1.İNÖNÜ ZAFERİNİN 100.YILINDAYIZ UNATAN UNUTSUN BİZ UNUTMAYIZ |
“Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar çoktular;
Korkak,
cesur,
cahil,
hakim ve çocukturlar.
ve kahreden
yaratan ki onlardır.
destanımızda yalnız onların maceraları vardır. ”
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
10 Ocak tarihi, bundan 100 yıl önce emperyalist ittifaka karşı verdiğimiz ‘Bağımsızlık’ mücadelesinde ve adına 1.İnönü Savaşı denilen mücadelede zafere ulaştığımız tarihtir…
Tamam da…
Peki sözünü ettiğimiz ve elde ettiğimiz bu ‘zafere’ herkes sevinip mutlu olmuş muydu?
Bu soruya vereceğimiz yanıt;
Tabi ki herkes sevinip mutlu olmamıştı..
Tam tersine ‘yenik düşen’ düşmanlarla birlikte üzülenler olmuştu…
Hatta bugün bazı zevat-ı muhteremlerin;
“Keşke Yunan kazansaydı” diye düşündüklerini sesli sesli, yüksek sesle söyleyemeseler de, sessiz düşünüp küfredenler çoktu…
Örneğin;
Birinci dünya savaşında topuyla-tüfeğiyle Çanakkale’yi geçemeyen emperyalist ittifak;
16 Mart 1920 yılında elini-kolun sallayarak İstanbul’a girebildiyse…
Elbet bir esbabı-mucizesi olmalı bunun öyle değil mi?
Ve bu teslimiyetin karşısında Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmiş…
Bağımsızlığa sevdalıları Kuvvayi-Milliye çatısı altında örgütlemiş…
Ve bu örgütlenmeyi ‘tehlikeli’ sayan, padişaha bağlı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi;
“Mustafa Kemal asidir”
“Dinen katli vaciptir.”
“Öldürülmesi zorunlu kişidir.” diye fetva çıkarılıyorsa o tehlikeli günlerde….
O gün böyle düşünen zevatı-muhteremler gibi düşünenlerin ardılı neden günümüze kadar saklana saklana gelmiş olmasın?
Hatta neden gün geçtikçe çoğalmasın?
Ki, bundan 100 yıl önce ceplerinde ‘Sevr Antlaşmasıyla’ gelip ve İstanbul’u ele geçirince nasıl davrandıklarını da yine (vatan haini(!) şairin dizelerine bırakalım;
“920’nin 16 Martı
uykuda kesti kafir üçümüzü
kurşuna dizdi kafir ikimizi
İngiliz’in hepsi değil domuzu
Sabaha karşı aldı canımızı.
920’nin 16 Martı
basıldı Vezneciler’de karargah
uyan be tosunum uyan
Üçümüzü uykuda kesti kafir
Üçümüz;
Abdullah çavuş, Şarkışla’dan Osman, bir de Zileli Abdülkadir.
920’nin 16 Martı
Bozdoğan kemerinde
kurşuna dizdi kafir ikimizi
Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı
Reşadiyeli Veli oğlu Mehmet benimkisi.
(….)
Üçümüzü uykuda kesti kafir
kurşuna dizdi ikimizi
Şimdi üçümüz;
Abdullah ve Osman ve Abdulkadir
taşları yan yana yatar Eyüp’te.
Arama bulamazsın ikimizin kabrini
belki maşrıkta, belki mağripte
bizde bilmeyiz yerini
Uykuda kestiler üçümüzü
kurşuna dizdiler ikimizi
Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı
Reşadiyeli Veli oğlu Mehmet benimkisi
Birde altıncımız var,
kara bıyıklı bir şehit,
son mekanı şöyle dursun
adını da bilen yok.”
———–
Evet…
Aynen böyle anlatıyor vatan haini(!) şair Nazım Hikmet…
Dizelerinde de belirttiği gibi;
Bu vatanın bağımsızlığı için toprağa düşenlerin kimisinin mezarının nerede olduğu bilinmiyor…
Kimilerinin ise bugün adını bilen yok…
Ve ben aradan çekiliyor, sözü tekrar ‘Kuvvayi Milliye Destanından’ seçki yaptığım bir alıntıya bırakıyorum;
(….)
Mehtaplı bir gece
gümüş bir kutunun içindesin;
ortalık öyle bir tuhaf aydınlık, öyle ıssız
Ya çok seslidir
ya hiç ses vermez mehtaplı gece zaten.
Yatıyor filintasının arkasında Kartallı Kazım.
Kız gibi Osmanlı filintası
Parlıyor arpacık
namlunun ucunda;
yüz yıllık yoldaymış gibi uzak
ve bir damlacık.
Kazım emir aldı merkezden;
Gebze’deki İngiliz’in tercümanı vurulacak,
Köylerde teşkilat kurmuş tercüman Mansur;
Satıyor bizimkileri..”
——————–
Deme ki neymiş;
Ta o günlerde de düşmanla işbirliği yapanlar varmış…
Yani, düşmanın çıkarları için tercümanlık yaparlarmış…
Yani, düşmanlarla işbirliği yapıp, vatanı satarlarmış!…
Kısacası; kimin vatan sever, kimin vatan haini olduğu ta o günlerde birbirine karışmaya başlamış….
Her neyse…
Söz yine fazla uzadı…
Ben bir cümle daha söyledikten sonra sözü yine şaire vereceğim.
Efendin;
10 Ocak tarihi; bundan yüz yıl öncesinde İnönü savaşlarının birincisini zaferle taçlandırdığımız tarihtir…
Şimdi bu sohbetimizi yine ‘Kuvvayi Milliye Destanından aldığım bir seçkiyle bitirelim;
(…)
“İnönü meydanı yavrum,
rüzgar
soğuklar insanı arı gibi haşlıyor
Zemheriler bitti diyelim
Hamsin ya başladı, ya başlıyor
Muharebe beş gün beş gece sürdü
Kan gövdeyi götürdü
Ve nihayetinde
düşmanlar karın üstünde
top arabaları, sandık dolusu konyak,
altı kamyon bıraktılar
Sonda kaçarken yavrum,
köyleri, köprüleri yaktılar.”
—————————-
Bundan 100 yıl önce taçlandırılan ‘1. İnönü Zaferimiz’ kutlu olsun.
Ve böylesi savaşların bir daha olmamasını;
O büyük insanın söylediği; “Yurtta barış, dünyada barış” felsefesi bizimde felsefemiz olsun dileğimle…