“GELECEĞİN TEMİNATLARINA NE BIRAKIYORUZ KİRLENMİŞ DÜNYADAN BAŞKA?

“GELECEĞİN TEMİNATLARINA NE BIRAKIYORUZ KİRLENMİŞ DÜNYADAN BAŞKA?

“Çocuklarımız ve Gençlerimiz Geleceğin Teminatıdır”  deriz hep bir ağızdan.

Peki; geleceğin teminatlarına ne bırakıyoruz kirlenmiş dünyadan başka?

3 Mayıs günü doğduğum köyümde bir toplantıya çağrılmıştım. Her ne kadar resmi adı Yağlıdere geçse de kayıtlarda ben kendimi bildim bileli “Camiyanı” derim. Öyledir de. Hala eskiden kalan büyüklerim bu ismi zikreder.

Elime geçen kitap gibi basılmış kağıttan çok şey anladım desem yalan olur. Tek bildiğim nokta Devletimin özelleştirdiği elektrik idaresi ‘derelerinizi yok etmişken bağ, bahçeleri yok etmek olmaz der gibi’ yazmıştı kitabını.

Birden yıllar öncesine gittim. Ne güzeldi bizim köyümüz. Bakmayın Camiyanı’nın küçük olduğuna vadi boyunca çok büyük havzaya sahip olduğu gibi yaylaları, köyleri ve dere boyunca geçmiş tarihe imza atan hala ayakta duran taş kemer köprüleri ile ayrı bir ihtişama sahiptir. Turizm ve tanıtım açısından biraz yoksul kalmıştır. Siyaseti yeterince kullanamayan köy bir hayli göç vermiştir. İstanbul, Bursa derken Amerika’da şöhret olmuşlardır. Şimdilerde bir harabeye dönen köyümüz Umut bükü  yaz tatillerinde çocukluğumun en güzel zamanlarıdır.  Bir zamanlar okulu, sağlık evi olan cıvıl cıvıl bir köydür ‘UMUTBÜKÜ’ …

Yol ile evlerimizin ortasında akan o heybetli dereden şimdi eser kalmamış.

Çocukluğumuzda ne çok keyif alırdık. Çok yağmur yağdığında dere taşar ve bazen öyle coşardı ki sel suları ile gelen “kimi gevük der, kimi gargalak”  odun parçalarını toplamak en büyük eğlencemizdi.

Birde bir büyük birde küçük gölümüz vardı.

Küçük gölde yüzmek gibisi yoktu. Büyük göle “dönek göl” denirdi. Su sürekli döne döne akardı.  Amcam sepet örgüden balık ağı yapar akşamdan gölün dibini boylatır. Sabah ise büyük bir heyecanla balık dolu sepeti almaya koşardık…

Önce teknoloji adına yol vurdular her bir evin kapısına. Teknoloji öyle gelişmiş bir canavar ki!!!

İnsan hayatını kolaylaştırırken doğayı nasıl yok edeceğini iyi hesaplamıştı.  Mevcut kullanılan yol üzerinden yapacak olduğu bir köprü ile işi bağlayacakken önce o güzelim döne döne akan gölü doldurur ve sonra bir köprü ile evleri birbirine bağlar. Şimdi gürül gürül akan dereden eser yok.

Kısacası çocukluğumun geçen en güzel yıllarını çaldılar bana sormadan.

Mademki bana sormadan çalınmıştı çocukluğum varsın çöle çevirsinler ne çıkar?

****

Bir başka köy, adını en güzel “KİVİ” yetiştiriciliği ile duyuran AKKÖY direniyor. Haklılarda direnmekte. Sen gel adamların evlerinin önünden yüksek gerilim hatlarının geçecek olduğu direkleri dikmeye çalış.

Olacak iş mi?

Adam var gücü ile bağırıyor. Babam bana sağlam bir tarım arazisi bıraktı. Ben ne bırakacağım çocuklarıma diye…

Konu içler acısı..

Mevzu derin.

Devletimiz ne yaparsa insanlık için yapar.

Bende direnmekten vazgeçtim. Bu saatten sonra dirensem ne yazar. Yok, olan göller geri gelecek mi?

Nasılsa akıllarınca bir bedelde koymuşlar.

Bedel dedim de yaşlı bir amca var gücü ile bizim hiç tanımadığımız bilirkişiler ‘Kamulaşan’ yerlerimizin değerini neye göre koymuşlar deyince yine kızılca kıyametler kopar.

Kamulaşan kısımların tarımsal değerini meğer fındığın birim fiyatını 5tl. baz alarak koymuşlar. Her zaman olduğu gibi ‘Milletin Efendisi’ olan köylü artık kendi efendisi dahi olamaz. Çaresizlik ne kötü bir şey. İçimden haktır bu bize dedim. HES kurulurken, yollar elden giderken seyirci kaldınız da şimdi direkler dikilirken mi? aklınız başınıza geldi. Direksiz baraj mı? Olur…

Belki bizler göremeyeceğiz ama çocuklarımızın çocuklarına yeşil bir orman, akan bir ırmak kalması zor görünüyor zor.

Ve bir gün paranın yenmediğini anladığımızda iş işten geçmiş olacak.

Geçmiş olsun çok sevgili köylülerim.

Geçmiş olsun hepimize.

Adamlar haklı ve Devlet kamulaştırdığı her arazinin üstünde istediğini yapma hakkına sahiptir.

Kadına bir soru sormuşlar.  Sorunun ne olduğunu anlamadan direk olarak;  ‘Ben bilmem eşim bilir demiş”.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?