Dünkü takvim yaprağının üzerine: 19 Ocak 2007 yazıyordu… Gazetelerin birinci sayfalarında boy-boy fotoğraflar…
Ve en büyük puntolarla şöyle yazıyordu: “HRANT DİNK ÖLDÜRÜLDÜ” Hrant Dink’in bedeni kaldırımların üzerine uzanmış yatıyor…
Soğumaya yüz tutmuş bedeninin üzerini gazete kâğıtları örtüyor!
Kaldırımın üzerinde yüzüstü yatıyor Hırant Dink…
Bu aralar cebinde olmamış olacak ki metelik!
Ayakkabılarının altı delik…
Yüzüstü yattığı kaldırımın adresi: Şişli Halaskargazi Caddesi…
Sahibi olduğu ‘Agos Gazetesi’nin önü…
Yaklaşık bir saate yakındır kaldırımın üzerinde yatıyor bir ölü…
Ölünün başında polisler duruyor…
Kaldırımın üzerindeki beden gittikçe soğuyor…
Yerde yatan bedenin üzerine dikilmiş meraklı gözler gitgide katlanarak çoğalıyor!
Ve sorular ardı-ardına sıralanıyor;
“Kim bu yerde uzanmış yatan?”
“Bilmiyorum”
“Vurulmuş mu?”
“Vurulmuş diyorlar”
“Kim vurmuş?”
“Bilinmiyor”
“Kaçmış mı?”
“Kaçmış diyorlar”
“Vurulanın adı ney?”
“Hrant Dink diyorlar”
“Hrant Dink mi?”
“Hrant Dink!”
“Müslüman değil yani”
“Ermeni diyorlar”
Bu yanıtı alan adam hiçbir şekilde olmamış gibi yoluna devam ederken, bir başka meraklı başlıyor sormaya;
“Bu adam vurulmuş mu?”
“Vurulmuş”
“Niye vurulmuş?”
“Bilmiyorum!”
“Kim vurmuş?”
“Onu da bilmiyorum”
“Vuranı gören olmamış mı?”
“Bilmiyorum”
“Peki vuran kaçmış mı?”
“Kaçmış”
“Yakalanamamış mı?”
“Bilmiyorum”
Soru yağmuruna tutulan adam iyiden iyiye bunalmış olacak ki; “Yahu bilmiyorum kardeşim, bilmiyorum, bende senin kadar biliyorum” deyince yan tarafta biraz daha ağır başlı ve soğukkanlı duran birisi bu meraklı adamı kenara çekerek ve yerde upuzun yatan adam hakkında azcık bir şeyler bilmiş olacak ki; “Gel arkadaş” deyip, kolundan tutarak kenara aldı; “Bu yerde upuzun yatan adam ‘AGOS GAZESİNİN’ sahibi Hırant DİNK”
Meraklı: “Hrant Dink kim?”
“Senin-benim gibi Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşı”
Meraklı adam daha da şaşkın; “Yurttaşı mı?” dedikten sonra, diğeri onun soru sormasına fırsat vermeden bildiklerini sıralamaya başladı; “Evet yurttaşı.” Dedikten sonra, bir karşı soru sorarak; “Sen nerelisin?”
Meraklı adam: “Kayserili”
“Demek hemşerisiniz?”
“Kiminle?”
“Hrant’la”
“Nasıl yani?”
“Hrant da Malatyalı da onun için hemşerisiniz”
Meraklı adamın şaşkınlığı biraz daha katlanarak; “Peki niye vurmuşlar benim bu hemşerimi?”
“Bilmem. Belki Ermeni yurttaşımız olduğu için. Belki siyasi düşüncesi sol tarafa ait olduğu için öldürülmüştür.”
Meraklı adam birdenbire gökyüzünden bir vahi inmiş gibi elini şakağına götürerek; “Yahu bi dakka, bi dakka… bu gazeteci geçenlerde bir televizyon kanalında; “Amerika bu. Gelir o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içerisinde bırakır diyen gazeteci değil mi bu?”
“Evet, o gazeteci”
Meraklı daha da şaşkın; “Allah, Allah!” diye bir salavat getirdikten sonra, tekrar ilk soruları sorduğu yere dönerek; “Peki vuranı, öldüreni kimse görmemiş mi?”
“Bilinmiyor. Bilenler, görenler de bildiğini söylemiyor”
Meraklı; “Desene adam faili meçhule gitti!”
“Öyle gibi görünüyor”
*****
Hırant Dink’e tetiği çeken, acımasızca öldüren (yönlendirilmiş genç) çok geçmeden Samsun’da törensel bir şekilde yakalanmış olup, ve daha sonra (her niye öyle düşünüldüyse) büyük bir Türk Bayrağının önünde poz verdirilerek fotoğrafları çekilip, millet bu vatansever(!) genci yakından tanısın diye çekilen fotoğraflar büyük gazetelerde çarşaf-çarşaf yayınlansın diye servis edildi…
Ve özgür düşüncenin yanında duran bir gazeteci daha böyle katledildi…
***
24 Ocak’ta Uğur Mumcu…
31’inde de Muammer Aksoy katledilecek…
Ve ‘faili meçhuller’ listesine iki kişi daha eklenecek…
Katledenlerin ismi ise zaman içinde kaybedilecek!