Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
DOSTLAR SENİ HATIRLIYOR ASLA VE ASLA UNUTMUYOR
  • 0
  • 149
  • 23 Mart 2020 Pazartesi
  • +
  • -

Aradan kaç ay, kaç yıl geçerse geçsin..
Mevsimler ne kadar yol değiştirirse değiştirsin…
Sen bu toplumun vazgeçilmez Aşık Veysel’isin…

Evet dostlar,
Evet, değerli canlar…

Dünyayı ‘gönül gözüyle’ bizden daha iyi gören Aşık Veyse’i bundan tam 47 yıl önce kaybettik…
Yani, bu değerli insanı kaybettiğimizde takvim yaprakları 21 Mart 1973 yılını gösteriyordu…

Peki (bilmeyenler ve tanımayanlar için) kısa bir bilgilendirme yapacak olursak kimdi Aşık Veysel?
Ardında iz bırakacak ne gibi bir iz bırakmıştı da, gönüllerimize taht kurmuştu?

Hemen söyleyelim;
1894 yılında Sivas-Şarkışla’da doğmuştu.
Kalabalık bir ailenin çocuğuydu…
Yedi yaşına geldiğinde ‘çiçek hastalığından’ iki gözü de görmez oldu..

Fakat o çocuk yaşlarında bile hayata hiç küsmedi ve hep sağlam bir kafa, çalışan bir beyin ve tüm dünyaya kucak açan bir kalple tutundu..

Çocuk yaşlarda bağlama çalmayı öğrendi..
Uyarladığı şiirleri türkü yapıp, önce çevresindeki sevdiklerine dinletti..
Derken bu yolculuğu sanata dönüştürüp daha da ilerletti..
Hatta öylesine ilerletti ki; çok kısa bir zaman diliminde yörenin en usta aşıkları arasında yer aldı…

Ve mürekkepli tahsil terbiye görmese de, Nazım Hikmetin dizelerinde belirttiği gibi o;
“Topraktan öğrenip, kitapsız bilendi”
İşte bu yüzdendir ki kendisini şöyle tarif ederdi Aşık Veysel;

“Uzun ince bir yoldayım
Giriyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece”

Ancak o büyük ozan her ne kadar “bilmiyorum ne haldeyim” dese de, herkesten daha iyi biliyordu…
Ve herkesten daha iyi görüyordu görmek istediklerini..

Aşık Veysel’in bir cevher olduğunu ilk tespit edenlerin başında Ahmet Kutsi Tecer gelir..
Çünkü Aşık Veysel’in daha Şarkışla’da yaşadığı dönemlerde Ahmet Kutsi Tecer, Şarkışla’nın İlköğretim müdürüdür..
Hatta bu değerli insan orada bulunduğu süre içerisinde ‘Aşıklar Bayramı’ düzenlemeleri de yapmıştır..

Ve burada söz Ahmet Kutsi Tecer’den açılmışken, Aşık Veysel’le aralarında geçen şu anıyı da paylaşayım..
Ahmet Kutsi Tecer’le, Aşık Veysel karşılıklı olarak oturmuşlar ve Pipolarını tütünle doldurmuşlar…

Ve Ahmet Kutsi Tecer kibritini ateşleyip, Aşık Veysel’in Piposunu yakmak için hem kibrit alevini yaklaştırmış ve hemde “Yandı mı” diye soruyormuş,,
Aşık Veysel’in yanıtı; “Bana ne soruyorsun, burnumdan duman çıkıyorsa yanmış demektir”

Ve Aşık Veysel’in muhabbet sofralarında sık sık söylediği şu sözlerde hafızalara kazınmıştır;
“Biz yedik içtik, saz acından ölüyor”

(bizde sazını açlıktan öldürmemek için sözü hemen kucağından eksik etmediği sasın tellerine bırakalım ve birlikte dinleyelim;)

“Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa”

Evet..
Birde 1941 yılında Ankara’da Ahmet Kutsi Tecer’in evinde dost toplantısında Ruhi SU ile aralarında geçen bir diyaloğu da siz değerli dostlarla paylaşmak isterim..

Ahmet Kutsi Tecer’in evinde yapılan ‘sohbet sofrasında’ Cevat Dursunoğlu, Tahsin Banguoğlu, Bedrettin Tuncer ve Muzaffer Sarısözen da vardır ve bu toplantıya Ruhi SU’yu da davet etmişlerdir…
Ruhi SU bu toplantıda ilk kez Aşık Veysel’i görecektir…

Sanat sohbeti demlenip iyice yol almaya başlayınca Ruhi SU, namını duyduğu usta ozan Aşık Veysel’e bir türkü söylemek istediğini söyler..
Aşık Veysel’de “Söyle bakalım” der..
Ve Ruhi SU (kendi tarzında) türküsünü söyleyip bitirince de Aşık Veysel’e “nasıl buldun?” diye sorunca şöyle bir değerlendirme yapar;

“Efendim, dağlarda çiçek olur, onu alır şehre getirirsin. Güzel saksılarda güzel topraklar içinde yetiştirirsin, geliştirirsin. Belki daha güzel bir çiçek olur, ama o eski kokusunu bulamayız” der.

Ruhi SU ise daha sonra şunu diyecektir;
“Ben bu davranışa biraz alındım ama daha sonra gereken dersi aldım” diye değerlendirecektir..

Nasıl güzel değil mi?
Nasıl güzel olmasın kardeşim; akademik müzik eğitimi almış birisi, notanın ‘N’sini bilmeyen birisinin eleştirisine tahammül edebiliyor…
“Hatta gereken dersi aldım” diyor..
Hadi böyle eleştirilere bugünkü sanatçılarda tahammül eder deyin, diyebilirseniz…

Aahh ah!
‘Büyük Usta’ olmak kolay değil…
Hele hele her babayiğidin karı hiç değil!
Bu duygularla son sözü ünlü ozanımız Aşık Veysel’e bırakıyorum;

“Gün ikindi akşam oldu
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın.”
—————————–
Dostların seni unutmadı büyük Ozan..
Işıklar içinde uyu..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM