECEVİT…
Sözün özü;
Bu ‘zemheri’ ayı’ da denilen ‘ocak ayı’ insanı sadece soğuk ayazı dondurup öldürmüyor…
Bazı karanlık güçler ‘aydınlığa’ da bu ‘zemheri ayının’ içinde pusu kurup, kurşun sıkıyor…
En iyisi bu sohbeti daha fazla sürdürmeyelim…
Sohbetimizi şu halk türküsünün sözleriyle bitirelim;
Bilmen şu feleğin bende nesi var
Her gittiğim yerde gül ister benden
Sanki benim mor sünbüllü bağım var
Zemheri ayında gül ister benden
Yoruldum da yol üstüne oturdum
Güzeller başıma toplansın diye
Vardım padişahtan ferman getirdim
Herkes sevdiğine Sarılsın diye
Evlerinin önü incir ağacı
Dökülmüş yaprağı kalmış siyeci
Eğer senin gönlün bende yok ise
Sen bana gardaş de ben sana bacı
—————–
Kişisel çıkarları için değil…
Toplumun çıkarları için canını verenler;
Öldürülenler;
Unutulmadılar…
Unutulmayacaklar…