İTHAL EDİLEN SPORCULAR

İTHAL EDİLEN SPORCULAR

“Tarihi başarı. Türk bayrağı zirveye taşındı.”

“Yine tarih yazdık. Türk’ün gücünü gösterdik.”

Federasyon Başkanı, “yaptığımız doğru yatırımların karşılığını alıyoruz, gururluyuz, bayrağımız göndere çekilmekte, İstiklal Marşı’mız okunmakta”

Daha onlarcası. Bu başlıklar gazetelerimizin spor sayfalarında yer aldı.

Toplam 12 madalya kazanarak, Avrupa’da ilk dört ülke arasına girmişiz.

Övünmek, gurur duymak hakkımız.

Hem de,  avazımızın çıktığı kadar bağırıp“Türkiye sizinle gurur duyuyor”  diyerek.

Bu altın, gümüş ve bronz madalyalar ne zaman, nerede, nasıl alındı?

Bu ay içersinde yapılan, 48 sporcu ile katıldığımız ve 12 madalya alarak dördüncü sırayı elde ettiğimiz “Avrupa Atletizm Şampiyonası” ında.

Branşlarında dereceye girip madalya alanların isimleri mi?

Yasmani C.Escobar, Kombi A, Kigen Ö, Jak Harvey, M.Girmalegese, Karin Mey, Vivian Jemutani, P. Kemboi, Ramil Guliyev….

Tandınız değil mi?

Ülkemiz adına yarışan atletlerin 16’sı ithal edilmiş, devşirme, para karşılığı alınma.

Hiçbirisi Türkiye doğumlu değil, kan bağı da bulunmamakta.

Dışalım yaptığımız bu sporcuları anında Türk vatandaşı yaptıktan sonra isimlerini de Ali, Yasemin, Kaya, Polat… olarak değiştirdik.

Ülkelerine gelince Jamaika, Etopiya, G.Afrika, Kenya, Ekvator, Gana…..

Spordaki dışalım işlemini ilk kez dönemin Başbakanı T. Özal başlatmış, dünyanın en başarılı haltercisi N.Süleymanoğlu’nu bir milyon dolara Bulgaristan’dan almış, ardından Halil Mutlu ve birkaç halterci daha getirtmişti.

Bu sporcular her ne kadar Bulgaristan vatandaşları da olsalar etnik olarak Türk’tüler.

Alanlarında büyük başarılar elde ederek, ülkemiz adına gurur kaynağı oldular.

Adını Elvan olarak değiştirdiğimiz atlet Hewan Abeya Abeylegesse’ye ne demeli?

Ya da, futbolcu Aurello’nun adını Mehmet yapıp ulusal takımda forma verilmesine?

Ağırlıklı olarak atletizm branşında birçok sporcu Afrika ülkelerinden ithal edilerek TC vatandaşı yapılmış, ülkemiz adına yarışmalara katılmaları sağlanmıştır.

Tamamı zorunluluktan Türkiye adına yarışmalara katılmaktalar.

Kendi ülkelerinde kazanabildikleri paranın binlerce katını alıyorlar.

Derece yapanlara yüzlerce cumhuriyet altını, yüz binlerce lira, ev, araba verilmekte.

Bu durum Avrupa ülkeleri için de geçerli denilebilir.

Onlar, ülkelerine birkaç kuşak önce yerleşmiş ve gerçek yurttaş olmuş sporcular.

Bizde sporculara verilen para epey yüksek.

Futbolda Avrupa şampiyonu olan Portekiz’li oyuncuların aldığı prim 275 bin Avro.

  1. sırada yer alan ülkemiz oyuncularının aldığı prim 650 bin Avro.

Üstelik prim kavgası, “paramızı verin isyanı”, pazarlığı yapılarak.

80 milyona yaklaşan ülke nüfusu ile gurur duyduklarını ifade eden, öncelikle siyasetçiler olmak üzere, diğer yetkililer bu duruma ne derler acaba?

Neredeyse yarımız, hatta onda birimiz kadar nüfusa sahip ülkelerden sporcu satın alıp, devşirerek ulusal forma ile yarışmalara katılmamız ne kadar doğru, hiç düşünmezler mi?

Spor, üretim, sanat, bilim ve teknolojide uluslar arası alanlarda yoksun, ama 80 milyon nüfusun var?

Konum olarak dünyanın en verimli coğrafyasına sahipsin, tarım ürünleri, sebze meyve üretimi yönünden neredeyse Avrupa’yı besleyecek potansiyelin var, üretimden kaçıp, tamamen tüketime yönelmişsin.

Yüzölçümü itibariyle, Konya büyüklüğündeki Hollanda 10-12 katın tarım ürünleri ihraç etmekte umurunda değil.

Daha sonra da 80 milyona ulaşan nüfusunla öğün.

Spor ve diğer alanlarda yüklü paralar vererek dışalım yap.

Peki, spor ruhu nerede kaldı? Tamamen ayaklar altında.

Kendi insanına yatırım yapmaya ne gerek var ki?

Öyleyse “ver parayı, al madalyayı” ya da, “parayı ver düdüğü çal”

Bunun adı spora hile karıştırmak, vatandaşlığın satın alınmasıdır.

Bir ulusun bireylerini birbirine bağlayan ortak özellikleri bulunmakta.

Bu bağın devşirmelerle kurulması olası değildir.

Onlar hayal edemedikleri paraları kazanır, aktif spor yaşamları sona erdikten sonra doğrusunu yaparak evlerine döner, biz bize kalırız.

Düşünce ve görüşümüz; bireylerin ırkı, dili, rengi, inancı, kimliği asla tartışılmamalı, dünyanın neresinde olurda olsun insan olarak saygı duyulmalıdır.

Eleştirimiz, 80 milyon nüfusa sahip ülkemizde sporun bir alanındaki anlayış ve görünümüne yöneliktir.

Önemli olan kendi yurttaşlarımıza yatırım yapmak ve başarıyı yakalamak olmalıdır.

Asıl önemlisi ise, ülke nüfusunun kalabalık olması değil, çağdaş normlarla bezenmiş, nitelikli, sorumluluğunun bilincinde, sorgulayan, eleştirel düşünceye sahip, birey olabilmiş, üreten eğitilmiş insanlardan oluşmasıdır.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?