Ne haftaydı ama;
Yine yürek sarsan haberler, skandal haberler. Bu kadar olayların içerisinde 6000 davetlinin katıldığı mutlu düğün haberleri. Eh bu kadar yürek yakan gidişatın yanına tuz gibi, biber gibi birde mutluluk olacak elbet. Of ya yine saçmaladım galiba. Siyaset bana göre değil diyorum ama parmaklarım rahat durmuyor.
Eskişehir’de yaşayan bir arkadaşım geçtiğimiz hafta; “Büyük bir heyecanla Karadeniz turuna geliyorum” dedi. Çok heyecanlıydı. “Arkadaşım, tur şirketleri maalesef Giresun’dan teğet geçiyorlar” dedim. Büyük bir heyecan sarmıştı. Ehh bu şehirde ben vardım. Hasret giderecektik. Nitekim benim dediğim gibi oldu. Çarşamba günü bizim şehirden transit geçtiler. Çok üzüldü. Nedense anlayamadığım tek nokta turizm şirketlerinin ‘Karadeniz Turu’ dedikleri turun içerisinde sadece Trabzon ve yaylaları, bir de Rize Ayder Yaylası. Eh daha ne olsun. Doğu Karadeniz deyince ilk akla Trabzon’dan başka ne ola ki!
Uzun uzun düşündüm. İki neden takıldı kafama…
1-Turizim şirketleri gittikleri her yörede, yörenin yöresel satış merkezlerine uğruyor olmaları.
Düşündüm bizim şehirde böyle turizm şirketlerine hitap edecek büyük gelir sağlayacak alışveriş mekânlarımız yok. Acaba diyorum bu bir neden mi?
2-Siyaset diyorum. Allah’a şükürler olsun, bizim öyle güzel yaylalarımız var ki, dünyadaki cennet diyebileceğimiz türden. Eskiden konaklama yerlerinin yetersizliğinden şikâyetçiydik. Şimdi o da var. Geriye tek neden siyaset kalıyor. O zaman turizm açısından baltalanıyoruz diye bir düşünce aklımıza takılıyor.
Ben aklıma koymuştum, arkadaşımın dönüş yolunda mutlaka o tur otobüsü bu şehire uğrayacak.
Arkadaşımın bana aktarımı aynen şöyle: “Mürvet’çiğim üzgünüm sadece Ordu’ya uğrayacakmışız. Fındık ve fındık mamulleri almak için. Bir de teleferiğe binecekmişiz.”
Buyurun komşular.
Biz hâlâ dünya fındık başkenti olmakla övünelim. Tur şirketleri de turistlere Ordu’dan fındık aldırsınlar.
Dedim ya aklıma koyduğumu yaparım. Arkadaşıma adım adım nerede olduklarını ve onları otoban yolunda liman sahasında beklediğimi söyledim. Önce tur rehberi bahanelerin ardına sığınsa da, ben; “En azından yolda sana mendil sallarım” dedim. Galiba söylediklerimi duyan tur otobüsü bu isteğim üzerine 5 dakikada olsa durdu. Ben arkadaşımı gördüm sarılıp hasret giderdik. Ama içimdekileri de söylemem gerek diyordum.
“Değerli misafirler, bu şehirden teğet geçmekle çok şey kaçırdınız. Harika bir Kale’miz, Karadeniz’in tek adası olan Ada’mız, arnavut kaldırımlı sokaklarımız, sizin Odun Pazarı, hatta Ankara Saman Pazarı’ndaki gibi görülmeye değer Zeytinlik Mahallesi evlerimiz vs. Çok şey kaçırdınız, çok” dedim. Bu söylediklerimi 1 dakika içerisine sığdırmanın büyük keyfini yaşıyordum. En önemlisi de; “Tur şirketinize selam söyleyin, elbette ona burada rant verecek bir yer bulunacaktır” dedim. “Ve ben bu bağlantıya seve seve varım” diye de ekledim. Yetti. Bir anda 54 kişinin dikkatini çekmek bu olsa gerek.
Sahi turizm açısından bizim köyün neyi eksik?
Bu mazeretlerin ne kadar doğruluk payı var?
Sahiden uğramak isteyen tur şirketlerine otobüslerini çekmek için yer gösterilmiyor mu?
Çünkü bir tur şirketi böyle söylemişti. Ben de onlara; “İnsanlar bir şehri araçlarla değil; yürüyerek tanıyabilir” demiştim. “Hangi Kale’ye otobüs çıkıyor bizimkinden başka?” dediğimde verecek cevap bulamamıştı.
Anlayacağımız odur ki bahaneler çok. Eskiden babaannemin bir sözü vardı.
“Oynamasını bilmeyen gelin, ‘Yerim Dar’ demiş.”
Giresun’un turizmine biz mi balta vuruyoruz, yoksa başkaları mı?