Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
DİVA- KÜRKÜNÜ BAĞIŞLAMAK İSTEMİŞ AMA ÇAĞDAŞ YAŞAM KABUL ETMEMİŞ
  • 0
  • 145
  • 01 Aralık 2020 Salı
  • +
  • -

‘Diva’mı kim?

Aaaaa, aaa!

Bu ülkede yaşayıp ve bu topraklarda nefes alan birisi kalkıp da;

“Diva da kim?” diye soruyorsa hala…

Bu soruyu soran kişi, bu dünyada boşu-boşuna yaşıyor derim ben!

Üstelik ayıplar ve yadırgarım da…

Ama ben yine de ‘insaf penceremi aralayıp’ elimden geldiği kadar ‘Efkar-ı umumiye ye’ ayıp olmasın diye ve ‘muhteviyatına’ bir divan edebiyatçısı kadar ve ‘fevkalade’ anlatmayı beceremesem de…

‘Mamafih’ bu ‘namütanahi’ sanatçımızı siz sayfa ‘hazirunlarına’ elimden geldiği kadar ‘sürç-i lisan’ etmeden anlatmaya çalışacağım ‘Diva’ lakaplı sanatçımızın kim olduğunu…

Efendim sanatçımız;

1952 yılında erkek olarak doğdu…

Eh, erkek doğunca haliyle adı: Bülent konuldu…

Türk Sanat müziği alanında çok yetenekliydi…

İlk sahneye çıkışı 1974 yılında Maksim Gazinosunda oldu…

Afişlerdeki adı; Bülent Ersoy’du..

Bu gül yanaklı, bebek yüzlü sanatçımız, ömrünün ilk 29 yılını genç bir delikanlı, yani erkek olarak yaşadı…

Derken ‘erkek’ olarak yaşamaktan sıkıldı…

Ve ömrünün geri kalan kısmını da ‘evinin hanımı’ olmak için 1981 yılında cinsiyet değiştirme kararı aldı…

O günden bu yana aramızda ‘kadın’ olarak yaşıyor…

Ve bir ‘hanım’ olarak, sosyetenin, kaymak tabakanın en ön saflarında yer alıyor…

Ve Türk Sanat Müziği sanatçıları arasında da parmakla gösteriliyor.

Üstelik bütün kitleyi ardından sürüklediği için ‘deveyi yükleyecek’ kadarda para kazanıyor…

Böylesi büyük bir mertebeye sahip olduğu içinde, peşinden sürüklediği hayranları ona ‘DİVA’ unvanını yakıştırıyor…

Eh; ‘Diva’nın’ kim olduğunu öğrendiğimize göre, şimdi anlatmak istediğimiz konunun içeriğine girebiliriz…

Efendim;

Türk Sanat Müziğimizin (hormonlu) Hanımefendisi Bülent Ersoy, güzel giyinmek için emsalleriyle oldum-olası yarış içerisindedir.

Hem de öylesine yarış eder ki;

Onun giydiği mantoları, kürkleri bir başkası cesaret edip giyemez…

Onun yaptığı makyajları, onun dışında kimseler yapamaz…

Onun uzattığı tırnakları, beş kadın bir araya gelse uzatamaz…

Onun kullandığı Arapça ve Farsça sözcükleri, mezara götüren en babayiğit edebiyatçılar geri dönse, onun gibi konuşamaz…

İşte böylesi üstün yeteneklere sahip olan sanatçımız ‘Diva’ lakaplı Bülent Ersoy, geçtiğimiz günlerde Nişantaşı semtinde kimselerin giremediği bir mağazaya girmiş…

100 bin liralık (eski hesap milyar) küçük bir alışveriş yapmış…

Ve 2 adet tilki kürküne de sadece 40 bin liracık para saymış!

Dışarı çıkmış..

Kapıda pusuya yatan gazeteciler bu gerçeği öğrenince;

“Hayvan severler size bu konuda sitem eder” deyince afallamış ve gazetecilerin sorduğu soruya şöyle yanıtlamış;

“Kürklerimin hepsini Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfına vereceğim.

İlk kez bir vakfa; Türkan saylan Vakfına bağış yapıyorum.” diye demeç vermiş…

Ancak, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfından verilen yanıt fazla gecikmeden şöyle denmiş;

“Bizler Atatürk ilke ve Devrimlerine bağlılık göstererek yürüyen bir Dernek ve Vakıfız”

“Biz, demokrasi kültürünü ve laikliği yaşamın içine ve pratiğe taşımak isteyen” bir mücadelenin içerisindeyiz…

Bizler;

Hukukun üstünlüğünü, dürüstlüğü, güvenirliliği, emeğe saygıyı, çevre bilincini ve hayvanları koruyup sevmeyi ilke edinen bir yolun yolcusuyuz”

Bizler, kurucu genel başkanımız Prof. Dr. Türkan SAYLAN’ın; “Hayvanlar ve çocuklar” adlı kitabında da belirttiği gibi ‘Hayvan Haklarına’ saygı duyan bir felsefenin yol alanlarıyız…

“Onun için hayvanların yaşamını yok edip, ihlal ederek ekonomik değere dönüştürülen ve elde edilen ayni ürünler ve bunların bedelleri üzerinden yapılacak bir bağışı tüzük, çalışma ilkelerimiz ve kurumsal değerlerimiz adına kabul etmemiz söz konusu değildir. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.”

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin aldığı bu karar doğru ve yerinde mi?

Bence çok doğru ve yerinde bir karar…

Hem de öylesine çok güzel verilmiş bir karar ki;

(Sizler bu konuda nasıl düşünürsünüz onu bilemem ama)

Ben Çağdaş Yaşamı Destekleme derneğinin bu kararını ayakta alkışlarım…

Niye?

Niye’si şu;

Her şeyi parayla-pulla satın alınacağını düşünenler, toplumun ortak değerlerini de satın alacaklarını mı düşünüyorlar?

Yoksa alay mı etmeye çalışıyorlar?

Neden böyle düşünüyorum?

Nedeni gayet basit….

Bu ülkenin topraklarında birlikte yaşayıp da, bu ülkenin insanları tarafından zirveye taşınmış bir sanatçı veya başka bir alanda ünlü olan bir zatı-muhterem; (dünya mülkünü satın almanın ötesinde) bu toplumu karanlıklardan çıkarıp, aydınlığa ve çağdaşlığa taşımak için hangi mücadeleyi vermiş?

Atatürk’ün büstlerine saldırı yapanlara karşı ne yapmışlardır?

Bu sözünü ettiğimiz bu hanımefendi ülkemizin en ünlü mümtaz sanatçılarının başında geliyor…

Atatürk’e “onun-bunun çocuğu” diye hakaret edenlere karşı ne gibi bir duruş sergilemiştir?

Vesaire, vesaire…

Halbuki öte tarafta ‘bağışlamak istediği kürkü’ kabul etmeyenler;

Atatürk’ün ilkeleri ve aydınlığı altında yürümeye çalışıyorlar….

Bir yandan Atatürk düşmanlarına karşı mücadele verirken, bir yandan da Atatürk ilkelerini benimseyen öğrenci yetiştirmek için çaba gösteriyorlar…

Eeeee?

E’si şu;

Hayatında bir kez olsun, Atatürk ilkeleri için mücadele etmemiş, tam tersine hakaret edenlere bile sesini çıkarmamış birisinin yapmak istediği ‘bağışlar’ göstermelik ve reklam değildir de, nedir Allah aşkına?

Ne dersiniz?

Böylesi güzel ve güvenirlilik içerisinde yürüyen, Çağdaş yaşamı hedefleyen bir kurumu madden ve manevi olarak da desteklemek istemez misiniz?

Buyurun…

Şimdi söz sırası sizin…

Bu konuda söyleyecekleriniz varsa;

Çekinmeden sizlerde söyleyin…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM