Açmadan solan çiçekler…

Açmadan solan çiçekler…

Köy Enstitüleri denilince aklıma Hasan Ali Yücel’in “Anadolu bozkırında açmadan solan çiçek bırakmayacağız”  sözü gelmektedir.

Sonra da Anadolu bozkırına serpiştirilmiş 21 aydınlanma kalesi gelmektedir. O çiçeklerin solmaması için mücadele eden 21 güneş!

76 yıl sonra Köy Enstitüleri yine gündem oluşturuyorsa, durup düşünmek gerekir. Neden kuruldular? Neden kapatıldılar? Bu sorulara akıl ve mantıkla yanıt aramak gerekir.

Genç cumhuriyet kurulmuş, aydınlanma devrimleri başlamış, ancak o devrimleri özümseyecek, cumhuriyetin felsefesine sahip çıkacak insan az!

Zor iş Mustafa Kemal Atatürk’ün giriştiği çaba…

40 bin köy var, 35 bininde okul ve öğretmen yok. Nüfusu %80’i köyde yaşamaktadır. Ve çok azı okuryazardır. Ve çoğu da tarikatların, ağaların, şeyhlerin etkisi altındadır.

Milli mücadele döneminde Teali İslam Cemiyeti adı altında örgütlenen tarikatlar, cumhuriyet sonrasında da dış ve iç çevrelerin, rejim karşıtlarının yönlendirmeleri ile devrimlere karşı çıkmaktadırlar ve direnmektedirler…

3 Mart Yasaları sonrası bu direnç daha da artmıştır. Bu durum İngilizlerinde işine gelir. Musul sorunu nedeniyle bu tepkiler desteklenir ve genç cumhuriyete karşı ilk isyan çıkar.

Şeyh Sait İsyanı, Nakşî-Kürt isyanıdır.

Mustafa Kemal, isyan sonrasında kıyafet devrimini ve tekke-zaviyelerin kapatılmasını gerçekleştirir.

Ardından Yurttaşlık Yasası çıkar. Ve 1928’de abece devrimi gerçekleştirilir. Halkın okur-yazar olması hedeflenmiştir. Cehaletin yarattığı sorunlar giderilmek istenir.

Ancak atılan bu adımlar yetmez. Çünkü aydınlama dönemini ters yüz etmek isteyen ve halkın cehaletini sömürmek isteyenler bu kez Menemen İsyanını çıkarır. Yeni bir Nakşî isyanıdır!

Menemen İsyanı ile Mustafa Kemal, halkın aydınlatılması, devrimlere ve cumhuriyete sahip çıkması için yeni adımlar atılmasının gerekliliğini görür.

Önce Halkevleri açılır. Sonra eğitmen kursları ve 3 yıllık eğitmen mektepleri… Ve 17 Nisan 1940 günü de Köy Enstitülerinin açılmasına dair kanun çıkarılır.

21 güneş, cumhuriyetin ışığını Anadolu’ya yayacaktır…

İş içinde iş için eğitim, üretim için eğitim modelini benimseyerek; köy çocuklarını eğitecek ve yine kendi köylerinde öğretmen ve sağlık elamanı olarak gönderecektir.

Atatürk’ün başlattığı aydınlanma devriminin izleyicileri olan Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç bu süreçte büyük özveri ile çalışırlar.

Ama aydınlanma için atılan taş, karanlığın dostlarını ürkütür!

Korkarlar; Anadolu insanının cumhuriyete yurttaş olmasından, üretmesinden ve kendini yönetmesinden…

“Kapatılsın” denmeye başlanır.

Soğuk savaş politikaları da kapatılmasından yanadır…

Neden kapatıldığını ise bir dönem VAN milletvekilliği de yapan Kinyas Kartal en güzel şekilde özetlemiştir.

Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. DP ile pazarlığa girdik, kapattık.”

Başka söze gerek var mı? “Anadolu bozkırında açmadan solan çiçek bırakmayacağız” şiarı ile yola çıkan Köy Enstitüleri kapatılır. Türkiye Cumhuriyetine en büyük kötülük edilir.

Siyasette de, eğitimde de, kültürde de, sanatta da ve ekonomide de…

Toplumsal yaşamanın her alanında Köy Enstitülerinin kapatılmasının olumsuz etkilerini görmek olanaklıdır.

Soğuk savaş politikaları ile enstitüleri kapatanlar, aslında ülkemize en büyük kötülüğü etmişlerdir.

Ülkemiz de bugün, o kötülüğü edenlerin ektikleri biçilmektedir!

Hal-î pür melalimiz ondandır…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?