Türk Ocağı Giresun Şubesi panellere devam ediyor. Son olarak Giresun’un afet haritası masaya yatırıldı..Giresun Üniversitesi Afet Yönetimi Ana Bilim Dalı Başkanı Profesör Mustafa Cin,Giresun’un afetlere karşı tedbirli olması gerektiğini söyledi.
Cin, “Giresun ili, sahip olduğu coğrafi özellikler nedeniyle pek çok afet türü ile mücadele etmek zorundadır. Sel ve taşkınlar, heyelanlar, kaya düşmeleri, çığ, deniz kabarmaları ve fırtınalar ilde görülebilecek afet türlerinin başında yer almaktadır. Giresun ili deprem açısından da riskli bir konumdadır. Her ne kadar Giresun’da büyük deprem üretebilecek faylar bulunmasa da Kuzey Anadolu fay hattı il merkezine kuş uçuşu olarak 80-100 kilometre uzaklıktadır. Merkez üssü Pazarcık olan Kahramanmaraş depreminin 10 ilde yıkımlara neden olduğu unutulmamalıdır. Adıyaman ile Pazarcık arasındaki mesafe, Giresun ile Kuzey Anadolu Fay hattı arasındaki mesafe ile aynıdır. Hatta Hatay ile Pazarcık arasındaki mesafe daha fazladır. Yine Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde bulunan Erzincan ilinde 1939 yılında meydana gelen depremde Giresun’da çok sayıda can kaybına neden olduğu bilinmektedir. Yani Kuzey Anadolu Fay hattının doğu kısımlarında meydana gelebilecek büyük bir depremde Giresun ili de ciddi bir şekilde etkilenecektir. “dedi.Cin şöyle konuştu
“Sel ve taşkın afeti açısından değerlendirildiğinde Giresun ilinde ciddi riskler mevcuttur. Giresun ilindeki sel ve taşkınların oluşumunda yağış ve sıcaklık özelliklerinin etkili olduğu görülmektedir. Giresun ilindeki ölümle sonuçlanan sel ve taşkın olaylarının çoğu yaz aylarında meydana gelmektedir. Bu aylar, ortalama yağışın en düşük, ortalama hava sıcaklığının ve deniz suyu sıcaklığının en yüksek olduğu zamanlardır. Bu aylarda, Karadeniz’de meydana gelen aşırı buharlaşma ve Karadeniz üzerinden gelen hava kütleleri ani ve şiddetli sağanak yağışların oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle sel ve taşkın riski açısından özellikle yaz aylarına dikkat etmek gerekir.
Sonbahar ve kış aylarında ise Karadeniz’deki dalgalar ve su kabarmaları sel ve taşkın riskini oluşturmaktadır. Karadeniz bölgesinde neredeyse her yıl etkili olan fırtınalar sonucunda oluşabilecek dalgalar kıyı şeritlindeki karayollarına kadar ulaşabilmektedir. Giresun ilinde 20 Şubat 1999 ve 23-25 Eylül 2014 tarihlerinde yaşanan fırtına sonucunda dalgaların 5 metre yüksekliğe kadar tırmandığı görülmüştür. Yaşanabilecek benzer fırtınalar hem karayollarını hem de kıyı yerleşmeleri için büyük riskler oluşturacaktır. Özellikle son zamanlarda Güre mevkiindeki kumsallar üzerine inşa edilen tesislerin su baskınlarına maruz kalacağı açıktır. Söz konusu tesisler, karayolu kodunun 2-3 metre altında olup, deniz su seviyesinin yalnızca 1-2 metre üzerindedir. Tesisler ile kıyı çizgisi arasındaki mesafe de 30-50 metre arasındadır. Fırtına koşullarına bağlı olarak oluşabilecek deniz kabarmaları ve rüzgâr dalgaları bu alanlar için ciddi riskler oluşturmaktadır.
Giresun’un il ve ilçe merkezleri yer yer düz, yer yer de eğimli alanlardan oluşmaktadır. Özellikle şehir merkezlerinin orta ve üst kesimleri eğimli, sahil yoluna yakın olan aşağı kesimleri de kısmen düz alanlardan oluşur. Sahil boyunca uzanan karayolunun daha yüksek kotta olması şehrin bu kesimlerinin kuytu alanlarda kalmasına neden olmuştur. Su tahliye sisteminin yetersiz kaldığı durumlarda özellikle şehirdeki kutu alanlar su baskını riski ile karşı karşıya kalmaktadır.
Giresun ilinin iç kesimlerindeki yerleşmelerde de sel ve taşkın riski oldukça yüksektir. Akarsu kenarında bulunan toplu yerleşmeler akarsuların taşkın sahasında olduğu için sel ve taşkın riski altındadır. Sel ve taşkın riskini azaltmak için dere kenarlarına Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından koruyucu duvarlar (istinat duvarı) inşa edilmektedir. Bu duvarların çoğu zaman ana akarsu kaynaklı riskleri azalttığı görülmektedir. Ancak ana akarsuyu besleyen kollar üzerinde bulunan köprülerin tıkanması ve bu tıkanma neticesinde akarsuyun yatak değiştirmesi nedeniyle yerleşmeler sel ve taşkınlara maruz kalmaktadır.
Köprü tıkanmalarının yanında menfez tıkanmaları da bu alanlardaki yerleşim yerleri için tipik risklerdir. Tıkanan menfezler de köprü tıkanmalarında olduğu gibi suyun yön değiştirmesine, bunun sonucunda da yerleşme alanlarının sel ve taşkınlara maruz kalmasına neden olmaktadır. Kıyı kesimindeki il ve ilçe merkezlerinde çok sayıda küçük akarsular bulunmaktadır. Bu akarsular menfezler vasıtasıyla Karadeniz’e bağlanmaktadır. Menfez kanallarının yakın çevresine binalar inşa edilerek bu alanların yerleşmeye açıldığı görülmektedir. Menfez kanallarına bağlanan akarsuların su toplama havzasının yüzölçümü, havzaya düşebilecek maksimum yağış miktarı ve havzadaki yatak yükü hesaplanarak menfez kanallarının boyutlarının belirlenmesi gerekir. Ancak yapılan incelemeler söz konusu menfez kanallarının boyutlarının bazı yerlerde yetersiz kalabileceğini göstermiştir.
Dünyanın diğer dağlık alan bölgelerinde olduğu gibi Giresun ilindeki akarsular da düz bir şekilde akmaz. Akarsuların düz bir şekilde akmamasının temel nedeni salınım hareketi yapmasıdır. Bu salınım hareketleri sonucunda akarsu yatağı boyunca aşındırma ve biriktirme alanları oluşur. Aşındırma alanları kıvrımların dış bükey kısımlarında, biriktirme alanları da kıvrımların iç bükey kısımlarında meydana gelir. Bu nedenle akarsu yataklarının dış bükey kısımlarının üzerine veya hemen yakınına inşa edilen karayolları sel açısından riskli yerlerdir. “Haber:Hasan Seyis