İktidar, yine Üsküdar’ı geçmek istiyor…

İktidar, yine Üsküdar’ı geçmek istiyor…

“Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözü siyaset dilimize de girmiştir. Nasıl mı girdi izah edelim. 7 Haziran seçimleri öncesinde gündemi muhalefet belirliyordu.

Özellikle CHP’nin dile getirdiği vaatler, geniş toplum kesimlerinden olumlu tepkiler alıyordu. CHP, taşerona kadro diyordu, aile sigortası diyordu, asgari ücretin 1500 TL olacağından söz ediyordu…

Bu vaatler toplumda da destek buluyordu.

AKP ise adeta “metal yorgunluk” belirtileri gösteriyordu. Genel hava iktidarın parlamento çoğunluğunu kaybedeceğini gösteriyordu.

Nitekim öylede oldu.

AKP, 2002 yılından itibaren elinde olan parlamento çoğunluğunu kaybetmişti. Tek başına hükümet kuramıyordu.

Bir umut havası esmeye başlamıştı.

MHP lideri Bahçeli o havayı, 7 Haziran gecesi yaptığı açıklama ile yok etti.

Kim, neden öyle bir açıklama yaptırdı meçhul!

Ve ülke 1 Kasım erken genel seçimlerine sürüklendi. Bu sürüklenmede 45 günlük anayasal sürenin “istikşafı görüşmeler” ile heba edilmesi de etkili oldu.

Adeta AKP ile CHP sürenin bitmesi için orta sahada top çevirdiler.

1 Kasım sürecinde ülkede yaşananlar ise hafızalardadır.

ABD ile yapılan “İncirlik Protokolü” bu süreçte önemlidir ve belirleyicidir.

Ardından CIA kontrolündeki terör örgütlerinin saldırıları yaşandı. CHP’nin ekonomik vaatlerinin yerini güvenlik algısı aldı.

Bu algı da 1 Kasım’da, 7 Haziran’da kaybettiği parlamento çoğunluğunu AKP’nin yeniden elde etmesinde etkili oldu.

Atı alan Üsküdar’ı geçti…

***

Atı alan sadece 1 Kasım seçimlerinde Üsküdar’ı geçmedi. 16 Nisan referandumunda da benzer durum yaşandı.

“Hayır bloku” referandum kampanyasında oldukça etkili bir çalışma yürüttü.

Demokratik Kitle Örgütleri de ‘hayır’ çalışmalarına destek verdiler.

Kamuoyunda rüzgâr ‘hayır’ diyerek esiyordu!

Ta ki 16 Nisan günü, sandıkların kapanmasına az bir süre kala YSK’nın yaptığı açıklamaya kadar. O saatte iktidar referanduma YSK aracılığı ile müdahale etmişti.

YSK’da iktidarın başvurusu ile “mühürsüz oylar geçerlidir” kararı aldı.

Bu sayede atı alan yine Üsküdar’ı geçti.

Ve ülkemizde demokrasi yerine monarşik bir yönetim modeli uygulanmaya başlandı.

Hem de anayasaya aykırı olarak!

***

Şimdi önümüzde 24 Haziran seçimleri var. Seçmen hem parlamento için hem de cumhurbaşkanlığı için oy kullanacak.

Bir bakıma 16 Nisan referandumu yeniden oylanacak.

Seçmen cumhurbaşkanını seçerken aslında iki yönetim modelinden tekini tercih edecek.

Ya tercihini parlamenter demokrasiden yana kullanacak.

Ya da meşruti monarşiden yana kullanacak.

“Millet İttifakı” yeniden parlamenter demokrasi sözü veriyor.

“Cumhur ittifakı” ise meşruti monarşi diyor.

Parlamenter demokrasi sözü veren Muharrem İnce’de, Meral Akşener’de meydanları dolduruyor. Ciddi bir destekleri var.

Tıpkı 7 Haziran öncesi gibi bir hava esiyor.

Hatta daha etkili esiyor.

İktidar ise ülkeyi 7 Haziran öncesi havasından uzaklaştırmak ve 1 Kasım öncesindeki havaya sokmak istiyor.

Ekonomi, işsizlik, eğitim, yoksulluk ve yolsuzlukların konuşulmasını istemiyor.

Terör ve güvenlik konularının gündemde olmasını istiyor.

Ve yine tıpkı 1 Kasım seçimleri öncesindeki gibi ABD ile ‘kazan kazan’ temelli bir anlaşma yapmak için çalışıyor.

Bu konuda da bir hayli yol alınmış görülüyor.

Gerek Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun gerekse diğer yetkililerin açıklamaları da bir anlaşmaya işaret ediyor.

Bu nedenle Münbiç ve Kandil konusu gündeme gelmektedir.

Gazeteci yazar Mehmet Ali Güller diyor ki;

“16 yıldır yapamadıklarını seçime 16 gün kala mı yapmak istiyorlar?”

Temel amaç kaybetmekte oldukları iktidarı bırakmamaktır.

O nedenle yaşanmakta olan 7 Haziran öncesi iklimi, 1 Kasım öncesi iklime çevirme çabaları sürüyor.

Bakalım halkımız bu defa kanar mı?

Şayet 24 Haziran’da güvenlik ve terörle mücadele algısı yaratarak iktidarlarını koruyamazlar ise ne olacağını da açıkladılar.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, ABD Bloomberg TV kanalına yaptığı açıklamada diyor ki;

“24 Haziran’da parlamento seçimlerini muhalefet kazanırsa, seçimler tekrarlanabilir.”

İktidar inatla meşruti monarşi diyor.

Halkımızda inatla parlamenter demokrasi demelidir… Bir defa daha atı alanın Üsküdar’ı geçmesine izin vermemelidir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?