Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
1.İNÖNÜ ZAFERİNİN 100.YILINDAYIZ UNATAN UNUTSUN BİZ UNUTMAYIZ
  • 0
  • 182
  • 11 Ocak 2021 Pazartesi
  • +
  • -

“Onlar ki toprakta karınca,

suda balık,

havada kuş kadar çoktular;

Korkak,

cesur,

cahil,

hakim ve çocukturlar.

ve kahreden

yaratan ki onlardır.

destanımızda yalnız onların maceraları vardır. ”

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

10 Ocak tarihi, bundan 100 yıl önce emperyalist ittifaka karşı verdiğimiz ‘Bağımsızlık’ mücadelesinde ve adına 1.İnönü Savaşı denilen mücadelede zafere ulaştığımız tarihtir…

Tamam da…

Peki sözünü ettiğimiz ve elde ettiğimiz bu ‘zafere’ herkes sevinip mutlu olmuş muydu?

Bu soruya vereceğimiz yanıt;

Tabi ki herkes sevinip mutlu olmamıştı..

Tam tersine ‘yenik düşen’ düşmanlarla birlikte üzülenler olmuştu…

Hatta bugün bazı zevat-ı muhteremlerin;

“Keşke Yunan kazansaydı” diye düşündüklerini sesli sesli, yüksek sesle söyleyemeseler de, sessiz düşünüp küfredenler çoktu…

Örneğin;

Birinci dünya savaşında topuyla-tüfeğiyle Çanakkale’yi geçemeyen emperyalist ittifak;

16 Mart 1920 yılında elini-kolun sallayarak İstanbul’a girebildiyse…

Elbet bir esbabı-mucizesi olmalı bunun öyle değil mi?

Ve bu teslimiyetin karşısında Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmiş…

Bağımsızlığa sevdalıları Kuvvayi-Milliye çatısı altında örgütlemiş…

Ve bu örgütlenmeyi ‘tehlikeli’ sayan, padişaha bağlı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi;

“Mustafa Kemal asidir”

“Dinen katli vaciptir.”

“Öldürülmesi zorunlu kişidir.” diye fetva çıkarılıyorsa o tehlikeli günlerde….

O gün böyle düşünen zevatı-muhteremler gibi düşünenlerin ardılı neden günümüze kadar saklana saklana gelmiş olmasın?

Hatta neden gün geçtikçe çoğalmasın?

Ki, bundan 100 yıl önce ceplerinde ‘Sevr Antlaşmasıyla’ gelip ve İstanbul’u ele geçirince nasıl davrandıklarını da yine (vatan haini(!) şairin dizelerine bırakalım;

“920’nin 16 Martı

uykuda kesti kafir üçümüzü

kurşuna dizdi kafir ikimizi

İngiliz’in hepsi değil domuzu

Sabaha karşı aldı canımızı.

920’nin 16 Martı

basıldı Vezneciler’de karargah

uyan be tosunum uyan

Üçümüzü uykuda kesti kafir

Üçümüz;

Abdullah çavuş, Şarkışla’dan Osman, bir de Zileli Abdülkadir.

920’nin 16 Martı

Bozdoğan kemerinde

kurşuna dizdi kafir ikimizi

Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı

Reşadiyeli Veli oğlu Mehmet benimkisi.

(….)

Üçümüzü uykuda kesti kafir

kurşuna dizdi ikimizi

Şimdi üçümüz;

Abdullah ve Osman ve Abdulkadir

taşları yan yana yatar Eyüp’te.

Arama bulamazsın ikimizin kabrini

belki maşrıkta, belki mağripte

bizde bilmeyiz yerini

Uykuda kestiler üçümüzü

kurşuna dizdiler ikimizi

Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı

Reşadiyeli Veli oğlu Mehmet benimkisi

Birde altıncımız var,

kara bıyıklı bir şehit,

son mekanı şöyle dursun

adını da bilen yok.”

———–

Evet…

Aynen böyle anlatıyor vatan haini(!) şair Nazım Hikmet…

Dizelerinde de belirttiği gibi;

Bu vatanın bağımsızlığı için toprağa düşenlerin kimisinin mezarının nerede olduğu bilinmiyor…

Kimilerinin ise bugün adını bilen yok…

Ve ben aradan çekiliyor, sözü tekrar ‘Kuvvayi Milliye Destanından’ seçki yaptığım bir alıntıya bırakıyorum;

(….)

Mehtaplı bir gece

gümüş bir kutunun içindesin;

ortalık öyle bir tuhaf aydınlık, öyle ıssız

Ya çok seslidir

ya hiç ses vermez mehtaplı gece zaten.

Yatıyor filintasının arkasında Kartallı Kazım.

Kız gibi Osmanlı filintası

Parlıyor arpacık

namlunun ucunda;

yüz yıllık yoldaymış gibi uzak

ve bir damlacık.

Kazım emir aldı merkezden;

Gebze’deki İngiliz’in tercümanı vurulacak,

Köylerde teşkilat kurmuş tercüman Mansur;

Satıyor bizimkileri..”

——————–

Deme ki neymiş;

Ta o günlerde de düşmanla işbirliği yapanlar varmış…

Yani, düşmanın çıkarları için tercümanlık yaparlarmış…

Yani, düşmanlarla işbirliği yapıp, vatanı satarlarmış!…

Kısacası; kimin vatan sever, kimin vatan haini olduğu ta o günlerde birbirine karışmaya başlamış….

Her neyse…

Söz yine fazla uzadı…

Ben bir cümle daha söyledikten sonra sözü yine şaire vereceğim.

Efendin;

10 Ocak tarihi; bundan yüz yıl öncesinde İnönü savaşlarının birincisini zaferle taçlandırdığımız tarihtir…

Şimdi bu sohbetimizi yine ‘Kuvvayi Milliye Destanından aldığım bir seçkiyle bitirelim;

(…)

“İnönü meydanı yavrum,

rüzgar

soğuklar insanı arı gibi haşlıyor

Zemheriler bitti diyelim

Hamsin ya başladı, ya başlıyor

Muharebe beş gün beş gece sürdü

Kan gövdeyi götürdü

Ve nihayetinde

düşmanlar karın üstünde

top arabaları, sandık dolusu konyak,

altı kamyon bıraktılar

Sonda kaçarken yavrum,

köyleri, köprüleri yaktılar.”

—————————-

Bundan 100 yıl önce taçlandırılan ‘1. İnönü Zaferimiz’ kutlu olsun.

Ve böylesi savaşların bir daha olmamasını;

O büyük insanın söylediği; “Yurtta barış, dünyada barış” felsefesi bizimde felsefemiz olsun dileğimle…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM